'Mezarı derhal açılsın'
Böcek ilacıyla zehirlenmiş olabilir, mezarı açılsın’
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili raporunu tamamladı. Raporda, Özal’ın ölümünün şüpheli olduğu, böcek ve tarım ilacında kullanılan bir maddeyle zehirlenmiş olabileceği belirtildi ve öncelikle Semra Özal’daki saç tellerinin analiz edilmesi, ardından da feth-i kabir, yani kabrinin açılarak naaşında otopsi ve analiz yapılmasının uygun olacağı sonucuna varıldı.
Ailesinin ve bazı çevrelerin ortaya attığı iddialar üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, DDK’ya 1 Ekim 2010’da 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün incelenmesi talimatını vermişti. Bu kapsamda, DDK Köşk ve Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde yürütülen sağlık hizmetlerine dair idari iş ve işlemler ile olayın oluş şekli ve ölüm sebebine ilişkin olarak kapsamlı araştırma yaptı. Araştırma sonunda hazırlanan raporda, DDK tarafından kardiyoloji, kalp damar cerrahisi, anesteziyoloji ve reanimasyon, üroloji, iç hastalıkları (nefroloji- gastroenteroloji), tıbbi farmakoloji, biyokimya ve adli tıp uzmanlarından oluşturulan 12 kişilik Tıbbi Uzmanlar Heyeti’nin Özal’ın mezarının açılması önerisinin ailesi ve yargı organları tarafından dikkate alınması istendi. İşte rapordan çarpıcı satır başları:
‘Akıl tutulması’ yaşandı
Özal, görevi başında vefat eden bir cumhurbaşkanıdır. Ölümü, uzun süreli devam eden ağır bir hastalık neticesinde ve beklenen bir ölüm değildir. Görevi başında ve ani şekilde ölen bir Cumhurbaşkanının ölümü her zaman ‘şüpheli’dir. Otopsi veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti yapılmamış olması, tam anlamıyla “akıl tutulması” ile izah edilebilecek bir durumdur. Öyle ki, mezkur akıl tutulması dönemin ilgili devlet organlarına ve merhumun yakınlarına hakim olmuştur. Bunun sonucunda da otopsi yapılması konusunda gerekli ihtimam ve tavır gösterilmemiştir.
Ecevit hatırlatması
Ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen ortaya atılan iddialar hakkında bugüne kadar herhangi bir idari araştırma ve inceleme ile kapsamlı bir adli soruşturma yapılmamış olması da, aynı akıl tutulmasının uzun yıllar devam ettiğine işaret etmektedir. Bu konu tamamıyla geleneğe bırakılmış olup, devlet hayatımızda zaman zaman yaşanan inkıtalar nedeniyle bu konudaki gelenekler de tam olarak gelişmiş değildir. Nitekim, Özal’ın ölümü gerekse merhum Başbakan Bülent Ecevit’in hastalık süreci ile ilgili ortaya atılan iddialar ve yaşananlar bu konudaki eksikliği, zafiyeti tümüyle teyit etmektedir.
Sade vatandaş gibi...
Dönemin Cumhurbaşkanlığı sunulan sağlık hizmetlerinin kapasitesi ve kalitesiyle ilgili ciddi sorunlar vardır. Özal’ın geçmiş sağlık bilgileri ve yoğun program trafiği bilinmesine rağmen derhal müdahaleye uygun ve yeterli sağlık personeli, ekipmanı ve donanımlı bir ambulansın bulundurulmamış olması kabul ve izah edilebilir değildir. Söz konusu dönemde Sayın Cumhurbaşkanının acil bir rahatsızlık geçirmesi anında izlenecek yöntem ve süreçlerin (ilk müdahaleyi yapacak sağlık personeli ile araç ve gerecin hazır tutulması, takip edilecek yol güzergahı ve gidilecek sağlık kuruluşu, yol emniyeti ile ilgili tedbirler, son zamanlarında yediği ve içtiği şeylerin listesi ve numunesi, kullandığı ilaçların listesi, hasta öyküsüne ilişkin bilgiler vb.) tanımlanmamış olması nedeniyle, adeta, herhangi bir mahallede aynı şekilde vefat eden bir insan için hane halkı ve komşular tarafından yapılan iş ve işlemlerin ötesinde herhangi bir uygulama yapılamamıştır.
Saç telleri incelenmeli
Semra Özal’ın otopsi konusunun sorulmadığını beyan etmesine rağmen Hacettepe ve GATA’da otopsi yapılması konusunun gündeme geldiği ancak Semra Özal’ın istemediği anlaşıldı. Dr. Cengiz Aslan’ın merhumun bazı saç tellerini alarak Semra Özal’a neden verdiği, bir zehirlenme şüphesinin mi olduğu anlaşılamamıştır. Ancak bu saç telleri incelenirse şüpheli ölüm iddiaları aydınlatılabilir.
Limonata değil, portakal suyu içmiş
Semra Özal’ın bir gece önce bir sergi açılışında içtiği limonataya ilişkin kuşkularını belirtmesi üzerine, Kuloğlu Sokak’taki sergi açılışına ilişkin görüntüler TRT’den alınarak incelendi. Özal’ın içtiği şeyin limonata değil, portakal suyu olduğu ve portakal suyundan diğer konuklarla garsonların da içtiği görüldü. Sergiye katılan Özal’ın başdanışmanı Arif Yüksel de sergide içilen meyve suyuna ilişkin şüphelerini anlattı ancak DDK herhangi bir bilgiye ulaşamadı.
Ağzından köpük gelmesi
Ağabeyi Korkut Özal’ın ağzından köpük geldiğine ilişkin iddiası bazı tanıklarca da doğrulandı. Ölüm raporunda ölüm sebebi, “koroner arter hastalığı ve kardiak arrest” olarak, gömme izin kağıdında ise “kalp yetmezliği” olarak yazıldı. Ölüm raporunda imzası olan doktorlar DDK’ya ölüm sebeplerini daha önce kalp hastalığı geçirmiş olması, spor yaparken rahatsızlandığının söylenmesi, aşırı kilosu ve yapısını göz önüne alarak yazdıklarını söylediler. Doktorların birçoğu otopsi raporu yazılmadan ölüm sebebinin net olarak bilinemeyeceğini kaydetti.
Kalp olasılığı çok düşük
Oysa Özal’ın ölmeden önce 5 Şubat 1993’te The Methodist Hastanesi’nde yaptırdığı ayrıntılı kontrollere ilişkin raporlarda kalp sağlığının iyi çıktığı ve ani kalp ölümü olasılığının tamamen dışlanmamakla birlikte uzak bir ihtimal olarak görüldüğü yazıldı. Raporda risk öngörme yöntemlerine görme 5 yıllık sağkalım oranı yüzde 80 olarak hesaplandı.
Organofosfat ehirlenmesi
Tıbbi Uzman Heyeti’nin raporunda Hacettepe’de yapılan kan analizlerinde klinik durumuyla açıklanması zor olan anormalliklerin bulunduğuna dikkat çekilerek, “Zehirlenme ihtimali de göz ardı edilemez. Acil servise getirildiği sırada bilincinin olmaması, kardiyovasküler kollapsın gelişmiş olması, solunumunun olmaması ve idrar kaçırma bulgusunun olması, bronşlardan fazla miktarda köpüklü salgı gelmesi, laboratuvar incelemesinde sodyum, glukoz, kreatinin, kreatinin kinaz, LDH ve karaciğer enzimlerinin (AST ve ALT) yüksek olması, protein ve albümin değerlerinin aşırı düşüklüğü ile klorür değerlerinin değişken olması gibi bulgular organofosfat zehirlenmesini (tarım ve böcek ilacı zehirlenmesi) de düşündürebilir” denildi.
Savcıya bildirilmedi
Şüpheli ölümlerde otopsi yapılıp yapılmayacağı ailenin kararına bağlı olamaz. Otopsiye savcılıkça yapılacak keşif ve/veya ölü muayenesi sonuçlarına göre karar verilir. Özal’ın ölümü mevzuata aykırı olarak savcıya bildirilmemiştir.
Tahliller kayıp
Özal’ın resmi olarak açıklanan ölüm saatinden yarım saat önce alınan kan testlerinin üzerinde çalışıldıktan sonra saklandığı ve 1996’da laboratuvarda temizlik yapılması ve elektrik kesintisi nedeniyle bozulmuş olması gerekçe gösterilerek atıldığı anlaşılmıştır. Kan örneğinin kim tarafından ve hangi amaçla alındığı, tetkik için kimin tarafından gönderildiği, hangi tetkiklerin istendiği, ne şekilde teslim alındığı, ne tür sonuçlara ulaşıldığı, yaklaşık 8 sayfa olduğu belirtilen sonuçların akıbetinin ne olduğu tespit edilememiştir.
ÖLÜMÜNDEKİ ŞÜPHELER
- İFADELER ÇELİŞKİLİ: İfadeleri alınan bazı kişiler, kendilerine ve başkasına sorumluluk gelebileceği endişesinden hareketle bazı bilgileri “hatırlamıyorum” gerekçesiyle paylaşmaktan imtina ettiler. Alınan beyanlar arasında bazı çelişkiler ve hayatın olağan akışına aykırı hususlar tespit edildi.
- BELGELERE ERİŞİLEMEDİ: Uzun bir zaman geçmiş ve konuya ilişkin belgelerin arşiv mevzuatı gereği saklama yükümlülüğünün sona ermiş olması nedeniyle talep edilen bir kısım bilgi ve belgeye imha edilmiş oldukları için erişilemedi. Semra Özal ve Ahmet Özal’dan beyanlarında vereceklerini ifade ettikleri her türlü bilgi ve belgenin istenmesine rağmen sunulmadı.
- TÜRK TELEKOM ‘KAYIT YOK’ DEDİ: Türk Telekom, ölümün yaşandığı gün Cumhurbaşkanlığı Köşk’üne ait telefon kayıtlarının istendiği yazıya “sistem değişikliği nedeniyle kayıtların mevcut olmadığı” yanıtını verdi.
- YEMEK NUMUNESİ ALINMIYORDU: Konutta personelin seçimine ve yemeklerin kontrol edilmesine yönelik bir sistem yoktu. Hazırlanan yemeklerden numune alınmıyordu.
- ÖZEL DOKTORU YOKTU: Cumhurbaşkanı ve ailesine yönelik “özel doktorluk” yoktu. Ayrıca Köşk’e herhangi bir ambulans bulunmuyordu. Özel doktor denilen Prof. Hilmi Özkutlu yarım gün sözleşmeyle çalışıyordu. Doktorun ve Köşk’teki diğer personelin hafta sonu çalışma zorunluluğu yoktu. Olay Cumartesi günü oldu ve Özkutlu, özel bir işi için Köşk dışındaydı. Özal’ın özel doktoru olarak bilinen Cengiz Aslan, sağlık konularında son kararı vermesine rağmen resmi bir görevi yoktu. Köşk’te bir sağlık kiti vardı ama bunu kullanmayı kimse bilmiyordu. Hatta Özal, bu kitin kullanılması ile ilgili Cengiz Aslan’dan bilgi istemişti.
- SAĞLIK SORUNU YOKTU: Özal’ın yurt içi ve yurt dışı programları sağlık durumu dikkate alınarak hazırlanmıyordu. Belirgin bir sağlık problemi yoktu ama yorgunluk ve fazla kilo sorunu vardı.
- SON GECE BEYANLARI ÇELİŞKİLİ: Özal’ın ölümünden önceki gece spor yaparken mi yoksa yatağında mı rahatsızlandığı konusunda çelişkili beyanlar mevcuttur. Semra Özal, birlikte saat 24.00 sıralarında istirahata çekildiklerini söylediği halde garson Mustafa Arslan, saat 3.30-4.00 sıralarında merhumun halen bilgisayarında çalıştığını beyan etmiştir.
- TANSİYONU ÇIKTI MI?: Prof. Dr. Hilmi Özkutlu ve eşi Prof. Dr. Süheyla Özkutlu, Semra Özal 16 Nisan 1993 gecesi (ölmeden önceki gece) saat 23.30-24.00 sıralarında tansiyon yükselmesi şikayetiyle rahatsızlandığını ve müdahale ettiklerini belirtmelerine rağmen, Semra Özal böyle bir olayı hatırlamadığını, hatta Süheyla Özkutlu’yu tanımadığını söyledi.
- ÖLDÜĞÜ GÜN GATA’YA MI GİDECEKTİ?: GATA nöbetçi subayı Dr. Mustafa Sarsılmaz, 17 Nisan 1993 tarihinde nöbeti devraldığı saat 09.00 sıralarında GATA Komutanı Prof. Dr. Ömer Yılmaz Şarlak veya emir subayının Cumhurbaşkanının sağlık kontrolü yaptırmak amacıyla GATA’ya geleceğini kendisine söylemesine karşılık, Şarlak ve emir subayı beyanlarında bu hususu teyit etmedi.
- SAAT ÇELİŞKİLERİ: Prof. Süleyha Özkutlu, sabah saat 09.15’te Köşk santralinden aranarak eşi Prof. Dr. Hilmi Özkutlu’nun sorulduğunu söyledi. GATA Komutanı Şarlak saat 10.00 civarında GATA’nın aranarak Köşk’e doktor istenildiğini ifade etti. Yakın koruma, garson ve diğer Köşk çalışanlarının önemli bir kısmı ise Özal’ın 10.00 sıralarında rahatsızlandığını belirtti. Nöbetçi Yaveri Remzi Karaca, 10.30 sıralarında rahatsızlandığı ve saat 10.50’de hastaneye hareket ettiklerini söyledi. Ceride defterinde de de hastaneye hareket saati 11.00 olarak yazıldı. Dr. Cengiz Aslan ise Semra Özal’ın kendisini 10.30’da aradığını söyledi.
- İLK MÜDAHALEYİ ÖĞRENCİLER YAPMIŞ: İlk müdahaleyi asistan doktorlar ile intern (öğrenci) ve stajyer doktorlar yaptı.
Atatürk’ün ölümüyle kıyas
Atatürk’ün hastalığı başından sonuna bilindiği için vefatından 24 saat 10 dakika sonra doktorlar heyeti tarafından naaşı üzerinde “otopsi yapılmasına neden ihtiyaç duyulmadığına” yönelik tutanak tanzim edilmiştir. Ancak, Merhum Turgut Özal’ın vefatında, söz konusu uygulama yapılmamıştır.
SEMRA ÖZAL: Cumhurbaşkanı’yla konuşmadan asla
DDK’nın raporu üzerine Semra Özal’la görüşmeye çalıştık, ancak ulaşamadık. Görüştüğümüz asistanı, Semra Özal’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile konuşmadan rapor hakkında değerlendirme yapmak istemediğini, bu nedenle daha sonra açıklama yapacağını söyledi
|