DEĞERLİ gazeteci arkadaşım Nedim Şener’i arıyorum dün, hasret gidermek, geçmiş olsun demek için.
Bir yılı aşkın tutukluluk ardından dün Nedim’i, her zamanki gibi, ayakları yere basan, ne yaptığını bilen bir gazeteci ve bir baba olarak görüyorum. Telefonda Nedim’e hapisten çıktığı gece ne yaptığını soruyorum. Nedim:
“Sabah 3’e, 4’e kadar eşimle ağlaştık, hazmetmeye çalıştık. Geride kalan bir yıl ben hep, hapisten çıktıktan sonra ne yapabilirim, bu bir yılı ülkemiz için nasıl faydaya dönüştürebilirim diye düşündüm. Ben ideolog değilim, imam değilim, politikacı değilim, ben gazeteciyim. Beni ve diğer gazeteci arkadaşlarımı politik savaşın ortasına attılar. Bizim üzerimizden ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü kısıtlamalarına gittiler, bu çok yanlış.”
EŞİNİN GÖZLEMİ
Haksız yere bir yıl hapiste kalan bir insanda en doğal duygu öfke olsa gerek. Eşi Vecide’nin gözlemi farklı:
“Öfkeli değilsin.”
Nedim, tanıdığım Nedim gibi yanıtlıyor:
“Değilim, öfke, kin, intikam çok kolay. Kimse beni bu duygulara itemez.”
Büyük büyük birileri bu insanca, uygarca duyguların altını çizer umudundayım. Yoksa, boşuna bir umut mu?
Dünkü konuşmamızda Nedim’in şu cümlesi beni çok etkiliyor:
“Ben şimdi asıl kızımın ülkeye karşı kırgınlığını gidermeye çalışacağım. Bizler belki içimizdeki kırgınlığı yine görevimizi yaparak giderebiliriz. Ya çocuklarımız?”
HİÇ DÜŞMAN YOK
Hapse girdiği günden itibaren Nedim ve gazeteci arkadaşlarımıza ilgi hiç eksik değil. Eşi Vecide bu yakınlıkların çok farkında:
“Sen hapse girdin ama, kimse bizimle bağlantıyı koparmadı. Meğer bizim hiç düşmanımız yokmuş, ne güzel.”
Nedim tamamlıyor:
“Ben kimseye bir şey yapmadım ki, yaptığım sadece gazetecilik. Ama, bana terör örgütü üyesi dediler. Düşmanlığı ben burada öğrendim. Politika meğer insanların hayatını karartma imiş.”
Kendi derdinin dışında Nedim işsiz bırakılan gazetecilere çok üzüldüğünü anlatıyor ve ekliyor:
“Bu ülkede gerçek gazetecilik yapıyorsanız, bedelini ödetiyorlar. Hukuku buna alet ediyorlar”.
Nedim, sana geçmiş olsun kardeşim. Birebir tanımadığım Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk arkadaşlar, size de geçmiş olsun.
Darısı hapisteki diğer gazetecilerin başına.
İntikamcıların dün gecesi
İKTİDAR karşısında her gün takla atanlar, kendi meslektaşlarını ihbar edenler, bir gazeteci tutuklandığında davul çalanlar, köşelerinde kin kusanlar, her olayda şaşmaz biçimde iktidarı haklı görenler, gazetecilerin işlerine son veren gazete ve TV patronları dün gece rahat uyuyabildiler mi? Hukukla ilk karşılaşmalarında bu insanlar acaba ne hissetiler?
Oda TV davasında dört gazetecinin tahliye edilmesi karşısında bu insanlar dün gece vicdanlarıyla baş başa kaldı mı? Kendileri için bilanço çıkardı mı?
Asla rövanş duygusuyla değil, ama bu davranışların, ama bu yazıların defterleri günün birinde açılacak. O gün bunlar utanacak mı?
Onları yine biz savunacağız, meslek adına.
Çiçek üzgün, ayrıca çuvalla tutanak okuyor
“GELİŞMELER iyi değildi, tatsız durumlar oluyor, iş daha da tatsız hale geliyordu, endişe duydum, bunu önlemek, orta yol bulmak için Sayın Kılıçdaroğlu’nu aradım. Ama, kendisine ‘milletvekillerinizi komisyondan çekin’ demedim.”
Meclis Başkanı Cemil Çiçek dün beni arıyor. Dünkü yazdığım yazıya açıklama getiriyor. Yazıda ben, Çiçek’in Kılıçdaroğlu’nu arayarak, milletvekillerini komisyondan çekin, önerisi getirdiğini yazıyorum. Çiçek, “evet aradım, ama içtüzüğü bilen bir Meclis Başkanı olarak benim, milletvekillerinizi çekin, demem mümkün değil, çok üzüldüm” diyor. Üzüntüsü her kelimesinden belli.
Çiçek ayrıca Eğitim Komisyonu Başkanı Nabi Avcı’nın saygın bir bilim adamı olduğunu belirterek, ona yapılan davranışı çok ayıplıyor. Avcı’nın muhalefetin söz hakkına sonuna kadar saygı gösterdiğini vurguluyor.
Ben de, Çiçek’e herkesin merak ettiği konuyu soruyorum, komisyondan geçen öneriyi komisyona iade mi edecek yoksa genel kurula getirecek mi? Çiçek:
“Bir çuval tutanak var, şimdi onları okuyorum. Okuduktan sonra karar vereceğim.”
Tam herkes Çiçek’in kararını beklerken, Başbakan Erdoğan dün grup konuşmasında Çiçek’in kararına ambargo koyuyor, “önerinin iki hafta sonra genel kurulda görüşüleceğini” söylüyor. Çiçek şimdi ne yapacak?
Her ihtimale karşı Danıştay
MİT üyeleri hakkında soruşturma açılması istemini Başbakan Erdoğan geri çevirir, savcılık buna itiraz eder ve soruşturmada ısrar ederse, savcılığın Danıştay’a gitme hakkı var.
Savcılığın itirazını Danıştay 1. Dairesi inceleyecek. Ancak, itirazı inceleyecek dairede bir gece ansızın üyeler değişiyor. Her ne kadar, Danıştay Genel Sekreteri bu değişikliğin önceden planlandığını söylüyorsa da, hatta böyle bir değişiklik gerçekten öyle ise, Türkiye’de bunlara artık kimse inanmıyor. İşin garibi, doğru olsa bile inanmıyor, çünkü iktidar insanlarda algıyı ne yazık ki, olumsuz yönde değiştirmiş bulunuyor.
Hele de, değişen üyelerin yerine gelen yeni üyeler Abdullah Gül tarafından atanmış ise, o açıklamaya inanmak iyice güçleşiyor. Ne tesadüf, savcılık itiraz ederse, itirazı 1. dairenin Gül tarafından atanan üyeleri inceleyecek.
|