Değerli Basın Mensubu dostlarım
Partimin kıymetli delegeleri, üyeleri, parti çalışanları
Sevgili yol arkadaşlarım…
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Olağan İl Kongresi’ne sayılı günlerin kaldığı bu günlerde hem parti örgütümüzü hem de kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla toplanmış bulunuyoruz.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, tüm örgüt birimlerimizin bir araya geleceği kongrede, sol kültürümüzden gelen demokratik ve katılımcı örgüt anlayışımızı yaşama geçirmek, partimize geçmişte ve bugün emek veren tüm dava arkadaşlarımızla birlik - beraberlik içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi’ne yaraşır bir kongre gerçekleştirmek, parti içi anlamsız muhalefete bir son vermek en büyük arzumuzdur.
O nedenle;17 Haziran’da yapacağımız İl Kongresi’nde yönelik hazırlıklarımızın tüm hızıyla devam ettiğini belirtmek isterim.
Değerli Dostlarım ;
Bildiğiniz gibi;
28 Mart 2010 günü yapılan İl Olağan Kongresi’nde seçilerek 2. kez İl Başkanlığı
görevime başlamıştım.
20 nisan 2011’ de Genel seçimlere sayılı günler kala, görevden alındık.
7 Ağustos 2011’ de yapılan Olağanüstü İl Kongresi’de, delegelerimizin güven oylarıyla yeniden göreve döndük.
O kongrede, görevimize normal koşullarda başlamış ve olağan sürec ve olağan koşullar içinde de bitirmek istediğimizi belirtmiştik…
İşte o gün geldi ve beş yıldır sürdürdüğüm yaşamımdaki en onurlu görevlerden biri olan İl Başkanlığı görevimi tamamlayarak bugün bu koltuktan sizlere veda edeceğim…
Kimler geldi…kimler geçti bu koltuklardan…
Siyaset yaşamı, acısıyla tatlısıyla su gibi akıp gidiyor…Dönüp ardıma baktığımda zor günleri görüyorum hep…Şairin dediği gibi:
Evet zor günlerdi…Geldi geçti…Ama yüreğimi deldi geçti…
Evet, yaklaşık beş yıldır CHP Bursa İl Başkanlığı görevini yürütmekteyim.
Beş yıl önceki CHP ile bugünkü CHP arasındaki fark, İl Başkanlığı yaşamımın en önemli kesitlerinden biri oldu.
Görev süremizce biz CHP ile büyüdük… CHP de bizimle büyüdü…
Bu süreç içerisinde, kimi zaman mutluluk rüzgarları dalgalandırdı yüreğimi, kimi zaman da gönlümde kopan fırtınalar sarstı bütün benliğimi…ve anladım ki;
Siyaset, ehil insanın elinde uygarlık ateşi olurken cahil ve kurnazların elinde yangın alevine dönüyor… Biz, bu alevlerin arasından çok geçtik.
Örgütüm beni ne kadar anladı veya anlamadı orasını bilemem ama bildiğim tek şey var ki, o da; bugünkü karanlık tabloda Türkiye`nin derdini dert edinen partililerimin, bu karanlığa bir mum yakma çabaları için vardım ben…
Partimiz uğruna, İdeolojilerimiz için ,Ulu Önderimizin açtığı yolda yürümek için vardım ben…Halkıma, Bursa’ya ve ülkeme siyasi hizmet için vardım ben…
Kolay olan; gelene ağam gidene paşam demektir, el etek öpmektir, yanlışları düzeltmeye çalışmak yerine, hataları tartışılmayan doğrular olarak takdim etmektir. Oysa ben zoru seçtim…Hep kavganın içinde oldum…
Yazar Ümit Zileli nin dediği gibi ;
Kavga güzeldir. Ama bir karanlık kuytuda, bir hiç uğruna canların yakıldığı, üç kuruşluk arazi uğruna birbirine giren aşiretlerin onlarca ölü verdiği kavgalardan söz etmiyorum...Sözünü ettiğim; uğruna en yakıcı acıları, en büyük yalnızlıkları, en kahredici ihanetleri yaşamayı göze aldığın, hatta gerektiğinde gözünü kırpmadan ölümüne yürüyebildiğin kavgadır…
Birlikte yola çıktıklarının, saf tuttuklarının birer birer düştüğünü, yok edildiğini görürsün… Daha da acısı; bazıları teslim olmuş, bir bölümü ise karşı saflarda yer almıştır…Bu kavgada sayısını bile unuttuğun irili ufaklı yenilgilere uğrarsın…
Hep bir kuşatılmışlık duygusuyla yaşarsın seni tüketen zamanı…
Sonra, tek başına kaldığın hissine kapılırsın… Dayanılmaz bir yalnızlık duygusudur bu... Ama yüreğinin derinlerinde bir ses hiç de böyle olmadığını fısıldar durmaksızın…
Aslında yine o küçük yenilgilerden birini yaşadığını anlarsın. Tüm gücünle ayağa kalkarsın…Kavga, işte o zaman güzeldir…
Teslimiyetler, ihanetler, içten fethedilen kaleler… Hepsi bir çırpıda silinmiş, geride kalmıştır. Kavgaya kaldığın yerden devam edersin.
Düşenlere, uzlaşanlara, teslim olanlara, saf değiştirenlere dönüp bakmazsın bile…Hiç tanışmadığın, ama çok iyi tanıdığın sıcacık insanların hiçbir karşılık beklemeksizin yolladığı sevgilerden keyif duyarsın, yenilenirsin…
Kaybetsen de, senden sonra gelecek olanların kazanacağını bilirsin…
Şeyh Bedrettin in dediği gibi : Hayatı ve dünyayı kendi küçük dünyaları ile sınırlı tutanlar bizi anlamazlar…
Sevgili Dostlar ;
Kıyılarımıza vuran fırtınalara alışkınız BİZ...
Yeter ki, sırtımızdan vurmasın, dost BİLDİĞİMİZ…
Bizler devrimci gelenekten gelen, olağanüstü durumlarda köklü ve gerçekçi kararları alabilen insanlarız. Cumhuriyet Halk Partisi, soylu-ilkeli- onurlu temelde oluşan Ulusal Bağımsızlık Mücadelesinin birikimleri ve Atatürk Devrimleri ile, bu eşsiz sürecin felsefi ve ahlaki değerlerinin özünü oluşturan ALTI OK ilkeleri; bir bütün olarak, siyasi kimliğimizin, ideolojimizin ve parti programımızın tarihsel kaynağı ve en güçlü dayanağıdır…
İlkelerimize olan inancımız gereği; en az karşımızdakiler kadar cesur olmak, kimi zaman sert eleştirilerle yapılan yanlışları ortaya koymak, kimi zaman da duygusal olgunlukta olup örgütümüzü toparlamak, zamanımızı ve enerjimizi, iyi, doğru ve güzelden yana kullanmaya çalıştık…
Ernesto Che Quavara nın dediği gibi : Eğer birgün beni başım eğik görürsen, Bil ki başım; yere düşmüş birini kaldırmak için eğilmiştir...
Bu görevin itibarını düşünen, inancından fedakârlık etmeyi en büyük zul gören biri olarak eğilip bükülmektense, elbette kırılmayı tercih ettim… Ateşten bir gömlek giydim…çünkü; yapılan yanlışlıklara karşı asla boyun eğmedim…
Bir bedel ödeme ihtimali hiçbir zaman gözümü korkutmadı ve ben hep inandığım doğruları savundum…
Bazen yol ayrımları vardır hayatta ve insan ne yöne gideceğini bilmek ister.
Ben çoğu kez örgütümü demir ağlara benzetmişimdir…
Hani demiryolları vardır ya birbirine paralel…daima birlikte uzun yollar kateden…olmayacak yükleri hiç gocunmadan taşıyan… ve… hiç yorulmayan demiryolları…
Üzerlerinden yüzlerce yolcu, yük, hayal, sevinç, ayrılık, kazanç ve kayıp geçer durur…Her türlü hava şartlarına rağmen hiç yılmazlar…Sonra bir kavşağa gelirler…Bu kavşak,onların hangi yöne gideceğini belirler…
Yolları ayrılsa da aynı yükle yollarına devam ederler…
İşte ben de, bugün bu yol ayrımındayım… ama yine aynı yükle, aynı yolun yolcusuyum…
Bizim yükümüz, halktır,insandır sahip çıktığımız…
Bizim yükümüz, Cumhuriyet Halk Partisidir omuzlarımızda taşıdığımız…
Bizim yükümüz, Atatürk İlke ve Devrimleridir asla vaz geçmediğimiz…
Bugün; ülkemizin ‘ufkun ötesini gören siyasetçilere’ ihtiyacı vardır… Ufkun ötesine bakmak zorundayız…Emperyalizmin ülkemiz üzerindeki egemenlik kurma ve sömürü düzenini yerleştirme arzusunun farkında olmalıyız.Birbirimizle kavga etmek yerine Ülkenin kötü gidişine dur diyebilmek için her zamankinden daha çok birlikteliğe ihtiyaç vardır.
Bu anlayışla;
Bursa İl Örgütü’nü, yaptıklarımızla, yarattıklarımızla, ilke ve değerlerimizle, siyasette yer alış biçimlerimizle, yaptığımız muhalefetle ve Cumhuriyet Halk Partisi örgütlülüğü içinde, üst örgütlenme noktasında yarattığımız değerler ve aldığımız risklerle, ettiğimiz önderliklerle de önemli bir örgüt konumuna getirmiştik…
CHP Bursa İl Başkanlığı olarak geçmiş dönemde yaptığımız çalışmalarda, aydınlığa çıkış için gerekli ve önemli bir erdem olan görev bilinciyle hareket ettik her zaman. Parti politikalarımızın amacı doğrultusunda toplum içindeki yerimizin ve yükümlülüğümüzün farkında olarak yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalıştık.
Bunu tek başımıza yapmadık. İlçe başkanlarımızla yaptık. Gençlik kollarımızla yaptık. Kadın kollarımızla yaptık. Her üyemiz ve hiçbir beklentisi olmayan bütün üyelerimiz yaptı. Hatta ve hatta üye olmayıp Cumhuriyet Halk Partisi’ne sempati duyan herkes yaptı bunu.
Bugün, benim birinci görevim gerçeği tanımlama, son görevim ise teşekkür etmektir.”
Onun için, sözlerimin sonunda; üç dönemdir görev süresi içinde bizden desteklerini esirgemeyen tüm örgüt emekçilerimize ve çalışma arkadaşlarımıza, siyasi partilere kamu kurum ve kuruluşlara, basın ve medyamıza özellikle emekçi basın mensubu dostlarımıza, eşime ve oğluma profesyonel iş yaşamımda önemli bir yeri olan siyaseti topluma hizmet edilecek bir ortam olarak gören, herkesin ses çıkaramadığı bir ortamda ülkeye hizmet adına bu konuda bana özveri gösteren iş adamı Sn Vehbi Varlık’a onlardan aldığım zamanlar adına sonsuz teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Ülke ve dünya siyasetinin farkında olan, kültürlü, çalışkan, tutarlı, mücadeleci ruhumuzla siyaset yolunda azimli ve kararlı yürüyeceğiz… Ancak, Ülkeye hizmet etmek için ille de İl başkanı olmak, Milletvekili olmak gerekmez. Sivil Toplum Örgütleri’nde veya iş hayatında, ulusal sanayinin gelişmesine katkı koyarak Ülke ve toplum çıkarlarını savunarak da yapılabilir…
Suyun önü kesilir mi hiç..? O gidecek bir yol nasılsa bulur…
İşte bu duygu ve düşüncelerimle;
Bugün,bu dönem İl Başkanlığına aday olmadığımı bildirmek , ancak;önümüzdeki süreçte de,iktidarın yanlışlarına, tehditlerine,kuşatmalarına karşı durarak;partime, dolayısıyle ülkeme ve insanlığa hizmet etmeye devam edeceğimi belirtmek istedim…
Benden sonra görevi devralacak olan arkadaşlarımın Cumhuriyet Halk Partisi bayrağını, çok daha yükseklere taşımalarını ve barış içinde yarışmalarını diliyorum…
Ve diyorum ki ; Biz bu yerden gider olduk
Kalanlara selam olsun…
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selam olsun…
Hepinize bu basın açıklamasına katıldığınız için teşekkür ediyor , sevgi ve saygılarımı sunuyorum…
|