AKP, imam hatip ve Taksim’de cami

14 Mart 2012 Çarşamba, 08:38

Hasan Pulur /Milliyet

Eskiler “abesle iştigal” diye bir deyim kullanırlar, Türkçesi “boş işlerle uğraşmaktır.”
Mesela Ak Parti’nin, “İmam-Hatip” okullarına istediği biçimi vermek istemesine karşı çıkmak, bizim için “abesle iştigal”dir, yani boş işlerle uğraşmaktır. Ak-Parti’nin bundan vazgeçeceğini düşünmek hayal bile edilmemeli.
İkincisi de “Taksim’de cami” yapmaktır.
Yüzde 50 oy ve Meclis çoğunluğunda AK Parti’nin bu ikisinden vazgeçeceğini hayal etmek bile bize göre mümkün değildir.
* * *
Milli Eğitim Komisyonu’ndaki arbedeyi gördünüz...
Salonun halini, meslektaşımız Umut Erdem anlatıyor:
“100 kadar Ak Partili milletvekili bir saat önceden salonu doldurdu. Genç Ak Partili milletvekilleri, Başkanlık Divanı’nın önünde bir barikat kurarak muhalefet milletvekillerinin Komisyon Başkanı’na ulaşmasını engelledi.
Komisyon zamanından önce gelen CHP ve MHP’li milletvekilleri ise salona girmek için kapıdan içeri doğru baskı yaparken, AK Partililer onları içeri almamak için milletvekillerini iterek dışarı püskürtme harekatına girişti. Bu sırada ezilen, yerlere düşen ve tekmelenen milletvekillerinin olduğu görüldü.
Arbede yaşanırken CHP’liler de ‘Kahrolsun faşizm’, ‘faşiste karşı omuz omuza’, ‘kahrolsun AKP diktatörlüğü’, ‘eşkıya dünyaya hükümdar olmaz’, ‘gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek’ sloganları attı.”(*)
* * *
Adamlar çepeçevre kuşatmış, muhalefeti, başkanı bile yaklaştırmıyorlar, komisyon başkanı da bundan pek şikâyetçi değildir ya!
Ya Cemil Çiçek’in Polonya gezisinden vazgeçmesi...
Her olayın bir fantezisi vardır.
* * *
Oysa memlekette başka konular da var, geçenlerde söyledik, televizyonlardaki tarih programları...
Önce Prof. İlber Ortaylı başladı arkası geliyor, lakin nasıl geliyor?
Önemli olan da bu!
Akılları fikirleri laik cumhuriyetle ve onun kurucularıyla olanlar bunu da fırsat sayıyorlar.
Oysa geçen pazar gecesi NTV’de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Mustafa İsen Ayasofya müzesi müdürü Haluk Dursun ve hiçbir sıfatı olmasa dahi “tarihçi” dense yeter, Necdet Sakaoğlu üçünün katıldığı program ne kadar seviyelidir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki “Şehzade Kurumu”nu o kadar güzel anlattılar ki!
* * *
Murat Bardakçı’nın “Tarihin Arka Odası” her zamanki gibi renkliydi. Programın rengi Murat Bardakçı’dan geliyordu. “Selin Hanım” bir türlü derdini anlatamıyordu, bıraksalar anlatacak ama her lafı ağzına tıkayıp konuşturmuyorlar, programın rengi “Selin Hanım”, Selim Barlas’ın kızıymış, çocukluğunu biliriz. Selim Barlas, Mehmet Barlas’ın küçüğüdür, medya “Barlas” ailesinden birini daha kazandı.
* * *
Konu Osmanlı mutfağıydı, uzman da Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Arif Bilgin.
Osmanlı mutfağına giren malzemeden, sarayda neler piştiğini anlıyorsunuz.
Tabii, yiyecek içecek de lafı açılınca, “acaba padişah” efendimiz cinsel gücü artıran bir şeyler yer miymiş? Sarayda baharat konan bazı macunlar tüketiliyormuş...
Ya padişahlar içki içer miydi? Şarap gibi...
Evet bazıları içermiş...
“Halife” unvanı olan padişahın şarap içmesi doğru mu?
Elbette “hayır”, lakin padişah da bir insan, onun da hatası, günahı olmaz mı?
* * *
DÜZELTME: Geçen gün bir şarkının güftesini yanlış yazmışız, mimar, Prof. Dr. Mehmet Küçükdoğu düzeltti.
Hacı Arif Bey’in Kürdili Hicazkâr Şarkı’sı:
“Muntazır teşrifine hâzır kayık
İnce yaşmakla bu cuma seyre çık
Pembe mantinden feracen pek de şık
İnce yaşmakla bu cuma seyre çık.”
(*)Hürriyet, 12 Mart 2012