SAVCILAR vazgeçmiyor. Özel izin yasası da çıksa, o görevi yürüten savcı arkadaşları görevinden de alınsa, savcılar vazgeçmiyor.
TV’lerin tam flaş, flaş, flaş diye gürültü çıkartacakları bir haber. Özel yetkili savcı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve dört MİT üyesi için soruşturma izni vermesi amacıyla Başbakan Erdoğan’a başvuruyor. Vay anasına sayın seyirciler.
Daha geçen ay aynı savcılık Fidan ve arkadaşlarını sorgulamak üzere çağrıda bulunuyor, gelmeyince, haklarında yakalama emri veriyor, ama iktidar müthiş bir hızla özel yasa çıkartıyor. Buna göre, Başbakanın görev verdiği kamu yetkilileri, terör suçları dahil, ancak Başbakan’ın izniyle soruşturulabiliyor.
Özel yetkili savcılık özel yasaya ve daha önemlisi Erdoğan’a rağmen geri adım atmıyor. Soruşturma açmak için izin istiyor.
SAVCILARIN CESARETİ
Burada iki temel soru var.
Hiç kimse inkar etmiyor, ortada bir gerçek var, Erdoğan güçlü bir Başbakan. Güçlü bir çoğunluğun, etkin bir yürütmenin lideri. Bu tartışılmaz.
Buna rağmen, savcılar MİT’çileri soruşturma izni isterken, bu cesareti nereden alıyor? Erdoğan’ın gücünü, özel izin yasasını bile bile. Soruşturma izninde ısrar eden savcının görevden alındığını bile bile.
Yalın ifade ile, “cesareti hukuktan, ellerindeki dosyadan alıyorlar” demek mümkün.
VERİR, VERMEZ
Burada devreye ikinci temel sorun giriyor.
Erdoğan soruşturma izni verirse, yangından mal kaçırır gibi çıkartılan özel yasa ne işe yarayacak? O yasaya rağmen, görev verdiği insanları koruyamaz duruma düşecek.
İzin vermese, hukuki bir iddiayı görmezden gelmiş, hukuku çiğnemiş olacak.
İzin verse, bir daha hiç kimseyi PKK ile görüşmeye ya da benzeri bir görevi üstlenmeye razı etmesi mümkün olmayacak. Tipik, iktidar zaafı.
İzin vermese, yargının terörle mücadele refleksi zayıflayabilecek.
Erdoğan’ı on yıllık iktidarı boyunca belki de en zor durumda bırakan, yargıyla en çok karşı karşıya getiren bir durum.
Anlaşılan bu sorun burada kalmayacak. Savcılar öyle kararlı ki, Erdoğan izin vermez ise, savcılar o özel yasada yer alan Danıştay’a başvuru hakkını kullanmakta tereddüt etmeyebilir.
Yine on yıllık iktidarı boyunca, Erdoğan’a hiç kimse böylesine kılıç çekmek cesaretini gösteremiyor. Bu bir ilk ve bunu yargı yapıyor. “Herkes kendi işine bakacak” diyerek, Erdoğan’ın çok sevdiği mantığı sergileyerek.
68’liler Vakfı aslanlar gibi
Tıpkı Marks, Engels, Lenin’in kitaplarının bazı yöneticiler tarafından yasaklanması gibi, 68’liler Vakfı Başkanı Sönmez Targan’ın yaptığı bir konuşma da, soruşturmaya tabi tutuluyor.
Targan, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarından söz ediyor, savcılık “suç olan eylemi övmekten dolayı” Targan hakkında dava açıyor.
Sadece ona değil, Vakıflar Genel Müdürlüğü de, 68’liler Vakfı’na takmış durumda. “Bu vakıf kapatılmalıdır” diye dava açıyor, mal varlığı yoktur, vakıf değildir gibi gülünç gerekçelerle. Bilirkişi aleyhte görüş bildiriyor, mahkeme kapatılma istemini geri çeviriyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü 68’liler Vakfı ile neden uğraşıyor? Çünkü, 68’liler Vakfı örneğin referandumda hayır kampanyası düzenliyor. Çeşitli konularda iktidar karşıtı tavır alıyor. O zaman, “ben de seni kapatırım” hıncı. Bu sefer tutmuyor, yargıdan dönüyor.
68’liler Vakfı aslanlar gibi ayakta.
Başkanın hastalığı ancak kapalı toplumda sırdır
Hugo Chavez, Venezuela Devlet Başkanı aylardır tedavi görüyor. Tedavi için ara sıra Küba’ya gidiyor, iki kez ameliyat oluyor. TV’ye çıkarak halkına hastalığı hakkında sürekli bilgi veriyor.
O kadar uzağa gitmeye gerek yok. Bülent Ecevit Başbakan, hastalanıyor, hastaneye yatıyor, hastalığından ilk günden itibaren herkesin haberi var.
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ameliyat oluyor, hastaneye yatışından çıkışına kadar, sürekli açıklama yapılıyor.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar ameliyat oluyor. O yıllarda TV yok, devlet radyosundan ateşi, nabzı ve ameliyat sonrasına ilişkin sağlık bilgileri her haber bülteninde yayınlanıyor.
Bugün Amerikan başkanları bırakın hastalıklarını, yapılan check-up sonuçları bile açıklanıyor. Bırakın Başkanları, başkan adaylarının sağlık durumları, tıpkı mal varlıkları gibi açıklanıyor.
Bunların nedeni basit. Açık toplum. Ülkenin kaderini belirleyen insanların sağlık durumları özel olmaktan çıkıyor.
Şimdi belli bir çoğunluk Taraf gazetesine yükleniyor, Başbakan Erdoğan’ın sağlık durumuna ilişkin yayınından dolayı. Taraf, o haberleri bir Amerikan kuruluşuna dayandırıyor. Ayrıca doktorlarından görüş alıyor, doktorlar yalanlıyor. Taraf bunu da yayınlıyor.
Kaldı ki, Taraf’ın yayınladığı haber dünyada 28 gazetede var. Kaldı ki, benzer bir haber Merkel, Putin, Sarkozy, Obama ile ilgili olsa, Türkiye’de yine kimse yayınlamayacak mı?
Bizde Başbakan Erdoğan’ın sağlığı ile ilgili haberler başından beri sorun, çünkü Türkiye, tipik Ortadoğu ülkeleri gibi artık kapalı bir toplum.
|