O günleri hatırlıyoruz, neredeyse eskilerin deyimiyle “münâdi” tutup, yani “tellal” bağırtarak “açılım başlıyor!” diye yeri göğü inletiyorlardı...
Adına önce “demokratik açılım”, diyorlardı, sonra “Kürt açılımı”na döndü, otuz yıldır memleketin başına bela olan terör artık bitiyordu.
Açılımın ilk kapısı “Habur”da açıldı ve o kapıdan kimler girdi kimler? PKK üniformalı, Apo’nun askerleri...
* * *
“Bizi önderimiz gönderdi!“ diyorlardı.
“Gelin usulen ifadenizi alalım” diyenlere “Ne ifadesi?” diye boşveriyorlardı.
Yani adamlar mahkemeye, hakim karşısına bile çıkmıyorlardı.
* * *
Demokrasilerde devlet, halka hizmet etmez mi?
“Madem adamlar mahkemeye gelmiyor, biz de onların ayaklarına mahkeme yollarız” dendi, “usulen” ifadeleri alındı...
* * *
Sonra da “büyük yürüyüş” başladı...
Ama ne yürüyüş!
Büyük açılımın kapısını açanlar, kapıyı öyle bir kapadılar ki!
Sıkı sıkıya, kilit üstüne kilit.
* * *
Olsun, Allah bir kapıyı kaparsa, birini açmaz mı?
Bu defa “Oslo” kapısı açıldı, devletin yetkilileri kapı aralığından, güya gizli kapaklı konuşuyorlar, bilirsiniz özellikle hanımların kapı arası konuşmaları meşhurdur.
Derken, kapı arası konuşmalarını kapı arasından dinleyen bir komşu yaymaz mı?
* * *
Açılım, bu kapıyı da kapadı.
Demirel’in kulakları çınlasın, “demokrasilerde çare tükenmez” derdi.
Demokrasilerde çare tükenmez de “açılım”da kapı tükenir mi?
Kapılar tükenmez!
* * *
Fikret Bila’nın haberine göre, yeni kapı PKK’ya kapalı, Öcalan ve Kandil kapıdan içeri sokulmayacak.
Yeni partilere, yeni siyasetçilere kapı açılacak ya da aralanacak, yani kapıda pasaport var, vize var, herkes giremeyecek, “özkürt halkı”na kapı açık...
“Özkürtler” PKK ve KCK baskısından kurtarılacak...
Yani Anayasa’da özerklik ve Kürt kimliği olmayınca böyle düşünenler de bu kapıya gelmesin...
* * *
Demek “açılımın üçüncü kapısı” bu...
İnşallah bu kapı tutar, bu da tutmazsa “döner kapı” korlar!
* * *
Adalet Bakanı Ergin geçen gün NTV’de “Cezaevleri 5 yıldızlı otel değildir” dedi, elbette adı üstünde cezaevi, lakin “zulüm evi” de değil...
Böbrek yetmezliğinden dolayı boyu kısalan tutuklu Yasemin Karadağ’ı cezaevinde tutmanın ya da hastaneye götürüp getirmenin “ceza” ile ilgisi ne?
“Ceza”ya evet, zulme hayır!
Ceza da insani ölçüler içinde uygulanır.
Zulmederek değil!
Bu insanı evine göndersek, devletin onuruna toz mu konar?
|