Baykal’ın zor seçimi...

26 Şubat 2012 Pazar, 09:31

Aslı Aydıntaşbaş /Milliyet

Bu sabah Deniz Baykal’ın önünde zor bir karar var: Kurultaya gitmek ya da gitmemek.
Baykal, Önder Sav’ın başı çektiği muhalifler hareketiyle tam olarak aynı sayfada değil; ancak yeni CHP yönetimi ve tüzüğü konusunda da itirazları var.
İşte bu yüzden dün CHP genel merkezinde de en çok merak edilen soru, bugünkü kurultayı kaç muhalifin protesto edeceği değil, Baykal’ın gelip gelmeyeceğiydi.
Dün Deniz Bey’le iki kez konuştum. Bir gün önce Hürriyet’te Fatih Çekirge’ye CHP’nin içinde olduğu durumu, “Kramer Kramer’e karşı” diye aktarmıştı. Dünkü konuşmamızda da CHP’deki iç ayrışmadan duyduğu kaygıyı gizlemedi: “Bu dağınıklığa bir son verilmesi lazım. Önemli olan CHP’nin fiziken bölünmesini engellemek. Ortaya bir dağınıklık tablosu çıkarsa bundan en büyük darbeyi Kemal Bey alacaktır. Oysa Kemal Bey yarın herkesi yanına alarak o görüntüyü engelleyebilir, gerçekten lider haline gelebilir” dedi.
Peki Baykal’ın gidip gitmemesi neye bağlı? Bir yanda büyük emek verdiği partinin bölünme ihtimali, diğer yanda şu anki CHP yönetiminde itiraz ettiği noktalar var. Baykal, bir gece önce kendisini kurultaya davet etmek için arayan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan iki somut talepte bulunmuş, dün de genel merkezden bu konuda bir cevap bekliyordu.
Baykal’ın talepleri, CHP’nin yerel seçim adaylarını ön seçimle belirlemesi ve yeni parti meclisinin yapılacağı büyük kurultayın bir an önce, tercihen mart ya da nisan ayında yapılması. CHP yönetimi birinci maddeye razı; ancak ikincisinin haziranda olabileceğini söylüyor. Anladığım kadarıyla Baykal’ın derdi Kemal Kılıçdaroğlu değil ama CHP’nin mevcut yönetimindeki bazı isimler. Parti tabanı ve teşkilatların fazlaca tırpanlandığını düşünüyor, “Bu ideolojik bir ayrışma değil. Yanlış seçimler yapıldı. O yüzden insanlar ön seçimle güvence arıyorlar” diyor.
Genel merkezin eli kuvvetli. Dün konuştuğum genel başkan yardımcıları, ‘muhalif’ delegelerin 300’ü aşmayacağını iddia etti. CHP’de 81 il başkanı da bugünkü kurultaya gelinmesi için ortak çağrıda bulundu.
Ama, delege bazında olmasa da, CHP’de hâlâ sembolik (ve ideolojik) bir tabanı olan Deniz Baykal’ın yarın kurultay salonuna gelmesi, partideki muhalif hareketin süngüsünü ciddi ölçüde düşürecek, “birbirini yiyen parti” eleştirisini hafifletecektir.
Dün Baykal ortaya attığı talepleri “win win” olarak tanımladı: “Bu ideolojik bir ayrışma değil. Kemal Bey’e itiraz yok. Eğer bu konuda adım atmayı kabul eder kucaklayıcı davranırsa herkes kazançlı çıkacak. CHP’ye yönelik umutsuzluğun zirve yaptığı bir ortamda partiyi toparlarsa gerçekten ‘sessiz güç’ olduğunu kanıtlamış olur.’
Sonra ekledi: “Ama sonuçta yönetimde bazı isimlerin varlığı partiyi çatlatıyorsa, onların gitmesi faydalıysa onlar da gidiverir. Aksi takdirde Anadolu Ateşi ile kapanamayacak bir manzara oluşur. İnsanlar çıkıp ‘Bu parti adam olmaz’ diye yazmaya başlarlar...”