Umutlar iyice tükendi. Olay, parti içi mücadele boyutlarını aşıp, tam bir kan davasına dönüştü. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin büyük bölümünü ters köşeye yatırdı. \'Demokrasi\' vaat edip, \'tek adamlığını\' ilan etti. Partide yeni bir \'korku imparatorluğu\' kurdu.
Farklı sesleri buduyor, \'Size ihtiyacım yok\' mesajı veriyor. Gitmeleri, CHP'yi terk etmeleri için elinden geleni yapıyor.
Şimdi, en baştan alalım: Kılıçdaroğlu, CHP'nin başına \'demokrasi\' vaat ederek geldi. Ancak, \'Sözünü tut, tüzüğü değiştir\' çağrılarına karşı da alabildiğine direndi.
Muhalifler, baktılar ki olmuyor, gerekli imzaları topladılar; olağanüstü kurultay istediler.
Hukuken sıkıştığını ve kurultayın kapıya dayandığını gören Kılıçdaroğlu, bu defa farklı bir manevraya girişti:
- Kurultay toplanacaksa, ben toplarım.
Hemen 26 Şubat'ta kendi kurultay tarihini ilan etti. Hukuka uygun davranıyor görünmek için de imza toplayan delegelere 1 Mart'ta kurultay tarihi verdi. Ardından kendi yarattığı bu tabloyu basına şikâyet etti:
- Bir haftada iki kurultay olur mu? Bu bir garabettir!
* * *
Kılıçdaroğlu, \'Ben kurultayı toplar, dilediğimi yaparım. Böylece 1 Mart kurultayına gerek kalmaz\' diye düşündü.
26 Şubat Kurultayı için gereken bütün hazırlıklar yapılırken, 1 Mart Kurultayı için Ankara'ya gelecek delegelere otellerde yer bile ayrılmadı.
Üstelik, bütün bunları yangından mal kaçırır gibi yaptı. Kanunları ve Parti Tüzüğü'nü bir kenara bıraktı. 1 Mart Kurultayı için verilen gazete ilanında, \'1 Mart'ta kurultay toplanamazsa, şu tarihte şurada toplanır\' maddesini ya koymayı unuttu, ya da özellikle koydurmadı.
Oysa, Siyasi Partiler Kanunu, Parti Tüzüğü ve CHP'nin Kongre Yönetmeliği'ndeki düzenleme çok açık: \'İlan edilen tarihte kongre toplanamazsa, 15 gün içinde salt çoğunlukla toplanır.\'
Hukukun gereği yerine getirilse ve bu zorunluluğa uyulsaydı, Kılıçdaroğlu kendi kazdığı kuyuya düşecekti. Muhalifler 20-30 kişiyle bile toplansa, tüzükte diledikleri değişiklikleri yapacaktı. Kılıçdaroğlu'nun 26 Şubat Kurultayı'nda alınan kararların hiçbir anlamı kalmayacaktı!
Gelişmeler üzerine parti içi muhalefet, Genel Merkez'e dilekçe ile başvurdu.
Kanunlara ve Parti Tüzüğü'ne uyulmasını ve yapılan çağrıya bu maddenin de eklenmesini istedi. CHP Genel Merkezi ise, ilgili kanunlar ile tüzük hükümlerini rafa kaldırılıp, cevap verdi: \'Kurultay çağrısına böyle bir hüküm ekleyemeyiz. 1 Mart'ta çoğunluk sağlayamazsanız, yeniden imza toplar, yeni bir çağrıda bulunursunuz.\'
Muhaliflerin bütün çıkış yollarının önüne set çekildi.
* * *
Kılıçdaroğlu'nun, parti içi muhalefete karşı takındığı tavır açık ve net. \'Sizin içinize siner, ya da sinmez. Benim umurumda değil\' mesajı veriyor: \'Ben yaparım, siz de ister uyar, ister uymazsınız!\'
Uzlaşmacı değil, \'dayatmacı\' davranıyor.
Daha önce partisinin Grup Toplantısı'nda açıkça ifade ettiği gibi parti içi muhalefete kapıyı gösteriyor. Sürekli olarak \'İktidarın hukuka uymadığı\' iddialarında bulunuyor.
Buna karşılık, kendisi söz konusu olduğunda Siyasi Partiler Kanunu'nu, Parti Tüzüğü'nü ve Kongre Yönetmeliği'ni rafa kaldırıyor.
CHP'de muhalefetin kendini ifade yolları tamamen tıkanmış durumda!
* * *
Bundan sonra olacaklar belli:
İlgili mahkeme, muhaliflerin itirazını reddettiği için CHP'de \'Baskın Tüzük Kurultayı\' toplanacak. Kimse konuşamayacak, kimse tartışamayacak.
Kılıçdaroğlu'nun ifadesi ile 87 madde bir gün içinde değiştirilecek. \'Ben yaptım, oldu\' denilecek. Buna da \'parti içi demokrasi\' adı verilecek!
Bu üslubun CHP'de bir \'kırılmaya\' yol açması kaçınılmaz. CHP'de siyaset ve kendini ifade etme yolları tamamen tıkanan büyük bir kitle var. Doğal olarak onlar da önümüzdeki günlerde kendileri başka yollar arayacaklar.
CHP bölünmeye doğru gidiyor...
Tavırlarına bakılırsa, Kemal Kılıçdaroğlu da bunu istiyor. Çünkü, kırılmayı önlemeye yönelik hiçbir çabası yok!
|