|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.
|
|
|
|
|
YAZAR YAZI |
|
İş kolundan sektöre, basından medyaya, işte hikâyemiz (2)
06 Mart 2012 Salı, 09:38
Can Ataklı /VATAN
|
|
Sevgili okurlar, aslında dün okuduğunuz bölümle bugünkü okuyacağınız bölüm tek bir yazıydı. Bugün de AKP dönemini anlatacaktım. Ancak sayfanın altına bir ilan geldiğini ve yazının çok uzun olduğunu söyledi arkadaşlar. Mecburen ikiye böldüm. Sohbet üç güne yayıldı.
Holdingleşen medya
1995’e geldiğimizde medyada “babadan” gelme tek medya patronu olarak Dinç Bilgin kalmıştı. Haldun Simavi, Erol Simavi gibi devler yarıştan çekilmiş, Kemal Ilıcak vefat etmişti. Artık yeni patronlar milyar dolarlık holdinglerin sahipleriydi.
Gazeteci-satış müdürü
Bu durum gazetecilik tanımını da değiştirdi. Holding patronları için artık önemli olan “iyi gazeteci” değil gazeteyi ve televizyonu en iyi satan CEO’lardı. Kurumların başına holding temsilcileri, hukukçular, işletmeciler geçirilmeye başlandı.
Holdinglerin çıkarı
Gazete ve televizyonların asil kadroları elbette gazetecilerin elindeydi ama, sahiplerin medya dışı işlerinin de korunup kollanması gerekiyordu. Zaten CEO’ların gazeteci olmayanlardan seçilmesinin sebebi de buydu. Medya kabuk değiştirmişti.
Bir banka, bir TV
Durum öyle bir hale geldi ki, neredeyse bütün banka sahiplerinin bir televizyon kanalı oldu. Bankacılık sır saklama mesleğidir. Gazetecilik ise tam tersi. Garip bir durum ortaya çıktı. Haber öncelikle gazete-TV için mi kullanılacaktı yoksa banka için mi?
Serbest piyasa ama...
Şurası gerçek ki, ne kadar serbest piyasa ekonomisi uygulanırsa uygulansın, büyük sermaye her dönem iktidarla iyi geçinmek zorunda kalmıştır, çünkü ekonominin ipleri hep iktidarın elindedir. Peki büyük sermaye medyanın da patronu olursa?
Siyasetle içli dışlılık
İşte işler o zaman değişiyor. Medya gücü olan büyük sermaye medya dışı işlerini korumak için siyasetçiyle iyi geçinmek zorunda. Buna karşı gazetecilik bu ilişkileri bozan bir unsur. O halde siyasetçiyle içli dışlı olmak çare olarak göründü.
Alan razı veren razı
90’lı yıllar koalisyonlar dönemiydi. Bu, sermaye için bulunmaz bir dönemdi. Hem gazetecilik yapacak hem de koalisyonun bir tarafı ile iyi geçinerek medya dışı işlerinizi koruyabilecektiniz. Kısa sürede siyasetçi de bundan hoşlandı ve oyuna katıldı..
Medya savaşları
Böylelikle her medya grubu, koalisyonların bir tarafını kolladı diğer tarafını eleştirdi. Bu aynı zamanda medya savaşlarını da körükledi. Hükümet bir yanda dururken, medya kendi içinde vuruşarak siyasi partilerin mücadelesini kendi cephesine taşıdı.
Nedeni başkaydı
Kamuoyu medya savaşıyor sanıyordu ama aslında savaş sermaye grupları arasındaydı. Sabah-Hürriyet veya Show-Uzan savaşları, Sabah-Uzan ya da Hürriyet Show savaşları günün koşullarındaki ekonomik savaşlardı. Olan bize oluyordu.
Başımdan geçenler
Gazetecilikten başka gayesi olmayan bizler savaşların “kahramanı” mı yoksa “piyonları” mıydık? Örneğin 90’lı yılların ortasında patlak veren Sabah Hürriyet savaşının önemli aktörlerinden biriydim. Tam 63 gün aralıksız Doğan Grubu aleyhine yazdım.
Dinç Bilgin’in gücü
Gücümü Dinç Bilgin’den alıyordum. Sabah sadece bir medya grubuydu, başka işi yoktu. Oysa Doğan Grubu’nda banka, petrol şirketi, turizm ve sigorta kuruluşları vardı. Asıl para oradan geliyordu. Biz ise sadece gazetecilikten para kazanıyorduk.
Bir gün bitiverdi
Bu bir gazeteci için önemli güçtü. Ama 63. günün sonunda Genel Yayın Müdürüm “Artık barıştık, kampanya bitti” dedi. Sonra ortak bazı reklam ve dağıtım şirketleri kuruldu, adam alıp vermeme anlaşmaları bile imzalandı. Şoke olmuştum. Ne çare.
Kahramanlığın sonu
Yine de her şeye rağmen umutlu ve gururluyduk. Doğan Grubu’yla anlaşmıştık ama biz yine gazeteciydik. “Ne yapalım, şartlar bu” diyorduk. Bir sabah Dinç Bilgin’in Etibank’ı satın aldığı duyuruldu. İşte o an benim “kahramanlığım” da sona ermişti.
Nasıl bitmesin ki...
Bir medya grubu adına başka bir büyük medya grubuna açılan savaşta adeta kahraman gibi yazıyordum. Korkmuyordum. Biz gazeteciydik, başka işimiz yoktu, bankalarla da işimiz olmazdı. O Dinç Bilgin değil miydi, daha önce aldığı bankayı geri veren.
Çok güveniyorduk
Dinç Bilgin bir ara küçük bir bankayı satın almıştı. Aydın Doğan’ın, Mehmet Emin Karamehmet’in, Uzanlar’ınki gibi büyük banka değildi. Yine de hepimiz rahatsız olmuştuk. Necati Doğru, “Ne yaptın patron” diye yazdı. Biz de mi diğerleri gibi olacaktık?
Dinç Bilgin cayıyor
Bu rahatsızlıklar üzerine Dinç Bilgin babadan gelme gazeteciliğine bir leke sürülemeyeceğini söyleyerek bankayı geri verdi. Havalara uçtuk. Taa ki Etibank alınıncaya kadar. “Etibank alınmazsa Sabah Grubu batar” dediler. Kahramanlık bitti, ötekiler gibi olduk.
Büyük zenginleşme
Doğal olarak bu savaşlardan her medya grubu kendi adına zaferle çıkmış oldu. Medya sermayesi giderek büyüdü. Tepe noktalarda çalışan gazeteciler büyük paralar kazandılar, milyonlarca dolarlık transferler havalarda uçuşmaya başladı. Gazeteci sınıf atladı.
Güç zehirlenmesi
Hem büyük paralar kazanılması, hem siyaset üzerinde kurulan büyük hâkimiyet medya patronlarını ve üst düzey çalışanlarını çok güçlendirmişti. Ama bu güçlenme kendi kendini zehirledi ister istemez. 28 Şubat dönemine işte bu koşullarda gelindi.
28 Şubat dönemi
28 Şubat’ta “hep korkulan” dinci bir parti ile merkez sağın en büyük temsilcisi ortak oldular. Ama bu ortaklık, dönemin çok güçlenen ve o kadar da zehirlenen medyası için tehlikeydi. Hepsi bir araya gelerek bu ortak tehlikeyi bertaraf etmeye karar verdi.
Darbe değil, hükümeti yıkmak
Hep yazdığım gibi 28 Şubat dönemi bir darbe girişimi değil, büyük sermayenin, sivil bürokrasi ve askerle işbirliği yaparak mevcut iktidarı yıkma girişimidir. Bu operasyon sonunda başarıya ulaştı ama demokrasi, hukuk ve ahlâk da büyük yara aldı.
Kendini vurmak
Aslına bakarsanız, 28 Şubat büyük medya sermayesinin kendi kendisini de vurmasıdır. İktidar yıkılırken yapılan yolsuzluklar, ekonomik kriz elbette halkın dikkatinden kaçmadı. Sonuçta halk sorumlu gördüğü herkesin üzerine bir çizik attı.
AKP iktidarı doğuyor
İşte AKP iktidarı bu yapı üzerine bina edildi. Büyük medya sermayesi şaşkındı. Beklenmeyen olmuştu. Ülke tam hâkimiyet altına alınacakken, hiç istenmeyen bir siyasi akım tek başına iktidar olmuştu. Ondan sonrası çorap söküğü gibi geldi. Her şey değişti.
Yarın bitiriyorum
Sevgili okurlar; AKP iktidarına kadar medyada yaşananları kendi gözümle ve deneyimlerimle aktardım. Ondan sonrası ise bir başka faciadır. AKP ile medya tamamen değişti, değerler yerle bir oldu. “Uzatılmış sohbetin” üçüncü gününde size AKP dönemini anlatacağım.
|
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|