Şubat sonu hastanede görmüştüm Meral’i...
Tekerlekli sandalyedeydi.
Kocaman gülerken sevimli bir yaya dönüşen gözleri, büyük güneş gözlüklerinin gerisindeydi.
Halsizliğinden endişelendiğimi fark ederek her zamanki dobralığıyla teselli işini üstlenmiş, “Merak etme, iyiyim. İyi olacağım” demişti.
Son görüşüm, son sarılışımmış.
* * *
Yaman Okay ile ilişkisini, “Yüzyılın Aşkı” olarak belgeselleştirmek istemiştim bir ara...
Önce niyetlenmiş, sonra vazgeçmişti.
Şimdiki zamanda sevdiğinden, di’li geçmiş zamanda bahsetmek istememişti.
Âşıktı hâlâ ve “en zoru, bir ölüye âşık kalmak”tı.
Sezen Aksu’yla birlikte kaleme aldıkları “Şimal Yıldızı”nda bu ebedi yangının dumanı tüter:
“Hey uzun yol arkadaşım, şimal yıldızım, nerdesin/
Nasıl havalandın, hasar almadan bu tufandan/
Bak ben yaralandım, kayıtsız şartsız adanmaktan/
Bak ben paralandım, imkânsıza bağlanmaktan...”
* * *
Uzun yolda yalnız kalmışsanız; yaralanır, paralanır, yaşlanırsınız, lakin bağlandığınız imkânsız, yarasız, hasarsız, yaşsızdır; ebediyen genç kalır.
Sadece güzellikleriyle anımsanır.
Kuşkulanmazsınız hiç; gece nerede yattığını bilirsiniz.
Ve çok âşıksanız, ona kavuşmak için acele edersiniz.
Nitekim Taraf gazetesi hayatın manasını sorduğunda, ”Hayat, hafif ve kısa bir şeydir” diye özetlemişti Meral...
Öldüğünde Tanrı’nın kapıda kendisine, “Geç kaldın” diyeceğini tahmin etmişti.
Sevdiğini hemen ve hep yanında ister seven...
O yüzden Meral’in ölümü, Tanrı için geç, bizim için erken...
Çok erken...
* * *
Meral, bonkör kahkahası, dost sıcaklığı ve paylaştığımız güzelim anıları ile daima yaşayacak bende...
Oyunculuğu, yazarlığı, insancıllığı, cesareti ile her daim parıldayacak insanların zihninde, yüreğinde...
Onu yobaz bir tarih zihniyetinin ateşine atanlar, canıyla uğraşırken canını yakanlar, ardından “O kadın öldü” diye haber yazanlar mı?
Muhtemelen onlar için hayat, “ağır ve uzun bir şey” olacak.
“İnsanları dinden soğutma” diye bir suç varsa, bunun cezası ahrette boyunlarına asılacak ve belki de Tanrı onları bu yaftayla karşılayacak.
* * *
Meral gibi yazamayan, tarihe meydan okuyamayan, kabaramayan kel Fatmalar!
Siz, “Ölülerinizi hayırla yad ediniz” buyruğunu dahi çiğneyecek kadar kindar, bir o kadar çirkinsiniz; yuh olsun!
Sevgiyle uğurladığımız “O kadın”, “yine güzel, yine çiçek...”
Hamdolsun!
|