Geçtiğimiz haftanın en incitici, ruhu en çok yaralayıcı, vicdanların ne denli kirlendiğinin şamar gibi yüze çarpan en acı haberiydi. Okuduğumda midemi tutan kramp, başkalarının acılarından bihaber yaşayan ruhumda açılan uçurumun sarsıntısından başka bir şey değildi.
DİHA’dan Zeynep Kuriş, haberinde özetle bize diyordu ki; Pozantı Cezaevi’nde, cezaevi idaresinin bilgisi dahilinde, yani bir tür devlet kontrolünde çocuklarımız tecavüze uğruyor! Üstelik sistematik bir istismar bu. Çok sayıda çocuk, uzun zamandır devlet kontrolü ve sorumluluğu altında olan bu cezaevinde, adlilerin tecavüzüne, cinsel istismarına maruz kalıyor. Bu çocukların yaşları; 12,13,14,15,16,17..., suçları siyasi, kökenleri Kürt!
Unutmayın bu haberi! Zira toplumsal vicdanınızın uğradığı tecavüzün resmidir!
Yok mu bu pisliği yapanların çocukları? Yok mu bu pisliği örten, izin veren, hatta o çocukları bile bile koğuşlara göndererek pisliğin esas teşvikçisi olanların çocukları? Yok mu, “Temmuz ayında bir vakadan bahsedilmiş, ama sonra hiçbir şikayet gitmemişti” deyip, bu çirkinliğin siyasi sorumluluğunu üstlenen adalet bakanlığı çalışanlarının çocukları? Yok mu, sizin çocuklarınız? Çocuklarınızın ya da sizin başınıza böyle bir şey gelse ne hisseder, ne düşünürsünüz?
Pozantı Cezaevi’nde çocuklarımızın, çocukluğumuzun bedenlerini, ruhlarını, hayallerini, hayatlarını adice vuranların, hepimizin vicdanını kirlettiğini görmüyor musunuz?
Bu haberi okurken kaçınızın dilleri lanet okumadı? Kaçınızın içinde çığlık kopmadı ve soluğu Pozantı Cezaevi’nde, çocuklarımızın yanında olmak için dayanılmaz bir vicdan sancısı yaşamadı?
Bu haberi hangi duygularla okudu şu ülkenin 70 milyonluk yurttaşı? Cezaevlerinde kendisi adına yapılan cezalandırma ve ıslah etme metodunu nasıl buldu?
O 70 milyon nasıl okudu bu haberi bilmiyorum, ama ben dilimin ucuna oturmuş tüm lanetlerin bile karşılayamadığı bir iç çığlıkla ve uçurumla, başkalarının çirkinlikleri yüzünden kirlenmekten korkan vicdanımın isyanıyla okudum. Hiçbirinin kimliği, rengi, günahı, sevabı önemli değil. Onlar çocuk ve bu ülkede, devletin kurduğu, yönettiği, denetlediği cezaevlerinde cinsel işkence yaşıyorlar. Bedenleri, ruhları, kirli ellerin mengenesinde acıyor. Bu sarsılmak için yetmez mi?
Devletin kontrolü altında, onun alanında yapılan her şey devlet adınadır. Devlet adına yapılan her çirkinlik, pislik kişileri değil, toplumu kirletir. Toplum vicdanını, değerlerini çürütür. Bu nazarla Pozantı’da çocuklarımıza yapılan, bu ülkenin vicdanına yapılmıştır. Türkiye toplumu, bu toplumun vicdanı Pozantı Cezaevi’nde taciz ve tecavüze uğramıştır. Kimse öteye beriye kaçamaz. Kimse yaşananları şahsa münhasır ya da yapanla malül göremez.
***
Dilimde lanetin sahibi bu olay, başka kuşkuları da içinde depreştirdi. Acaba Pozantı Cezaevi tek midir? Çocuklarımızın tıkıldığı diğer cezaevlerinde durum nedir? Zaten çocuk yaşta cezaevine tıkma insafsızlığı, üstelik sırf siyasi nedenlerle intikam alma ilkelliği başlı başına istismarken, vicdan kanatıcıyken, devletin diğer cezaevlerinde çocuklarımız neler yaşamaktadır? AKP, iktidarı döneminde tutuklu çocuk cehennemine çevirdiği ülkede, bu yaşatılanın sorumluluğunu nasıl üstlenecektir?
Müsebbibinin on cehennem ateşiyle bile paklanamayacağı bu tek vaka dahi ülkenin vicdanını, ahlakını dibine kadar çürütmeye yeterken, eğer yeni vakalar varsa bu iktidar ne yapacak? Bu topluma, bu ülkeye temiz vicdan astarı mı çekecek? Yoksa hiçbir şey yokmuş gibi birbirinin yüzlerine bakabilmek için yeni yüz mü nakledecek? Kirletmemiş, kirlenmemiş gibi yaşayacak yeni bir toplumsal vicdan mı nakledecek? Ne yapacak? Bozulan, çürüyen cevher, nakille paklanmaz!
Ülkede vicdan temizliği, çürümeyi teşvikten değil hesap vermekten adil olmaktan geçer. Ama her şeyden önce çocukların acıyan, ezilen, kırılan, yaralanan yüreklerini, ruhlarını iyileştirmenin yollarını aramakla ise başlanmak durumunda. Büyük günahkarların, büyük tövbe hareketine benzemeli her şey. Öyle formalite müfettişlerle, gündem kapatmalarla, yaşanmamış saymalarla hiçbir vicdan temizlenmez, aksine kokuşur sadece...
|