BÜLENT ve Sakine Ozgan çifti bir mektup göndermişler; kendilerini liberal ve demokrat olarak tanımlıyorlar. Ancak iş çocukların ‘devlet eliyle dindarlaştırılmasına’ gelince dur dediklerini söylüyorlar.
4+4+4 konusunda yazdıkları hayli ilginç, doğacak sıkıntıları gayet güzel anlatıyorlar. “Bursa’da ilkokul 4’e giden kızım (merkezde devlet okulu) okulundaki kapalı annelerin çokluğu ve çocuklarına yaptığı dini telkinlerle bizim kızımızı da etkilemekte ve annesine ‘Biz müslüman değil miyiz, sen neden örtünmüyorsun?’ diye sorabilmektedir. Zaten ilkokul 4. sınıftan başlayarak din dersi mevcuttu. Bu derslerde islamiyetle ilgili ciddi biçimde bilgi verilmekteydi.
Kasıtlı olarak birçok tv ve gazetede öğretilmiyormuş gibi konuşulmaktadır. Benim kızım 4. sınıfta tüm namaz surelerini ezberledi, ayet, hadis, Kuran, cüz nedir şimdiden öğrendi, kaldı ki daha 8 sene din dersi görecek. Ben de 1987’de düz liseden -Bursa Erkek Lisesi’nden askerin etkisinin olduğu dönemde mezun oldum ve bunları iyi derecede biliyorum, din öğretmenlerimiz okul dışında dahi bizi birçok defa toplayıp teravih ve cumaya götürmüştür, bana göre de ben dindarım.
Maalesef niyet dini bilgi vermek değil, kendi anlayışlarında insanlar yetiştirmektir. İlaveten seçmeli kuran dersi konmasıyla, okul yaşı da öne çekilerek 9-10 yaşlarındaki kızların da dini baskı altına alınarak kapanması sağlanacaktır.
Ayrıca hangi Kuran meali ve anlayışı, görüşü öğretilecektir?
Zaten İmam Hatip’e giden tüm kızların başları da kapalıdır. Orta kısmı da açılarak 9-10 yaşına çekilecek.
Farketmediyseniz söyleyeyim; başörtüsü bu okullarda üniforma olmamasına karşın her okulun kız başörtüsü kendine özgü renkte ve desende, demek ki okul idaresi toplu bir başörtüsü modeli ve rengi belirliyor ve farklı bir başörtüsü ve modeli de takamıyor. Bugüne kadar kaç kız öğrenci çocukluktan başörtüsü takmaya başlayıp büyüyünce çıkarmıştır. İnanın binde bir bile değildir.
Klasik okullara da bu ders konarak sınıfta Kuran okunuyor bahanesiyle bizim çocuklara da ‘kapanın’ denecek ya da manevi baskı yapılacak. Böylece tüm ortaokul ve liseler imam hatipe döndürülecektir. Seçmeli denen bu ders sizce seçmeli mi olacaktır?
SEN DİNSİZ MİSİN?
Hangi veli ‘sen dinsiz misin?’ baskısına karşı çıkabilecektir. Bu baskı kişinin kendi iç baskısıyla da olabilir. Okul ortamının da, çocuğun gruptan kopmama isteği baskısıyla da ya da yakın çevresinin, ailesinin psikolojik baskısıyla da...
Belki benim gibi birkaç kendini bilmez çıkar; bizler de zaten zamanla sindiriliriz, ya da eziliriz. Dini baskı virüs gibidir, zamanla kim daha dindar tartışmasına döner ve demokrasiye cenaze töreni düzenleriz. MHP’nin desteği de bu yüzdendir. Halka daha müslümanız görünme çabasıdır. Daha dindar olma yarışı insanın beynini çalar; Kuran’a karşı mısın din düşmanı mısın, ateist misin, kafir misin?
Bu yol bizi karanlığa götürür.
Işte laiklik de tam bu yüzden çok önemlidir. İçinizde azıcık demokratlık kaldıysa ve bu ülkeyi seviyorsanız, bu gidişe dur deyin. Devlet eliyle tek tip dindarlığa dur deyin.”
İşte sade bir vatandaşın bu görüşüne kim itiraz edebilir?
GÜNÜN SÖZÜ
“Devlet okullarında öğrettiği İngilizce, Fransızca kalitesinde Arapça öğreteceğinden CHP’li dostlarımızın fazla endişelenmelerine gerek yok. Sadece Arapları biraz güldüreceğiz o kadar.”
(C.T.)
Biliyor musunuz
- CHP Hatay Milletvekili Mevlut Durdu’nun, 2004 yılında İskenderun Körfezi’nde batan zehir yüklü Ulla gemisinin çıkarılması için somut bir işlem yapılmadığını belirterek, “Ulla denizin dibinde zehir saçmayı sürdürüyor, AKP hükümeti oyalama taktiği ile olayı kapatmaya çalışıyor. Yedi yıldır bir geminin bakımı nasıl bitmez ve bunun hesabı nasıl sorulmaz. İlgili firmaya tebliğ edilen para cezası ödenmiş midir?” diye sorduğunu...
- BAŞAKŞEHİR’de, oğluna ünlü bir kokoreç firmasının bayiliğini açan TRT İstanbul Bölge Müdürü Av. Şakir Özbek’in son günlerde özel yapım gümüş gri bir Mercedes’e binmesi AKP çevrelerinde tartışılırken, bu aracın TRT’nin hangi kayıtlarında yer aldığının sorgulandığını...
- MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, TÜVTURK muayene istasyonlarının, İstanbul’daki eski otobüslerle (İkarus ve Man marka) vatandaşı zehirleyen İETT ve özel halk otobüsleri filosunu denetleyip denetlenmediğini sorarken, bu otobüslerin yenilenmesi konusunda ne gibi çalışmalar yapıldığını sorduğunu...
- GÜMRÜK ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın, akaryakıt kaçakçılığına karşı yetkilerle donatılmış özel bir tim oluşturmak üzere çalıştıklarını...
Atatürk’e küfür tezgâhı kuruldu
İLAHİYATÇI Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Show TV’de “Mehdi kimdir, insan mıdır, ne zaman gelecek” sorusuna verdiği yanıt ibretle okunmalıdır: “Mehdi diye bir kavram İslamiyet’te yoktur. Mehdi kelimesi Hıristiyanlıktan gelir ve ‘aydınlık önderi’ demektir. Bizim dinimizde bunun temsilcisi Hz. Muhammed’dir kitap olarak temsilcisi Kuran-ı Kerim’dir. Mesih inancı kurtarıcı inancıdır; Emevi, Abbasi, Arap imparatorluklarının altında inim inim inleyenler bir kurtarıcı aradılar ve bunu çıkıp da Anadolu Kurtuluş Savaşı gibi mücadeleyle elde edemediler. Niye böyle Atatürk’ten rahatsız oluyorlar? İşi böyle gizeme mucizeye oralara havale etmedi. (Atatürk) Çizmelerini giydi çıktı milletin önüne. Dedi ki ‘Ey millet mücadele edeceksin yoksa ırzın, namusun gider.’ Biz Mustafa Kemal derken, Mustafa Kemal benim babamın oğlu mu? Bana ev mi verdi, apartman mı verdi, han mı verdi hamam mı? Tam tersine Mustafa Kemal’i sevmemek her şeyi kazandırıyor bugün insanlara. 24 saat Mustafa Kemal’e küfür tezgâhı kurulmuş Türkiye’de. Örtülü açık, sinsi, mertçe!..”
Soylu bir aydın ‘Hüs Abi’yi kaybettik
“BAFRALI, zengin bir çiftçi ailenin oğlu, ilkokulu orada bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi ve Paris Gazetecilik Yüksek Okulu’nu bitirdi. Reklamcı, sanatçı, dış politika uzmanı, barışsever, yurtsever, sosyalist, onurlu, ilkeli, soylu ve seçkin bir aydın.” Sevecen ve renkli bir isimdi Hüseyin Baş (1929), önceki sabah kalp krizi sonucu vefat etti.
1960’ların TİP’inde üyeydi; Doğan Özgüden’in yönettiği Akşam ve Ant dergisinde dış politika ve sanat yazıları yazdı. Daha sonra sırada Yeni Ortam vardı; en son da Cumhuriyet; yazıları dikkatle izlenen bir yazardı. Kurucularından olduğu Barış Derneği davasından, 12 Eylül döneminde 3.5 yıl yattı. Nâzım Hikmet Vakfı’nın da üyesiydi. Onat Kutlar ve Jak Şalom’la birlikte Sinematek Derneği’nin kurucularından olduğunu unutmamak lazım. Beyoğlu’nda en çok Çiçek Arif ve Yakup’un müdavimiydi. Dostlarına “Bu akşam sponsorumuz kim?” diye takılması unutulmaz; bir de “Bana bi for the road” sözcüğü... Onun güçlü esprileriyle kimse başedemezdi. Yakın dostları kimdi derseniz; Murat Katoğlu, Onat Kutlar, Ergin Ertem, Doğan Hızlan, Komet, Hilmi Yavuz, Önay Sözen, Ömer Uluç, Alaattin Aksoy, Demir Özlü, Rafi Portakal ve Ali Sirmen akla gelebilir; bu isimlerin dışında dışarda pek gözükmezdi. Fransızların ünlü Légion d’Honneur nişanı sahibiydi. Saraybosna Savaşı sırasında, Hırvatistan’da kalan eşi Nevenka’yı Türkiye’ye getirmek için gösterdiği çabalar unutulmaz. Bafra’nın merkezindeki tarihi konakları ‘müze’ olur mu? Belki vefa gösteren olur. Hüseyin Baş’ın cenazesi bugün Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilecek
|