Kurultay izlenimleri: İsa Gök'e yapılan çok çirkindi.

27 Şubat 2012 Pazartesi, 08:41

Safile Usul /Gazeteport

Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi dünkü kurultayda hakimiyeti sağladı.

Görüldüğü üzere Kılıçdaroğlu'nun yanındaki ekip içinde kurultay organizasyonu ve ön alma konularında oldukça yetkin isimler var.

Mesela, Nihat Matkap ve Adnan Keskin sanırım böyle isimler.

Ki...

Cumartesi günü, yani kurultaydan bir gün önce Önder Sav'a yakın isimlerin basına, \'Bizi ihraç ederlerse etsinler, ne yaparlarsa yapsınlar\' şeklindeki demeçleri onların da Kılıçdaroğlu'nun kurultayda hakimiyet sağlayacak olduğunu öngördüklerini belli ediyordu.

Ve de, bundan sonra Önder Sav üzerinden CHP içinde bir değişiklik olmayacağını söylersek herhalde aceleci davranmış sayılmayız.

Önder Sav Habertürk ekranına çıktığında söyledikleri zaten çok zayıftı ve siyasi olarak herhangi bir profil çizmedi ve tüzük konusunu öne sürdüğü için inandırıcı da olmadı.

Bu yönüyle olay böyle.

Ama tek yön bu değil.

Kurultaya gelmeyen ve marjinal denemeyecek sayıda bir delege vardı. (400'den, yani 1/4'den fazla)

Bunların temsil ettiği çizgi CHP içindeki varlığını sürdürmeye devam edecek.

Ancak bu çizginin nasıl evrileceği ve hangi yöne doğru belirginleşeceği Kılıçdaroğlu'nun bundan sonraki icraatı ve yerel seçim sonuçları ile bağlantılı olacak.

Herhangi bir bölünme ise, olmaz.

Böyle bir tablo da yok zaten.

Belki bir-iki kişi ayrılıp, başka bir yere gidebilir ancak bu gerçekten çok sınırlı ve anlam taşımayan bir muhtevada olur ve bölünenlerin siyasi hayatı da biter kanısındayım.

BAYKAL

Deniz Baykal dünkü kurultaya katılmadı.

Bence dün gelmemesinin sebebi şu...

Baykal esasen çok uzun zamandır, hatta başından beri bu kurultaydan istediği yönde bir sonuç alamayacağını biliyordu.

Ama eğer kurultaya katılsaydı Kılıçdaroğlu'nun şemsiyesi altına girmiş görüntüsü verecekti ve bunu istemedi.

Dünkü kurultaya katılmamasını, \'Ben iddiamı sürdürüyorum\' olarak okudum ben.

Fakat bu duruma ve kurultaya katılmamış olmasına rağmen Kılıçdaroğlu Baykal ile ilişkilerini, sanırım belli bir nezaket ve parti bütünlüğü çerçevesinde sürdürür ve ona karşı İsa Gök'e karşı kullandığı dili kullanmaz. Baykal siyasi olarak çok yetkin bir isim olduğu için de Kılıçdaroğlu onu parti bütünlüğü içinde tutmak için gayret eder diye düşünüyorum.

İSA GÖK'E YAPILAN ÇOK ÇİRKİNDİ

İsa Gök salona girdiğinde bir uğultu oldu. (ekrandan izledim)

Önce ne olduğunu kimse anlamadı.

\'Yuh\' sesleri geliyordu.

Birkaç dakika sonra muhabirler yuhalananın İsa Gök olduğunu aktardılar.

Bu sırada Kılıçdaroğlu kürsüde kurultayı açma konuşmasını yapıyordu.

O da baktı önce biraz anlayana kadar durumu.

Durumu anladıktan sonra ise, o da İsa Gök'ü herhangi bir şekilde, mesela, \'Yuhalamayın\' demek şeklinde, korumaya almadı.

Daha sonra da konuşma yaparken İsa Gök'e olan tepkisini, \'Kimsenin kurultayın huzurunu bozmaya hakkı yok\' sözleriyle belli etti.

İsa Gök'e yapılan fiziki saldırıları ise sonradan izledim ekrandan.

Mesela bir tanesinde bir el arkadan İsa Gök'ün ceketinin boynundan tutup geriye doğru sert bir biçimde çekiyordu.

Kafasına bir sürü madde atıldı vs.

Bu görüntüler bir linç eylemini andırıyordu ve mide bulandırıcı idi.

Kılıçdaroğlu buna müdahale etmeliydi.

Ancak Kılıçdaroğlu'nda ben bu konuda bir rahatsızlık ifadesine bile rastlamadım.

KILIÇDAROĞLU'NUN KONUŞMASI

Kılıçdaroğlu'nun konuşması yeni bir CHP ekseninde değil...

CHP'nin tarihine, eski köklerine, tarihi misyonuna ve otantik yapısına işaret eder nitelikteydi.

Kurultayın çıkış sebebi muhaliflerin, \'Yeni CHP\' ifadesine olan tepkileri ile kendisini bulan damar olmasına rağmen Kılıçdaroğlu bu yönde bir konuşma yapmadı.

Kılıçdaroğlu CHP içindeki bu muhalif damarı daha da coşturmamak için bu tür CHP-kökü-tarihi içerikli bir konuşmayı tercih etti.

Kılıçdaroğlu ve ekibi parti içindeki kök CHP eğilimlerini taşırmamak için bundan sonra da sık sık CHP içindeki bu muhalif damarı teskin edecek konuşmalara yer verecekler muhtemelen.

KURULTAYDA NE GÖRDÜM?

Dün yapılan kurultay bir tüzük kurultayı değildi.

CHP'nin siyasi kurultayı idi, ki, bunu baştan beri herkes biliyordu zaten.

Muhaliflerin de asıl meselesi tüzük değildi.

Ben dünkü kurultayda oldukça güçlü siyasi bir hava gördüm.

Kılıçdaroğlu, ona muhalifler vs. olayının dışında bir CHP gördüm.

Özgün siyasal dokusuyla, geçmişten bugüne varan özgünlüğü ile, tarihe eklemlenmişliği ile, anıları, zorlukları, boşlukları, ukte kalmışları vs.'si ile bir yaşayan çok büyük organizma gördüm.

Ve...

Siyasi partilerin tekamülü açısından 1 sene, 2 sene, 3 sene uzun zamanlar değildir.

Hele de Türkiye'de zamana karşı daha esnek olmak gerekir.

CHP, 1980'lerden sonra gelişen, şekil alan çok sayıda sosyal katmanın oluşturduğu yeni toplumsal alaşımı etkileme konusunda zorlukları olan bir parti.

Bunu aşmaya çalışıyor ve bunun için zamana ihtiyacı var.

Ki, bu zaman çok daha büyük boyutlu yenilikleri de getirecektir.

Önemli olan CHP'nin sahip olduğu kalıcı hatta sürekliliğini devam ettirmesi, zamanın getireceği yenilikleri ve büyümeyi sağlıkla emmesini imkanlı kılacak iskeletini muhafaza etmesidir.