CHP’nin Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin hükümete ağır yüklendi
"2005’ten beri gündemi saptırma merkezi ya da çete, istediği zaman Türkiye’nin bütün gündemini değiştiriyor. AKP, kamuoyu yoklamalarında puan kaybederken bir Bülent Arınç suikastı çıktı."
"Türkiye’nin gerçek gündemi yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Bundan sonra tantanalara cevap vermeyecek, sürekli Türkiye’nin sorunlarını konuşacağız."
CHP’nin Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin partisinin yeni ve gerçekçi politikaları sayesinde AKP hükümetinin kimyasının bozulduğunu söylüyor. Tekin bugün Türkiye’de yaşanan kargaşa ve karmaşa için ise “eşkıya sistem” tanısını koyuyor.
- CHP, yeni yönetimiyle birlikte özellikle AKP tarafından çok ciddi eleştirilerin hedefi halinde. Partinin ne yaptığını bilmediği, oradan oraya savrulduğu, her kafadan ayrı bir ses çıktığı iddia ediliyor. Bu eleştirilere ne diyeceksiniz?
G.T. - Aslında her kafadan bir ses çıktığı filan yok. Ama CHP’nin yükselişinden rahatsız olan AKP ve yandaş medyası, CHP içinde çekişme, kavga varmış uğraşı içine girdiler. Ama nafile. Bunların gücü yetmeyecek. CHP şu anda kendi işine bakıyor. Özellikle son dört aydır CHP kadroları gecelerini gündüzlerine katarak çalışıyorlar. Bazen gazeteci arkadaşlar, “Dokuz saat süren MYK toplantısı olur mu” diye soruyorlar. Evet, MYK toplantılarımız dokuz saati bulabiliyor. Bu MYK’lerde bugüne kadar parti içi tartışmalar ya da şu bu örgüt konuşmaları olmadı. Biz tamamıyla Türkiye’nin sorunlarına odaklanmış durumdayız. Sayın Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu son altı aydır özellikle Aile Sigortası üzerinde çalışıyor. Herkes bilir. Sayın Kılıçdaroğlu hesap uzmanıdır. Kılı kırk yarar. Doğruyu bulmadan hiç kimsenin karşısına çıkmaz.
Türkiye’nin özellikle üç tane hastalığı var. Sayın genel başkanımız uzun süredir bu hastalıkları nasıl tedavi edebileceğimizin, nasıl ortadan kaldırabileceğimizin uğraşı içinde. Türkiye’nin bu hastalıklardan kurtulması gerekiyor.
- Bunlar Türkiye’nin hangi hastalıkları?
G.T. - Birincisi yoksulluk. Sayın Başbakan (Erdoğan) her gittiği yerde, “Dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz” diye övünüyor. Dünyanın en büyük 17. ekonomisinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 13 milyon yoksulu varsa burada ciddi bir hastalık var demektir. Ekonomisi 20. ya da 22. sırada olan ülkelere bakalım. Bunların acaba 13 milyon yoksulu var mı?
Niye onların yok da bizim var? Burada da bir arıza var. Bu arızayı gidermek de CHP’nin, sosyal demokrat partilerin görevidir. Bunu da Aile Sigortası’yla gidereceğiz.
‘Aile Sigortası, AKP’nin kimyasını bozdu
- Sizce AKP’liler Aile Sigortası projesini duyunca neden o kadar telaşlandılar?
G.T. - Çok telaşlandılar ya. “Parayı nereden bulacaklar” diye soruyorlar. Para var, kardeşim. Siz parayı çarçur ediyor, yandaşlarınıza peşkeş çekiyorsunuz. O peşkeş çekilen paraları biz yoksul vatandaşımıza geçimini sağlaması için vereceğiz. Devletin bu paraları var.
İkinci hastalık yolsuzluk belası. Dünyanın bütün gelişmiş ülkeleri bu hastalıktan kurtuldu. Şu anda kurtulmayan geri kalmış ülkeler var. Şu anda bir tek merkez Türkiye. Devletin resmi rakamlarına göre 200 milyar dolar. TMSF tahsil edemediği 63 milyar doları çöpe attı.
- Peki, bu para kime gitti?
G.T. - Tabii ki siyasetçiler çaldı, çaldırdı. Başka kim olabilir? Bunların hiçbirinin hesabı da sorulamadı. Siz 63 milyar doları çöpe atacaksınız, ona buna peşkeş çekeceksiniz ama fukaraya gelince parayı nereden bulacaksınız diye soracaksınız. Fukaraya para bulunur. Bu Türkiye büyüktür. Olanakları da var. Sosyal devlet anlayışı budur. Senin bu ülkenin vatandaşına bakmak gibi bir zorunluluğun var. Bu anayasal haktır. Tabii bizim söylemimiz onların kimyalarını bozdu. İkinci olarak da yolsuzluk onların kimyasını bozacak.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun onlara çok ciddi sürprizleri var. Hazırlıklı olsunlar. Onun öyle sakin duruşuna bakmasınlar. Bu ülkede son dokuz yılda bu iktidarın ne kadar yolsuzluk yaptığını, para çaldığını Sayın Kılıçdaroğlu önümüzdeki günlerde toplumla paylaşacak. Yok, efendim, Kayseri şöyle oldu, öbürü böyle oldu... Kayseri’de sorun yoksa iktidarın görevi oraya müfettiş gönderip iddiaların doğruluk derecesini inceletmektir. Buna neden cesaret edemiyorsunuz?
- Öte yandan CHP’li belediyelerin kapısından müfettişler eksik oluyor mu?
G.T. - CHP’li belediyeler her hafta yol geçen hanı haline geldi. Önemli değil. Her yer denetlensin. Buna hiç itirazımız yok. Üçüncü olarak da kimyalarını yasaklar bozacak. Türkiye’nin bu üç sıkıntısını CHP bir namus borcu olarak kabul edip yoksulluğu ve yolsuzluğu bitirecek; yasaksız bir Türkiye yaratacak. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in demeci var. Konuşmaktan korktuklarını söylüyor. Konuşmaktan korkan bir ülkede özgürlüklerden, demokrasiden söz edebilir misiniz? Bu üç hastalığı en ivedi bir şekilde Türkiye’de bertaraf etmek bizim namus borcumuz olacak. Sayın genel başkanımız altı aydır bunlar üzerinde çalışıyor.
- Kendine gazeteci diyen İklim Bayraktar olayı patlak verdikten sonra savcı Zekeriya Öz bir önceki genel başkan Deniz Baykal’ı mağdur, Kılıçdaroğlu ve sizi tanık sıfatıyla ifade vermeye çağırdı. Bu ne demek?Yani Baykal’a kaset komplosunu sizin yaptığınız gibi bir görüntü mü verilmeye çalışılıyor?
G.T. - Türkiye’de her şey gibi hukuk düzeni de bozuldu. Bakın, bir dedikodu haber ne noktalara geldi. Türkiye’nin bu kadar sıkıntıları varken sadece bunu konuşuyoruz. Bir kızcağız çıkıyor. Bir şeyler anlatıyor. Herkes de buna takılıyor.
Önce bize tebligat filan gelmedi. Tebligatı da, yargılamayı da yandaş medya yapıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Ayrıca o savcı beni ne diye çağırıyor? Merak ediyorum. Bana ne soracak? Ne konuştunuz mu diyecek? Sayın savcı ben günde 300’ün üzerinde kişiyle konuşuyorum. Konuşmalar ne zamandan beri suç oldu?
Acaba ortada ne var? Haa, ortada bir şey var. 2005’ten beri gündemi saptırma merkezi ya da çete istediği zaman Türkiye’nin bütün gündemini değiştiriyor. Hatırlayın, AKP kamuoyu yoklamalarında puan kaybederken bir Bülent Arınç suikastı çıktı. Yirmi beş gün Bülent Arınç’la meşgul olduk.
- Sizce o suikast ciddi bir iddia değil miydi?
G.T. - Bu ciddi bir iddia. Bir ülkede bir başbakan yardımcısına suikast planı iddiası varsa bunun arkasında kim var, kimler yapıyor, bu bulunur. Soğancı, domatesçi arabalarını çevirdiler. İnanılır gibi değil. Türkiye’yi ayağa kaldırdılar. Kozmik odalara girdiler. Eee, ne oldu? Şimdi bir tane kızcağız çıktı. Bir dedikodu haberi Türkiye’nin gündemine oturttu. 2005’le 2011 arasındaki altı yıllık sürece baktığınızda ciddi olarak örgütlü biçimde gündem değiştiriliyor. Önce YÖK’ten başladılar. Bir buçuk yıl YÖK’le yatıp kalktık. Ardından Sayıştay, Yargıtay, Danıştay’a itibarsızlaştırma sırası geldi. Bu arada asker ve Genelkurmay da bundan nasibini aldı. Türkiye’nin son altı yılını devletin bütün kurumlarıyla kavga ederek geçirdiler. İktidarın kendi kurumlarıyla kavga ettiği bir ülkenin benzeri dünyada yok. Kardeşim, aksaklıklar varsa giderirsin. Senin işin bu. Ama tantana yaparak kurumları itibarsız hale getirmek hiçbir ülkeye yarar sağlamaz.
Bütün bunları bitirdikten sonra elde ne kaldı? CHP. Bu CHP’ye ne yapalım? Yolsuz diyeceğiz ama başında öyle bir adam var ki çay içerken bile bu kimin çayıdır diye soruyor. Neye bağlayacaklar? Bel altı vuracaklar. Bu kadar ayıp, çirkin bir iş olamaz. İnsanların özel hayatı siyaset filan değildir. Bu ciddi bir korkudur.
Amaç CHP’yi itibarsızlaştırmak
- Acaba o kızcağızı da kullandılar mı?
G.T. - Bilemiyorum ki. Kızcağızı da öbürlerini de tanımıyorum. Amaç CHP’yi nasıl itibarsız hale getirmek. Onların birkaç tane ekranı var. Koca koca gazeteciler o ekranlara çıkıyor. O anda Türkiye’nin gündemi Japonya depremi diyelim. Adam Japonya’yı konuşurken lafı getirip CHP’ye bağlıyor. Başka türlü rahat edemezler.
Yok inen merdivenden çıkmak istemiş, yok bilmem ne. Ama bu toplum bilinçli. Bunların hiçbirini yemiyor, yemeyecek ve bu iktidar gidecek. Bu iktidar gidici olduğu için yandaşları korkuyor. Gazeteci ekranda yüzüme açık açık, “CHP gelirse halimiz perişan olur” dedi. Ben de, “Hayır, korkmayın, kardeşim. CHP iktidarında yandaş medya olmayacak. CHP iktidarında özgür medya, özgür gazeteciler olacak. En rahat sizler bizi eleştireceksiniz. Yine bizi eleştirin. Ama size ne insanların kişisel yaşamlarından?” diye karşılık verdim.
Çevrenize bakın. Herkesin bir eksiği vardır. Bu eksikler üzerine siyaset yapılır mı? Türkiye’nin beklentisi bu mu?Anadolu’daki insanın beklentisi Ahmet’in, Mehmet’in özel yaşamı mıdır? Emekli, köylü, işçi, çiftçi, küçük esnaf aç mı, perişan mı? Sen ona bak.
- AKP’nin malum korosunun, ‘Gürsel Tekin referandum öncesi bir hayır oranı ortaya koymuştu. Sonunda morardı. 12 Haziran seçimlerinden sonra daha çok moraracak’ alaylarına ne diyorsunuz?
G.T. - Ben söylediklerimin hepsinin arkasındayım. İki şey söyledim. Birincisi, “Yerel seçimlerde yüzde 40 alacağız” dedim. Bütün yandaş araştırma şirketleri bizi yüzde 20’ler civarında gösterdi ama sonuçta hepsi yanıldı. Yüzde 38.5 aldık. O seçimde elektrikler kesildi, sandıklar çalındı, baskılar yapıldı. Buna rağmen o oyları aldık. Hiç sorun değil. Bir kere benim referandum döneminde parti içinde bir görevim yoktu. Ama şu anda partinin örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcısıyım. Televizyon ekranlarında, kamuoyu araştırma şirketlerinin CHP için yüzde 22, yüzde 23 tahminleri 12 Haziran seçimlerinde doğru çıkarsa 13 Haziran’da görevi bırakacağım, dedim. Onların dediği çıkmazsa onlar şirketlerini kapatacaklar mı? Bütün belgeleri toplamışım. 13 Haziran’da o kamuoyu yoklaması şirketlerinin belgelerini ekranlardan açıklayacağım. O zaman ne yapacaklarını merak ediyorum. Başbakan yerel seçimlerde yüzde 50-55 oy alacaklarını söyledi ama yüzde 38 oy aldı. Hiç kimse Başbakan’a yüzde 55 hedef koymasına rağmen yüzde 38 almasının sebebini sordu mu? Ama benim bir buçuk puanı sorguladılar. Bunu hoş görmeyip Başbakan’ın yüzde 17’lik yanılma puanını hoş görenleri de vicdanlarına havale ediyorum. Artık bağımsız medya olmadığı gibi bağımsız kamuoyu şirketi de kalmadı. Onlara bir bakın, nerede ne iş yaparlar?
|