Bugün köşemi uzun bir yazıya ayırıyorum.
Şimdi Oda TV davasından içeride yatırılan araştırmacı yazar Soner Yalçın’ın kitabından bir bölüm aktaracağım.
Kentimizde bir okuldan yola çıkarak, harika bir analiz yapan Soner Yalçın’ın yazısını okuduğunuzda, onun neden hala içeride tutulduğunu da anlıyorsunuz?
***
“Konu açılmışken bir parantez açmama izin veriniz; imam-hatip meselesine değinmek istiyorum. Bir Türkiye gerçeğini gözler önüne sermek için Bursa’dan bir örnek vereceğim:
Coşkunöz, Durmazlar, Diniz, Ermetal, Mutlusan, Ünimak, Karmod, HidroTek, Kema Makine, Mimfa, Kuzuflex, Omega Otomotiv, Başarır, Tuğra Makine, Türkkar, Yuneka, Kardoba, Beltan, Revsan, Biytaş, Modsan...
Liste uzayıp gidiyor. Hepsi ihracatçı.
Hepsi Bursa’da ciroları yüz milyonlarca dolar.
Bu şirket kurucularının hepsinin ortak bir özelliği vardı.
Ticari hayata 1955’te atılan M. Kemal Coşkunöz, bugün 400 milyon dolar cirosu olan Coşkunöz Holdingin kurucusuydu.
1956 yılında küçük bir atölyede iş hayatına başlayan Ali Durmaz, bugün cirosu 150 milyon dolar olan Durmazlar Holdingin sahibi…
Bugün on bir şirketi ve 2000 çalışanı olan Talat Diniz, Diniz Holdingi 1976 yılında kurdu.
Ve diğer şirketlerin kurucusu şu isimlerdi:
Fahrettin Gülener, Ermetal; Atilla Özelcan, Kuzuflex; Mehmet Ülker, Meka Teknik; Serkan Köristan, Gera Makine; Ali Olağaner, Mutlusan; Necmettin Pınar, Pınar Metal; Ali Altınipek, Omega Otomotiv; Hulusi Burkay, Burkay Tekstil; Abdullah Bayrak, Elsisan; Nurettin Akbal, Ceyantek; Burak Selamat, Ünimak; Zeki Tunaoğlu ,Tunaoğlu Aş; Yusuf Meriç-Kadir Gümüş, Yuneka; Ali Tosun, Mutfakçılar Aş; Sabri Evci, Revsan; Cengiz Malkoç, Karmod; Emin Işıksevenler, Başarır Kalıp; Yusuf Keser, Şrk Aş. Vehbi Varlık, İnoksan; Harun Keser, Kema Makine; İhsan Gürsü, Türkkar Otobüs; Erhan Kara, Hidro-Tek; Fahri Tuğral,Tuğra Makine; Veli Kaynar, Hidrosel;Turgay Şenel, Modsan; Fevzi Uçar, Mimsa; Kenan, Hüseyin Şahinkul, Aş; Turgut Yavaş, Turgut Ticaret; Fevzi Uçar, Mimfa; Hüseyin Karabacak, Hüner Triko; İsmail Uçar, Mimfa; Kenan Bayrak Kardoba; Suat Gülçimen, Biytaş; Rahim Kuru, Baykalaş; Süleyman Beltan Aş. Vs.
Milyon dolarlık cirolara sahip şirket kurucularının hemen hepsi yoksul ailelerinin çocuklarıydı.
Hayır, ortak yanlarından kastettiğim yoksul olmaları değil.
Bu şirket sahiplerinin hepsi aynı okuldan mezundu.
Hepsi Tophane Endüstri Meslek Lisesi mezunuydu; eski adıyla Bursa Erkek Sanat enstitüsü.
Evet, bu işadamlarının hepsi, bugün artık devletin ve dolayısıyla ailelerin pek ilgi göstermediği meslek lisesi mezunuydular.
Kimi tesviyeci, kimi dökümcü, kimi makineci, kimi marangoz, kimi dokumacıydı.
Bugün Bursa’nın en önemli sanayi kentlerinden biri olmasında, Tophane Endüstri Meslek Lisesi’nin 141 yıllık katkısını kimse göz ardı etmiyor. Peki, bu okulu yaşatmak için elinden geleni yapan münevverleri kim unutabilir?
TOPHANE ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ KISA TARİHİ
Tophane Endüstri Lisesi’nin ilginç bir hikayesi vardı:
Bursa Valisi İzzete Paşa, okulu, 29 Mart 1868’de yoksul ve kimsesiz çocukları korumak amacıyla ‘ıslahhane’ olarak kurdu. Islahhanenin başına da jandarmadan Hüseyin Efendi’yi getirdi.
Burada yoksul ve kimsesiz çocuklara ileride iş edinmeleri amacıyla hünerlerine dayanan meslekler öğretilmeye başlandı; biçki dikiş gibi, yararı da görüldü. 1877-78 de Rusya’yla savaşan Osmanlı askerlerine elbise dikildi.
1899 yılında okula, ‘Hamidiye Sanayi Mektebi’ adı verildi.
Temmuz devrimi(1908, 2.Meşrutiyet) okulun gelişmesinde önayak oldu. Bu dönemde demir, tesviye, döküm atölyeleri kuruldu.
Cumhuriyet’in ilk Milli Eğitim bakanlarından Vasif Çınar, Birinci Dünya Savaşı döneminde okulda öğretmenlik yaptı ve okulun yedi yıllık bir lise haline getirilmesini sağladı.
Okulun artık birçok bölümü vardı: marangozluk, tesviyecilik, tornacılık, dökümcülük, ağaç tornacılığı, modelcilik, kunduracılık ve demircilik.
Osmanlı’nın ayağa kalkmak için, toprağa dişiyle tırnağıyla tutunduğu Birinci Dünya Savaş yıllarında öğrenciler sabahlara kadar çalışarak Mehmetçik’in ihtiyaçlarını gidermeye çalıştı. Kimi cepheye koşup şehit oldu.
Aynı direnç, ulusal kuruluş savaşında da gösterildi.
İşgal yıllarında bakımsız kalan okulun yardımına genç Türkiye Cumhuriyeti yetişti. Vali Hacı Adil Bey bizzat kolları sıvadı ve okulu tekrar öğrenim görülecek hale getirdi.
Yerli malı üretiminin teşvik edildiği o yıllarda okulda sık sık sergiler düzenlendi. Öğrenciler ürettiklerini satarak okula katkıda bulundu.
BURSA ERKEK SANAT ENSTİTÜSÜ
Okul 1927 ve 1944 yılında iki kez yangın tehlikesi atlattı. 1952’ de Bursa Erkek Sanat Enstitüsü adını aldı.
1958’de ek olarak akşam tekniker okulu açıldı. Yirmi beş yaşını aşmamış erkek sanat enstitüsü öğrencilerinin alındığı bu okul üç yıllıktı.
Başlangıçta makine bölümü olan bu okulda olan bu okulda 1963-1964 elektrik bölümü eklendi. Bu okullar nedense tüm ülkede 1968 öğretim yılında kapatıldı. Yerine, bugünkü teknik liseler açıldı.
1974 yılında okulun adı Bursa Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi oldu. 1974-1975 öğretim yılında Yeniyol’daki bölüm bağımsız bir okul halini aldı. Böylece Bursa’da iki endüstri meslek lisesi oldu. Eski okula Tophane Teknik Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi, Yeniyol’daki okula da Yeniyol Endüstri Meslek Lisesi adı verildi. (Bu okulun adı daha sonra Demirtaşpaşa Endüstri Meslek Lisesi olarak değiştirildi.)
1987’de Tophane Anadolu Teknik Lisesi açıldı. Elektronik bölümüyle eğitim ve öğretimini sürdürdü. Daha sonra Anadolu Teknik Lisesi’nde bilgisayar ve makine bölümleri, teknik liseye de makine bölümleri dahil edilerek bugünkü konumuna ulaştı.
EĞİTİM SİSTEMİ KEVGİRE DÖNÜYOR
Şimdi bu bilgilerden sonra gelelim asıl meselemize...
Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik açıkladı; meslek liselerinde öğrenci sayısı azaldı; bu nedenle meslek liseleri ile teknik liseler birleştirilecek.
Bugün gidin, küçük orta ya da büyük sanayi şirketi sahibiyle-müdürüyle konuşun; size tek bir söz söyleyeceklerdir. ‘Kalifiye eleman sıkıntısı çekiyoruz.’
Evet; Türkiye’nin tornacıya, elektrikçiye, dökümcüye, tesviyeciye, kalıpçıya yani teknikerlere ihtiyacı var. Bu gerçeği bilmeyen yok. Ama gelin görün ki bugün meslek liseleri öğrenci bulamıyor.
Burada bir çelişki yok mu?
Ne yazık ki yok; her gelen hükümet eğitim sistemini kevgire döndürdü.
Mesleki eğitimi canlandırmak için gençleri meslek liselerine gitmeye teşvik eden Milli Eğitim Bakanlığı, diğer taraftan da meslek liselerini yok etmek için elinden gelen gayreti gösteriyor. Çünkü mevcut hükümet için varsa yoksa imam-hatip okullarıydı.
Türkiye’nin bu gerçeği artık saklanabilir mi?
Bürokraside vali, kaymakam, müsteşar, genel müdür, artık aklınıza ne gelirse neredeyse hepsi imam-hatip kökenli; arkeoloji müzesi müdüründen TÜBİTAK başkanına kadar…
Öğrenci velileri bu gerçeği görmüyor mu?
Eskiden ‘Çocuğum okusun, memur olsun’ diyenler bugün ‘oğlum imam-hatipte okusun memur olsun’ diyor.
Ne yapsın yoksul halk? Başka bir kurtuluş yolu bıraktılar mı? Varsa yoksa imam-hatip...
Devlet kadroları imam-hatiplilerle dolu, daha ne istiyorlar?
‘Çocuklarınız dini eğitim alsın’ dendi. Güzel; devlet kuran kursları açtı. Yetmedi.
‘Çocuklarımız okullarda din eğitimi alsın’ dendi. Okullarda din dersi mecburi oldu. Yetmedi.
‘Okullarda dini müfredat daha ağırlıklı olsun’ dendi. İmam-hatip okulu sayısı arttırıldı. Yetmedi.
Bu okullar Türkiye’nin bir gerçeği, tamam, kabul... Ama artık sayıları yeterli değil mi? Her yıl 25 bin imam-hatipli mezun oluyor. Hala yetmediğini söylüyorlar.
İnsan sormadan edemiyor:
Çocuklarınız bu kadar dini bilgiyi ne yapacak? Herkes teolog mu olacak? İslam dini bu kadar zor öğrenilen bir din mi? Bütün Türkiye’yi din adamıyla mı dolduracaksınız?
Galiba öyle.
Yoksa imam-hatip okullarının yıldızı her geçen yıl parlarken Osmanlı’yı iktisadi krizden kurtarmaya çalışan, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline harç Tophane Endüstri Meslek Lisesi gibi teknik lisesi gibi teknik okullar neden tarihe karışsın?
Kimse de çıkıp, ‘eğer dini eğitim bir ülkeyi yaşatsaydı, Osmanlı hala büyük imparatorluk olarak kalırdı!’ demez ki?
Dogmatizmin olduğu yerde sanayileşme, gelişme olur mu?
Dogmatizmin olduğu yerde soru, şüphe olur mu?
Kuşku duymazsanız her gösterilene, anlatılana inanırsınız, kullanılırsınız…
İmam-hatip parantezini kapatalım. Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.”
|