.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, “AKP’nin kadın düşmanlığı politikalarının son göstergesinin, kürtaj hakkının budanması girişimi olduğu”nu belirterek, “Kürtajın yasal bir hak, bir seçim özgürlüğü olarak savunulması kadar, sosyal bir hak olarak savunulması da yaşamsaldır; çünkü kadınlar için özgür, ücretsiz, ulaşılabilir, yasal bir kürtaj hakkı aynı zamanda yaşam hakkıdır. Kadınlar devlete değil, kendilerine aittir” dedi.
TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu’ndan yapılan açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sezaryenle doğuma karşıyım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Sezaryen ve kürtaja karşıyım. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz, Uludere diyorsunuz. Ben de diyorum ki, her kürtaj bir Uludere’dir” sözleri hatırlatıldı. Açıklamada, Erdoğan’ın sözlerinin, “En az üç çocuk doğurun, o da yetmez beş çocuk” çağrısıyla kadınları eve kapatmaya yönelik dayatmanın, gerekirse kürtaj yasağıyla uygulanmak istediğinin de göstergesi olduğu öne sürüldü. Failleri hala bulunmamış olan Uludere ile kürtaj arasında benzerlik kurulmasının, hem Uludere’de yakınlarını kaybetmiş olanların üzüntüsüne aldırmamak, hem de hedef saptırmak anlamını taşıdığı vurgulanan açıklamada, şöyle denildi:
“Kadınlarla erkeklerin eşit olmadığına inanan, bunu her fırsatta dile getiren iktidarın amacı, kadınları aile içinde ikincil konuma hapsetmek, sermayeye ucuz, güvencesiz işgücü oluşturmak, boğaz tokluğuna çalışacak binlerce işsiz yaratmaktır. Gereğinde savaşa sürülecek askerler olarak hazırlanacak işsizler ordusunun iyi bir eğitim sistemine ihtiyacı olmayacağı, eğitim sistemindeki değişikliklerle ortaya konmuştur. Tüm dünyada nüfus politikaları ataerkil kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun biçimde kadın bedenleri üzerinden, kadın cinselliği ve doğurganlığı denetlenerek sürdürülür. Tarih boyunca erkek egemenliğinin tahakküm nesnesi kadın bedeni olmuştur. Kadınların doğurganlıklarını kontrol altına almak, ailede her zaman cinsiyetçi iş bölümü, hiyerarşi ve baskıyı gerekli kılmıştır. Kadınların ev içinde harcadıkları karşılıksız emek, hem erkek egemenliği, hem sermaye açısından gerekli olduğu kadar, doğurganlıklarının kontrolü de nüfus politikalarının vazgeçilmez aracıdır. Nüfusu azaltma veya arttırma politikaları kürtajın yasal olması ya da kısıtlanması politikalarıyla paralellik taşımaktadır.”
“KÜRTAJ HAKKI, KADINLARIN KENDİ BEDENLERİ ÜZERİNDE SÖZ SAHİBİ OLMASININ AYRILMAZ PARÇASIDIR”
Kürtaj hakkının, kadınların kendi bedenleri ve doğurganlıkları üzerinde söz sahibi olmasının ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkat çekilen açıklamada, gebelikte ve doğumda bedensel riskleri üstlenenlerin, doğumla birlikte hayatları sonsuza dek değişecek olanların kadınlar olduğu kaydedildi. Dünyada her yıl yaklaşık 46 milyon kürtaj yapıldığı, bunun yarısının yasal olamadığı, üçte ikisinin de uygun olmayan koşullarda yapıldığı bildirilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Kürtajın yasal süresi, pek çok ülkede 12 hafta iken Türkiye’de 10 haftadır. Ne var ki, sağlık kuruluşları fiili olarak kürtajı sekiz haftaya kadar yapmakta ve yasal hak açıkça devletin sağlık hizmetleri kanalı ile ihlal edilmektedir. Uzun süredir fiilen yürürlükte olan kürtaj hakkı gaspının, önümüzdeki süreçte bir yasaklamaya dönüşmesinden endişe duymaktayız.
Sezaryen ise bir doğum yöntemidir. Doğumun ne yolla yapılacağı annenin ve çocuğun sağlığı göz önünde tutularak planlanır. Bu konuda devletin müdahalesi abesle iştigaldir. Başbakanın değerlendirmesi ise bilimsel olmaktan uzaktır.
Suç olan kürtaj değil, kadınların hayatlarını riske atacak tehlikelere zorlamaktır. Kürtaja sınırlama getirmek, erkek egemenliğinin, AKP’nin muhafazakar politikaları yoluyla ev içinde kadın emeği üzerindeki baskıları arttıracağını, kadınların emeklerine el konmasının yanında, bedenlerine de el konarak kadın düşmanlığını katmerlendireceğini göstermektedir.
Doğum kontrol yöntemleri pahalıdır, ucuz yöntemler ise, kadınların sağlık hakkını ve yaşama hakkını riske atmaktadır. Bu nedenle, daha yüksek standartlarda doğum kontrol yöntemlerine tüm kadınların ücretsiz ve kolay erişimi sağlanmalıdır.
Kürtajın yasal bir hak, bir seçim özgürlüğü olarak savunulması kadar, sosyal bir hak olarak savunulması da yaşamsaldır; çünkü kadınlar için özgür, ücretsiz, ulaşılabilir, yasal bir kürtaj hakkı aynı zamanda yaşam hakkıdır. Kadınlar devlete değil, kendilerine aittir.”
|