Özel yetkili Başbakan!

15 Şubat 2012 Çarşamba, 09:34

Cüneyt ÜLSEVER /Yurt Gazetesi

Önce MİT-Emniyet kavgasında bazı garabet olgulara bakalım:

1) Oslo Görüşmelerinin bir PKK’lı tarafından kayıt edildiği ve Fırat Haber Ajansı’na İsrail merkezli bir IP numarası taşıyan kaynakça sızdırıldığını Mehmet Ali Birand bile geçen hafta Kanal D Haber Bülteni’nde açıkladı.

2) Bazı özel belgelerin kamuoyuna mal olmasına bir süre Tuncay Güney aracılık etmişti. Şimdi uzun süredir “görev” Mehmet Baransu’da. Son günlerde habire MİT’e yükleniyor. Onu takip eden MİT ajanlarının, MİT Müsteşarı’nın ifade vermeye çağrıldığı gün, Mehmet Baransu tarafından yakalatılma senaryosu bana çok basit geldi. Sinemada seyretsek yönetmeni tiye alırız. Baransu ajanları şak diye tanıyor, 155’e kendisi (nedense koruması değil) telefon ediyor, Asayiş Müdürü şuk diye olay mahalline geliyor, şak-şuk diye ajanlar deşifre oluyor!

3) Müsteşarı ifadeye çağıran Özel Yetkili Savcı açığa alınmış. Zira, gizlilik ilkesini çiğnemiş. Ortalık, gizlilik ilkesini değil çiğnemek, ırzına geçen savcı kaynıyor, Başsavcı vekilinin işlem yapmak ilk defa aklına geliyor.
***

4) Fethullah Gülen Hoca, Recep Tayyip Erdoğan’a 2. ameliyatı nedeni ile geçmiş olsun diyor, Başbakan’ı övüyor. “Bu işlerle benim alakam yok” demeye getiriyor. Ama, aynı Hoca Başbakan’ın 1. ve esas ameliyatını görmezden gelmişti, yok hükmünde telakki etmişti.

5) Tabii ki, Ergenekon’u, Balyoz’u, Odatv Davası’nı, en son da MİT darbesini soruşturan, kovuşturan Emniyet mensuplarının ve Özel Yetkili Savcıların hepsinin “Cemaat” mensubu olduğunu iddia etmek için elimizde somut delil yok. Ancak, adı geçen tüm davalara sahip çıkan, hele hele son MİT soruşturması ile ilgili karpuz gibi ortadan ikiye bölünen yandaş medyada MİT’i soruşturmaya kalkan savcıya destek veren tarafın hep ama hep Cemaat yakını gazete ve gazetecilerden oluşması kafaları karıştırıyor. Kafalar öyle karışmış ki, Wikileaks belgelerini okuduğunuzda Türkiye’de görev yapan tüm ABD Büyükelçileri’nin de bu yönde kafalarının karışık olduğunu görüyoruz.

6) Türkiye’de Amerikalı CİA, İsrail vatandaşı MOSSAD, velhasıl yabancı uyruklu yabancı ülke ajanı olmadığının hepimiz farkında olmalıyız. Türkiye’de yabancı ülkelere hizmet eden tüm ajanlar halis muhlis Türk'türler. Bu ajanların şu veya bu kisvede, hatta kasıtlı olarak belirli gruplarla birlikte hareket etme havası verdiklerini bilmekte de büyük fayda vardır. Gördüğüm lüzum üzerine, malumu bir kez daha ilan ediyorum.
***

7) Ergenekon, Balyoz, Odatv v.b. davalarında “Hükümet bağımsız yargının işine karışmaz”, diyerek gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen bazı Bakanların daha hakkındaki iddiaları bile görmeden MİT Müsteşarı’nı suçsuz, onu soruşturan savcıyı suçlu ilan etmeleri Türkiye’yi yönetenlerin ne kadar hukuk tanımaz, “benmerkezli kişiler” olduğunu yedi düvele ilan etmiştir.
***

8) Kendilerinin yarattığı “Özel Yetkili Savcı’nın istediğini soruşturma yetkisi” kendilerini vurunca (keser döner, hesap döner) bu yetkiyi Başbakan’a devretmeye kalkmaları ise hukukun açık ve seçik iğfalidir.

Adalet Bakanı Taha Akyol’a demiş ki (Bkz:Hürriyet-13.02): “Kritik devlet görevlerini yapan çok üst düzey kamu görevlileri hakkında soruşturma açılması, başbakanın yazılı iznine tabi olmalıdır. Sadece MİT Müsteşarı ve elemanları değil...” Taha Akyol muştuluyor: “Buna askerler de dahil olacak”.

Adalet Bakanı gönüllere su serpmiş:“Başbakan’ın bütün kararları yargı denetimine tabidir. Soruşturma için izin verdiğinde ilgili kişi ya da izin vermediğinde ilgili savcı idari yargıya itiraz edebilir. Başbakan da gerekçelerini açıklar, kamuoyu da gerekçeleri öğrenir.”

Önce Başbakan’ı sorgulayacak babayiğit bir savcı bulunacak sonra o soru soracak!

Ben hemen her seferinde açıklanacak gerekçeyi mealen açıklayayım: “Bir bildiğim var ki böyle yapıyorum!”
***

Bir taraf 2014’de Erdoğan tüm erkleri emrinde toplayan seçilmiş Cumhurbaşkanı olmasın diye kumpas kuruyor, diğer taraf şimdiden “meşru tek adam” yaratma oyununu kurguluyo