Sosyalist Enternasyonal’in “Arap Dünyası Özel Komite Toplantısı”, geçen hafta İstanbul’da yapıldı. Toplantının içeriğini ve sonucunu, BirGün Haber Müdürü İbrahim Varlı, “Ne sosyalistler ne de enternasyonal!” başlıklı yazısında güzel özetlemiş:
“Adı dışında sosyalist değerler ve fikriyatla bir bağlantısı kalmayan sosyal demokrat partilerin çatı örgütü Sosyalist Enternasyonal’in Arap Baharı’nı ele aldığı iki günlük zirvesinden Suriye’ye müdahale çağrısı çıktı.” (BirGün, 27 Mart 2012)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, bir yandan “Suriye’ye müdahaleye karşıyız” derken, öbür yandan açık bir dış müdahale çağrısı içeren “Sonuç Bildirisi”nin altına imza attı!
Kılıçdaroğlu’nun çelişkili açıklamalarına alıştık! Daha önce de, “Arap Baharı, laiklik hareketidir!” diyerek çok şaşırtmıştı bizi. Şimdiyse, ''Arap devrimi, bahar havasını kaybetmeye, çoğu yerde bir Arap sonbaharı haline gelmeye başladı. Bu durum, Arap devriminin sonu belirsiz bir istikamete yönelmesi tehlikesini de beraberinde getirmektedir” diyor.
Ama beni asıl şaşırtan, adından başka “sosyalistlik”le ilişkisi bulunmayan bu örgütün İstanbul’daki toplantısına katılanlara, CHP Genel Başkanı’nın “Yoldaşlar!” diye seslenişi oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, Sosyalist Enternasyonal Başkanı ile Genel Sekreterini, “Yoldaş Papandreu ve Yoldaş Ayala, hoş geldiniz!” diye selamlayarak başlamış konuşmasına. Doğrusu, inanmakta güçlük çektim. Birileri bizi işletiyor muydu acaba? Birkaç haber portalından araştırdım. İyice emin olmak için de, CHP Basın Birimi’nin gönderdiği “resmi” konuşma metnini baştan aşağı dikkatlice inceledim. Gördüm ki, Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasının yalnız başında değil, neredeyse her paragrafında “Yoldaşlar!” diye sesleniyordu konuklara…
“Yoldaş” sözcüğünün anlamı her ne kadar “yol arkadaşı” ise de, bilindiği gibi bu söz, geleneksel olarak komünistler arasında kullanılan bir seslenme biçimidir. Türkiye’de bugüne değin hiçbir “sosyal demokrat”tan ya da CHP yöneticisinden “yoldaş” sözünü duymamıştık. Onlar “sol” söyleme en yakın durdukları 1960’larda bile “ortanın solu”nu aşamamışlardı. Öyle sanıyorum ki, bugün de CHP’liler arasında “yoldaş!” sözcüğünü içine sindirebilecek insan sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Zaten Kılıçdaroğlu’nun ağzında da hayli eğreti duruyor bu sözcük!
Hem, CHP’nin siyasal söyleminde hiçbir zaman yer almamış bir sözü şimdi yalancıktan seslendirmenin ne yararı olur ki bu partiye?
Özkök’ler karışınca…
Medyada “habercilik kazaları”nın sonu gelmiyor. Gün geçmiyor ki ilginç bir olayla karşılaşmayalım.
29 Mart 2012 günü A Haber kanalı da böyle bir yanlışlığa imza attı. Hürriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni ve şimdiki köşe yazarı Ertuğrul Özkök ile eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün adı -çoğu kez olduğu gibi- yine karıştırıldı. Ekranda Hilmi Özkök konuşurken, altyazıda Ertuğrul Özkök’ün adı verildi. Üstelik, “Eski Genelkurmay Başkanı Ertuğrul Özkök” denilerek!
Hani, 1 Nisan’da yapılmış olsaydı, izleyiciler bunu “ekran şakası” sanarak üzerinde durmayabilirdi. Ama Özkök’lerin adı, tam da 28 Şubat tartışmalarının ateşli ortamında karıştırılınca, işin içinde kasıt arayanlar bile oldu…
Böyle bir yanlışlığa kızmak mı, gülmek mi gerekir, biz de karar veremedik.
***
“İnadına sanat” diyerek…
Kars Belediyesi’nin düzenlediği “Kültür ve Sanat Festivali”ne katılan sanatçıları bu köşede eleştirmiştik. Alınanlar olmuş… Sayın Cihat Aşkın'ın ve Orhan Alkaya'nın, değişik yayın organlarında yer alan açıklamalarını okudum. Kusura bakmasınlar ama, savunmaları bana hiç inandırıcı gelmedi.
Cihat Aşkın, \'inadına sanat!\' diyor. Elbette...
Ama \'heykel yıkan\' bir belediye başkanının çağrısına katılıp onu meşrulaştırarak değil!
AKP'li Kars Belediye Başkanı'nın yerle bir olmuş imajını düzeltmek, ilerici sanatçıların görevi olmamalı.
Yani Sayın Aşkın ve Alkaya, Sivas cankırımından sonra Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu tarafından davet edilselerdi, oraya da \'inadına sanat!\' diyerek gidecekler miydi?
|