BAKAN FATMA ŞAHİN ‘BİLİMİN DEDİĞİ OLUR’ DEDİ, BİLİM HÜKÜMETİ BÖYLE UYARDI
Başbakan Erdoğan’ın kürtaj ve sezaryen açıklamalarını değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) kürtaj hakkının kadının yaşamsal bir hakkı olduğunu, kürtajın yasaklandığı ülkelerde anne ölüm oranlarının arttığı uyarısını yineledi.
TTB merkez binasında yapılan basın toplantısına basın yoğun ilgi gösterdi. Toplantıda, TTB Merkez Konseyi, TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, Ankara Tabip Odası yer aldı. TTB 2. Başkanı Feride Aksu Tanık, açıklamasına Başbakanın “kürtaj” konulu açıklamalarının “Aile planlaması yasasının sinyalleridir” değerlendirmesini yaparak başladı. Düşükler ve kürtajlarla ilgili yasaklamaların olduğu ülkelerde yasa dışı ve güvenli olmayan koşullarda düşük başvurularının arttığını söyleyen Tanık, istenemeyen gebeliğin sonlandırılmasının bir sağlık hizmeti olduğunu hatırlattı.
ÖLÜMLERİ AZALTAN YASA DEĞİŞECEK
1993 yılında kabul edilen Aile Planlaması Yasası’nın üreme hakkı ve kadın sağlığı ile ilgili olumlu bir yasa olduğunu söyleyen Tanık, anne ölümlerini ciddi bir biçime azaltan bu yasanın değiştirilmesinin planlandığını kaydetti. Tanık, “Bunlar adım adım ülkemizin hafızasında kamu yararına ne varsa silinmesi ve hafızanın yeniden yaratılması planlarıdır” dedi.
Kürtaj hakkının kadınlar için yaşamsal bir hak olduğunun altını çizen Tanık, istenmeyen gebeliklerin şu anda artış gösterdiğini, böylelikle gebeliği sonlandırmanın arttığını belirterek, yasaklanan kürtaj yerine farklı yöntemlerle bebekten kurtulmak isteneceğini, anne ölüm oranlarının ise artacağını söyledi. Tanık, “Kürtajı yasaklama girişimi kadını birey olarak görmeyen bir anlayışın sonucudur. Kadının bedenini, cinselliğini, doğurganlığını denetleme arzusudur” dedi.
‘SEZARYEN ARTIŞI SİZİN ESERİNİZ’
Tanık, sezaryene karşı da bir kısıtlama getirecekleri sinyalini veren AKP Hükümetinin aslında Sağlıkta Dönüşüm Politikası ile sezaryendeki artışın sorumlusu olduğuna dikkat çekti. Tanık, “Sağlıkta Dönüşüm Programının hastayı müşterileştiren, müşteri memnuniyetini en öne koyan, ameliyat sayılarının artışı ile övünen, özel hastane patlaması yapan süreciyle ilişkisi değerlendirilmelidir” dedi. Tanık, “Bizlere ve gebeliğini sonlandıran kadınlara cani diyerek, ‘Milleti ortadan kaldırıyorlar’ diyerek Uludere’deki katliamı unutturamazsınız. Biz hastalarımızın hakkını ve hekimlik onurunu savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
‘YOK EDİLMEK İSTENEN KÜRTLER Mİ?
TTB Başkanı Eriş Bilaloğlu da, Başbakanın “Kürtaj Uluderedir” sözlerinin daha katliamın acısının dinmediği bir halk üzerinde nasıl bir etki yaratacağı düşünülmeden ortaya atılmış bir laf olduğunu söyledi. Sözlerin söylendiği sırada Uludere’de bulunduğunu belirten Bilaloğlu, “Oradaki insanlar bize şu soruyu sordular: ‘Başbakan katliamı kürtaja benzetti. İstenmeyen bir şeye kürtaj yapılır. Başbakan neden Kürtleri istemiyor? Biz kardeşlik ve barış içerisinde yaşamak istiyoruz’. Bu benzetmeyi nasıl yapıyorsunuz? Nasıl bu cümleleri kuruyorsunuz? Kürtler bundan ne çıkarır diye hiç mi düşünmediniz? Bir milleti yok etmek sezaryenle, kürtajla o kadar kolay değildir ama siz bu halka bir daha acı verdiniz” diye konuştu. (Ankara/EVRENSEL)
--------------------------------------------------------------------------------
BAŞBAKANIN YALANLARI VE GERÇEKLER
TTB’den yapılan açıklamada, Başbakanın kürtaj ve sezaryenle ilgili uygulamalarının halkı yanıltmasına sebep olduğu kaydedildi.
* Başbakan: Sezaryenle doğum, ülkenin nüfus artışını engellemek ve para kazanmak için yapılan bir işlemdir.
TTB: Sezaryen normal doğumla gerçekleşemeyen doğumlarda annenin ve bebeğin sağlığını korumak amacıyla uygulanması gereken cerrahi işlemdir. Normal doğuma da üstün bir işlem değildir.
* Başbakan: Kürtaj ile gebeliğin sonlandırılması ile yeni doğmuş bir bebeği öldürmek arasında fark yoktur. İkisi de cinayettir.
TTB: Düşükleri azaltmanın yolu, onu yasa ile yasaklamak değildir. Gebeliği önlemenin yaygın ve ulaşılabilir olmasıdır. Kürtaj hakkı bu anlamda kadınların yasal hakkıdır.
* Başbakan: Sezaryen ile gebeliğin sonlandırılması “bu milleti” dünya üzerinden silmek için uygulanan bir planın parçasıdır.
TTB: Sezaryen doğumu cinayetle eşleştirmek sınır ötesi müdahaledir. Çünkü tıbbi gereklilikle uygulanan sezaryenler anne ve bebeğin yaşamını kurtarmak için eldeki en önemli olanaktır.
* Başbakan: Kürtaj, Uludere’dir.
TTB: Bizlere ve gebeliğini sonlandıran kadınlara cani diyerek Uludere’deki katliamı unutturamazsınız. Bizlere saldırarak, katliamın üzerini örtemezsiniz. Sezaryen, kürtaj, Uludere; hekimleri, hastaları, sağlığı kullanmanızın sınırı yok mudur?
--------------------------------------------------------------------------------
ŞAHİN: BİLİMİN DEDİĞİ OLUR
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin , kürtaj ve sezaryen konusunda Başbakan Erdoğan’a destek vermeye devam ediyor. ”Koruyucu Aile Şenliği”ne katılmak için Denizli’ye gelen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Kürtaj ve sezaryen konusunda “akıl ve bilimin dediği”nin uygulanacağını ileri süren Şahin, sezaryenle ilgili Avrupa Birliği (AB) standartlarını yakalanması gerektiğini söylerken, İrlan ve Malta dışında hiçbir AB ülkesinde yasak olmayan kürtaj ile ilgili ise şöyle konuştu: “Hayat hakkı anne karnında başlıyor. Annenin hakkı varsa, bebeğin de yaşam hakkı var. O yüzden her şeyi dengeli yapmamız lazım. Dünya nereye gidiyorsa, bilim ve akıl ne ediyorsa onun arkasında olmamız lazım. Doğru neyse onun arkasında kadın erkek mücadele edeceğiz. Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışma yapılacak. Ben bu duruşumu Bakanlar Kurulu’nda da aynen ifade edeceğim. Ortak akıl neyi gerektiriyorsa, istişare ve toplumun talepleri beklentileri ne gerektiriyorsa, onu yapacağız. Herkes rahat olsun” dedi. (HABER MERKEZİ)
--------------------------------------------------------------------------------
YASAK ÖLÜM GETİRİYOR
Dünya nüfusunun yüzde 39.2’sini oluşturan 58 ülkede, dünyadaki en liberal kürtaj yasaları mevcut. Özellikle Kuzey yarımküredeki ülkeleri kapsayan bu 58 ülke, herhangi bir sınırlama olmaksızın kürtaja izin verirken, kadının hamileliğini sonlandırmak isteyip istemediğine bizatihi kadının karar vermesi gerektiğine dayanıyor.
*15 ülke, kürtajı sosyoekonomik nedenlerden dolayı tanıyor ve bu ülkeler kabaca dünya nüfusunun yüzde 21.6’sını kapsıyor.
*Avrupa genelinde kürtaj için ortalama sınır 12 hafta. Bu süre bazı ülkelerde değişik nedenlere bağlı olarak 24 haftaya kadar çıkabiliyor.
*58 ülke kürtajı kadının sağlığı ve yaşama hakkını korumak üzerinden kabul ediyor. Bu ülkeler dünya nüfusunun yüzde13.8’ini kapsıyor.
*Dünya nüfusunun aşağı yukarı yüzde 25.5’ini kapsayan 68 ülke, ya kürtajı tamamen yasaklıyor ya da yalnızca kadının hayati tehlike yaşaması durumunda kürtaja izin veriyor. Bu ülkelerin birçoğunda, kadının hayatının tehlikede olduğu durumlarda ona kürtaj yapacak birilerini tedarik edenleri cezai işlemden muaf tutacak katı kanun hükümleri var.
*Diğer ülkelerde ise ancak bir “gereklilik” olduğu temelinde kanunlar karşısında savunulabildiğinde kürtaja izin veriliyor. Birçok ceza yasası eğer birisinin kendi hayatını ya da bir başkasının hayatını kurtardığı durumlarda cezai sorumluluğu muaf tutuyor.
KÜRTAJ BİR İNSAN HAKLARI MESELESİDİR
Üreme Hakları Merkezinin (CRR) konu hakkındaki açıklamasında şu ifadelere yer veriliyor:
*Kürtaj bir insan hakları meselesidir.
Bir kadının güvenli ve yasal bir kürtaj yapabilme hakkı, uluslararası bağlayıcılığı olan bir çok antlaşma tarafından savunulur ve bu hak, yaşama hakkı, sağlık, kişinin güvenliği ve özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, eşitlik ve ayrımcılık yapmama ilkesi; haber alma; işkence ya da kötü muamele, insanlık dışı davranış ve aşağılanma veya insanlık dışı bir şekilde cezalandırılma, bilimsel gelişmelerden yararlanma gibi hak ve ilkeler çerçevesinde değerlendirilir.
*Kürtajın yasal statüsü
Kürtajın yasal statüsü, kadınların üreme ile ilgili haklarından ne derece faydalanabildiğinin önemli bir göstergesidir. Kürtaj üzerindeki yasal sınırlamalar genellikle yüksek seviyede illegal ve güvensiz kürtaj vakalarının görülmesine neden olur ve bu durumun güvencesiz kürtaj ve doğum sırasında gerçekleşen ölümlerle bağlantısı kanıtlanmıştır.
1950 ve 1985 yılları arasında, neredeyse bütün sanayileşmiş devletlerde ve diğer bir takım devletlerde kürtaj yasaları daha liberal hale getirdiler. 1994 yılında, Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda 179 devlet, güvenliksiz kürtajları engellemek üzere bağlılıklarını gösteren eylem programını imzaladılar. Bu önemli aşamadan sonra, dünya çapında 25 ülke daha kürtaj yasalarını daha serbest bir hale getirirken az sayıda ülke de kürtaj üzerindeki yasal sınırlamalarını sıkılaştırdı.
YASAK BİNLERCE CAN ALDI
Kürtaj düzenlemelerinin daha serbest olduğu ülkelerdeki kadınların, güvenli kürtaj hizmetine ulaşımı daha kolayken; kürtajın sıkı kurallara bağlı olduğu ülkelerde kadınlar, hamileliklerini sonlandırmak adına hayatlarını tehlikeye atıyorlar. Dünya Sağlık Örgütünün 2008 yılı verilerine göre 47 bin kadın güvenli olmayan koşullarda kürtaj yaptırdığı için hayatını kaybetti. Aksine, daha serbest kürtaj yasalarına ev sahipliği yapan Batı Avrupa’da kürtaj oranları ve güvensiz kürtaj nedeniyle gerçekleşen doğum esnasında ölümler çok düşük oranda. Kürtajın yasal olduğu ülkelerde doğuma bağlı hastalık ve ölümlerin genellikle düşük olmasının nedeni, kürtajın eğitimli profesyoneller tarafından ve daha güvenli, kolay ulaşılabilir ve düşük maliyetli olmasından kaynaklanıyor.
Doğum kontrolünü sağlayan hizmetlere ve cinsel eğitime ulaşımın kolaylaştırılması ile birlikte kürtaj yasalarının esnekleştirilmesi, hükümetlerin istenmeyen hamileliklerin önüne geçmesinin yanı sıra, hamileliğini sonlandırmak isteyen kadınların da daha güvenli ve yasal kürtaj olanaklarından yararlanabilmelerini sağlıyor. (DIŞ HABERLER)
--------------------------------------------------------------------------------
KADINLAR YASAĞA KARŞI SOKAKTA
Adana Kadın Platformu yaptığı eylem ile Başbakanın kadınların bedeninden değil, Roboski Katliamı’ndan ve sistematik kadın cinayetlerinden sorumlu olduğu ifade edildi.
Adana 5 Ocak Meydanı’nda bir araya gelen Adana Kadın Platformu üyeleri “Başbakan elini bedenimden çek, Roboski cinayettir kürtaj değil, kadınlar artık susmayacaklar” sloganları atarak İnönü Parkı’na kadar yürüdü. Burada kadınlar adına basın açıklamasını okuyan Suna Gülşen, Başbakanın söylemleri ile kadınların yaşam, sağlık ve kimlik haklarını ihlal ettiğini belirtti. Başbakanın kadınların bedenlerinden değil kadın cinayetleri ve Roboski’den sorumlu olduğunun altını çizen Gülşen, kadınların bedenleri ve cinsellikleri ile haklarının kısıtlanmasına izin vermeyeceğini dile getirdi. Gülşen, kadınların Başbakanın söylemlerine karşı mücadele etmeye devam edeceğinin altını çizdi. (Adana\EVRENSEL)
--------------------------------------------------------------------------------
SAĞLIK İÇİN BÜYÜK TEHLİKE
Başbakan Erdoğan’ın kürtaja dair yaptığı açıklamaya İzmir Tabip Odası da tepki gösterdi. Tabip Odasında yapılan basın toplantısında konuşan Oda Başkanı Dr. Suat Kaptaner, istenmeyen gebeliklerin güvenli koşullarda sonlandırılmasının ve anne ölümlerinin önlenmesinin önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirtti. Türkiye’de kürtajın yasallaşmasının ardından anne ölüm hızının 100 bin canlı doğumda 250 iken, 28’e düştüğünü belirten Kaptaner, “Düşüğe bağlı anne ölümleri ender rastlanan olaylar haline geldi” dedi. Kaptaner, kürtajın yasaklanması ya da sınırlandırılması durumunda, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasında rahim içine şiş sokmak, rahim içine aspirin vb. koymak, yüksekten atlamak ve ağır kaldırmak gibi yöntemler ile sağlıksız koşullarda fahiş fiyatla yapılan yasa dışı kürtajların gündeme geleceğini belirtti. Yeterli ve nitelikli aile planlaması hizmetlerinin verilmesinin, koruyucu sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve ücretsiz verilmesinin kürtajı azaltacağına dikkat çeken Kaptaner, sağlık konusunda bilimsel olan ve ülke gerçeklerini gözeten yaklaşımlar sergilenmesi gerektiğini belirtti. Kaptaner, “Uludere olayında tartışmalar iktidar açısından olumsuz noktaya geldi. Kürtaj, sezaryen gibi konuların başka tartışmalara alet edilmesini doğru bulmuyoruz” dedi.
|