İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

YAZAR YAZI

Büyük bir komplo mu var bireysel kusurlar mı?

Büyük bir komplo mu var bireysel kusurlar mı?

11 Şubat 2012 Cumartesi, 08:32

Mehmet Y. YILMAZ /Hürriyet

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski MİT müsteşarı, eski müsteşar yardımcısı ve iki MİT görevlisinin ifade vermek için özel yetkili savcılık tarafından davet edilmesi ile ilgili “devlet krizi” dün çıkartılan “yakalama” kararları ile biraz daha tırmandı.

Özel yetkili savcılığın CMK’dan kaynaklanan yetkilerini kullanmakta ısrarcı olduğu anlaşılıyor.
Özel yetkili savcılığın, MİT görevlileri ile ilgili hangi suçlamalar için soruşturma yürüttüğü dün basına yansıdı.
İddia edilen suçlar şöyle:
MİT heyeti, istihbarat toplama ve bilgi edinme görevinin dışında örgütün yönetilmesine aracılık etti.
Silahlı faaliyet yürütmesi en baştan beri öngörülen KCK yapılanması MİT heyetinin gözetiminde tamamlandı.
MİT gerek doğrudan temaslarında gerekse örgüt içindeki ajanları aracılığıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesi ve engellenmesine yönelik harekete geçmedi.
İstihbarat toplama vazifesi aşılarak devletin bütünlüğü ve anayasal düzene karşı anlaşma noktasına gidildi.
Örgütün silahlı eylemlerine ve yapılanmasına göz yumuldu.
Öcalan’la örgütün üst yönetimi arasındaki mektuplaşma trafiği sağlandı.
MİT, örgüte verdiği taahhütler kapsamında güvenlik güçlerinin operasyonlarını engellemek için çalışma yürüttü ve örgüte geri bildirimde bulundu.
Bunlar çok ciddi iddialardır. Ve ciddiyetiyle orantılı olarak soruşturulması gerekiyor.
MİT yetkililerinin, hükümetin talimatıyla PKK’nın yöneticileri ile çatışmaların durdurulması için görüşmeleri, bazı anlaşmalar yapmaları başka bir şeydir, iddia edilen suçlar başka bir şey!
İstihbarat toplama ve hükümetin talimatıyla devlet adına görüşme faaliyetlerinin dışına çıkıldıysa, bunun neden yapıldığını da öğrenmek gerekir.
Bu işler, bazı MİT mensuplarının görevlerinin dışına kendi kusurlarıyla çıkmalarından mı kaynaklanıyor? Yoksa hükümetin seçim döneminde tırmandırdığı gerginlik politikasını desteklemek için mi yapıldı? Eğer bu ikinci durum söz konusuysa, soruşturmanın daha yukarılara kadar tırmanması da kaçınılmaz görünüyor.
Yanıtını öğrenmemiz gereken soru da bu zaten: KCK yapılanmasının MİT gözetiminde tamamlanması ve örgütün yönetiminde MİT mensuplarının etkin olması büyük bir komplonun parçası mıdır? Yoksa bireysel hatalar ve suçlar mı söz konusudur?

Dedemin yolculuğunun 100’üncü yılı

GEÇMİŞE saplanıp kalmanın, geçmişteki acı olayların hesabını bugün görmeye çalışmanın kime ne faydası var, bilemiyorum.
Bunu söylerken tarihi doğru olarak yazmanın, tarihte olup biten olayları doğru olarak öğrenmenin yanlış olduğunu da söylemiyorum elbette.
Tarih doğru olarak yazılmalı ki neler olup bittiğini, hangi şartların neleri doğurduğunu öğrenmemiz mümkün olsun ve bunlardan bugünkü yaşamlarımızı iyileştirmek için dersler çıkarabilelim.
Geçmişin esiri olmadan, geçmişten yararlı dersler çıkarmak. Geçmişte olanlardan bugün için düşmanlıklar çıkarmamak. Esas sorun budur.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı topraklarında Ermeni tehciri kararının ardından neler olup bittiğini de bu nedenle öğrenmek zorundayız. Ama hepsi bu kadar değil!
Benim rahmetli dedem, bugün Makedonya olarak bilinen devletin kurulu bulunduğu topraklarda doğmuştu.
Üsküp’te çarşının içindeki büyük caminin önündeki meydanda dev çınar ağaçları var. Yıllar önce o çınarların altındaki kahvede otururken, bir cuma namazının dağılışını izlemiştim.
Benim için gerçekten çok heyecanlı ve duygulu anlardı. Camiden çıkan yaşlı insanlara bakınca dedemi hatırlamıştım.
Onun gibi yürüyen, onun gibi konuşan, onun gibi çakır gözleriyle etrafa dikkatle bakan yaşlı insanlar.
Dedem o toprakları terk etmek zorunda kaldığında 12-13 yaşlarında olmalı.
Osmanlı’nın, Balkanlar’daki topraklarını terk edip geri çekilmek zorunda kaldığı yıllar. 1912 Ekim’i ile 1913 Eylül’ü.
Bugün Bosna-Hersek, Makedonya, Hırvatistan, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Bulgaristan ve Yunanistan’ın egemenliğindeki topraklarda o tarihte kaç Türk yaşıyordu?
O Türkler, doğup büyüdükleri toprakları “zevk için” mi terk ettiler? Yoksa terk etmek zorunda mı kaldılar?
Onların yurtlarından kopup Anadolu’ya gelmelerine ne isim vermeliyiz? Hicret mi, tehcir mi? Hangisi gerçek durumu daha iyi açıklar?
Dedem küçük bir erkek çocuk olarak bütün bu badireleri atlatıp önce Akhisar’a, sonra Salihli’ye geldiğinde tek başınaydı.
Neden? Annesi-babası, yakın akrabaları “sorumsuz insanlar” oldukları için mi? Yoksa yol boyunca akrabalarının çok büyük bölümünü kaybettiği için mi?
Neden dedem, hayatta kaldığı süre içinde hep “akrabalarının” peşinden koştu? Neden defterine küçük küçük notlar halinde yurdun dört bir yanındaki akrabalarının adreslerini yazdı? Bir gün yine göç yollarına düşmek zorunda kalırsa tutunacak bir dal bulurum umuduyla mı?
Küçük bir çocuğun o yıllarda yaşamak zorunda kaldıklarının onun ruhunda açabileceği ve biz çocuklarının, torunlarının hiçbir zaman anlamadığımız yaraların bir sonucu muydu, o küçük notlar?
Balkan Savaşları ve onu takip eden birkaç yıl içinde bütün Balkanlar’da 5 milyona yakın Türk’ün öldürüldüğü bir gerçek mi? Yoksa o insanlar zaten hiç yaşamamışlar mıydı?
Bunun için şimdi gidip Yunanistan’ın, Bulgaristan’ın, Sırbistan’ın, Karadağ’ın, Hırvatistan’ın, Makedonya’nın, Arnavutluk’un yakasına mı yapışmalıyız?
Şurası bir gerçek: Osmanlı’nın son yılları büyük katliamlara sahne oldu.
Acılar, kıyımlar, göçler, savaş rüzgârlarının savurduğu perişan insanlar.
Türkler, Ermeniler, Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar, Çingeneler!
Şimdi aradan geçen bunca yıldan sonra çektiğimiz ortak acılardan yeni düşmanlıklar mı çıkarmalıyız? Yoksa o yıllarda neler olup bittiğini tam olarak öğrenip bundan sonra bir daha hiç savaşmamanın, kardeşçe bir arada yaşayabilmenin yollarını mı bulmalıyız?
Bu yazıyı kim bilir kaçıncı kez yazıyorum. 2012 Şubat ayının bugününde aynı yazıya dönmemin nedeni Atlas Dergisi ile birlikte bu ay verilen ciltli bir ek oldu.
Bu yıl Balkanlar’dan göçün 100. yılı. Büyük acılara ve kayıplara neden olan bir zorunlu tehcirin ve katliamların 100. Yılını anarken eski düşmanlıkları mı gündeme getirmeliyiz, yoksa acıları geride bırakıp dedelerimizin yaşadığı yerleri gezerek, onları anmalı mıyız?
Atlas’ın bu ayki eki “Balkanlar Gezi Atlası” ikinci yolu öneriyor. Büyük Balkan coğrafyasında gezilip, görülecek yerleri anlatan bir rehber bu.
Göçün 100. yılı için dedelerimizin, ninelerimizin ruhlarına adanmış bir armağan!

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız