Hayat çift atlı bir arabadır; “at”ın biri “akıl”dır, diğeri de “hırs”tır. Elbette her insanda hırs vardır, buna “ideal” de diyebilirsiniz. Kiminin hırsı mühendislikte, kiminin hukukta; kimi sinema ya da tiyatro sanatçısı olmayı ister, kimi futbolculuğu, kimi ticaretçi, kimi de bilim adamı...
“Hırs”ın dengesi “akıl”dır, eğer “akıl”, “hırs”ı dengelemezse, “hırs” gemi azıya alıp, “akıl”ı da peşine takarsa...
Ne olur?
Araba devrilir, “akıl” ne kadar dirense, “hırs”ı durduramaz, araba devrilir.
Örnekleri yaşıyoruz.
Sadece örnekleri değil, itirafları da...
* * *
Şimdiki kuşaklar pek bilmezler, eski İstanbul argosunda “aklından zoru” olanlara “Mazgar Osmanlık” derlerdi.
Neden?
Çünkü Bakırköy Akıl Hastanesi’nin kurucusu Prof. Mazhar Osman Usman’dı...
Türkiye’nin ilk akıl hastanesi onun adıyla anılırdı.
* * *
Bir gün çok hırslı asistanı için demiş ki:
“Bir Anadolu çocuğuydu, tıbbiyeyi bitirdi, bana asistan oldu, hem çalışkan, hem hırslıydı, hırsını engelleyemiyordu, çalıştı, didindi, akranlarından öne çıktı...”
Sonra?
“Bana asistan oldu!”
“Sonra?”
“Doçent ve profesör, sanki, yüksel ki bu yer senin değildir, lafı onun için söylenmişti, profesörlük de yetmedi...”
“Sonra?”
“Sosyal hayata atıldı, tabii siyasete, belediye başkanı oldu, yetmedi valilik, milletvekilliği ve de bakanlık.”
* * *
Dinleyenler Mazhar Osman Hoca’ya “bundan sonra” deyince, elini sallamış:
“Yetmez yetmez... Başbakanlığa ve cumhurbaşkanlığına talip olacak, sonra...”
Devam etmiş:
“Sonunda bana getirecekler!”
İşte hırsın sonu, etrafımızda o kadar var ki!
Allah onları değil, çevresinde dolandıkları insanları korusun “serseri mayın” gibiler.
* * *
Fransa’da 1800’lü yıllarda General Male “Napolyon”a karşı bir darbe hazırlamış, bastırılmış ve yargılanmış...
Yargıç sormuş:
“Yandaşlarınız kimdi?”
“Bütün Fransa, belki de siz... Tabii kazansaydım!”
Bugün “28 Şubat” post-modern darbeye kusanlardan bazılarının, o tarihte, gönüllerinde hangi “hırs” yatıyordu?
Bilinmez ki!
|