'Başbakan şimdi de kadın doğum uzmanı'

30 Mayıs 2012 Çarşamba, 09:26

CHP lideri, Başbakan'ın kürtaj ve sezaryen doğumlarla ilgili açıklamalarını, 'Başbakan her şeyi bilir ya, en son ihtisas alanı kadın doğum uzmanlığı' diyerek eleştirdi. Kılıçdaroğlu, Fazıl Say hakkındaki soruşturmaya da 'Hapse atmazsanız namertsiniz' tepkisi gösterdi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'Her kürtaj bir Uludere' sözlerini, gündemi saptırma çabası diye niteledi. Kılıçdaroğlu, kürtaj ve sezaryenle ilgili açıklamalar konusunda da 'Başbakan'ın en son ihtisas alanı kadın doğum uzmanlığı' yorumunda bulundu. CHP lideri, tutuklu vekillerle ilgili 'elimden bir şey gelmiyor' diyen Meclis Başkanı Çiçek'e de sert çıktı.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu özetle şu mesajları verdi:
ULUDERE YAKANDAN DÜŞMEZ: Başbakan konuşma yasağı koydu, sonra kendisi konuştu, berbat etti her şeyi. Çıktı, 'Her kürtaj bir Uludere'dir' dedi. Tamamen gündem saptırma. Kürtajla, savaş uçaklarının 34 yurttaşımızı vurmasının ne ilgisi var? Bu konuda zaman aşımı da olmaz. Bu milletten açıkça özür dilemediğin sürece Uludere yakandan düşmez. Bir başkası 'Soruşturma sonucunu bekleyin' diyor. Şimdi mahkeme arıyorlar. O mahkeme Deniz Feneri gibi olacak, sonunda gariban iki pilotu bulacaklar, 'niye bomba attınız' diyecekler.
HER ŞEYİ BİLİR YA: Başbakan geçenlerde öğretmenlerle ilgili de bir laf etti; her şeyi bilir ya, en son ihtisas alanı kadın doğum uzmanı. Öğretmenler, bin 624 lira, çok büyük paralar alıyormuş, Sen, 'Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum' diyen bir İslam düşünürünü (Hz. Ali) bilmiyor musun?
POSTMODERN DİKTATÖRSÜN: Türkiye'nin öncelikli sorununu terördür. Ancak hükümet terörün nasıl çözüleceği konusunda aciz. Uludere'de sivilleri terörist diye öldürüyorsun, Kayseri Pınarbaşı'nda teröristlerin bulunduğu araca sivil diye ateş etmiyorsun. Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede postmodern bir diktatörsün sen.
KİMİN YANINDASIN?: İstihbaratın Amerika'dan geldiği ortaya çıktıktan sonra 'tık' yok. Kimse seni iplemiyor, nasıl başbakansın, nasıl yönetiyorsun bu ülkeyi? İdris Naim Şahin'in tartışma yaratan açıklamaları kendi düşüncesi değil, onlar kapalı kapılar ardında konuşulanları yansıtıyor. Sonra Hüseyin Çelik açıklama yaptı. Şimdi Başbakan'a soruyorum: Sen İdris Naim Şahin'i mi, Hüseyin Çelik'i mi haklı buluyorsun, kimin yanında duruyorsun?
MEDYAYA ELEŞTİRİ: Başbakan basın mensuplarına 'sizin boynunuzdaki tasmaları ben çıkardım' diyor. Gazetelere bakıyorsunuz bir iki yazar dışında Recep Tayyip Erdoğan'a övgü var. Dönüp kendimizi sorgulamamız gerekiyor. En azından bunu içinize sindiremediğinizi söyleyin. Gazetecilere bu denli bir hakaret ilk kez yapılıyor. Medyanın bunu içine sindirememesi lazım.
ÇOCUKLARINA HESAP VEREMEZLER: Özel yetkili mahkemelerde yargılananlar adalet istiyor, Bu mahkemeler sahte delillere itibar ediyor. Engizisyon mahkemeleri bile daha adildir. O yargıçlar çocuklarına dahi hesap veremeyeceklerdir. ANKARA

Say'ı hapse atmazsanız namertsiniz
Fazıl Say'ın yılın 340 gününü yurtdışında geçirerek Türkiye'yi tanıttığını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: 'Aydın insanın toplumun önderidir, 'korkak' ve 'aydın' sözcükleri bir arada olamaz. Fazıl Say, her ülkenin sahip olmak istediği, gıptayla baktığı bir sanatçıdır. Ancak 1,5 yıl hapisle yargılanıyor. Bunu dünyaya nasıl anlatacaksınız? Siz onu hapse atacaksınız. Atmazsanız namertsiniz, atın bakalım, cesursanız atın. O savcı sanat,kültür nedir biliyor mu? Fazıl Say kimdir biliyor mu? Siyasi otoriteden talimat alanlara savcı denmez, onlar olsa olsa kapıkullarıdır.''

Niye boyundan büyük işe girdin?
CHP lideri tutuklu milletvekilleri konusunda 'Elimdan bir şey gelmiyor' diyen TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i de şöyle hedef aldı: Elinden bir şey gelmiyorsa niye boyundan büyük işlere girdin? Üç partinin grup başkan vekillerini çağırırken AKP'li başkanı neden çağırmadın? Onlar uzlaşamaz sanıyordunuz ama demokrasi bu, bak onlar uzlaştı. Sen artık TBMM Başkanlık koltuğunda rahat oturamazsın. Türkiye bir dikta döneminden geçiyor. Demokrasiyi, yargı bağımsızlığını, basın özgürlüğünü varsayıyoruz, ancak yok. Sadece bir kişinin egemenliği var.'