Devamlı dile getirilen ve Paul Auster'in de \'Bu kadar gazeteci hapisteyken Türkiye'ye gelmem\' dediği listeyi, Türkiye Gazeteciler Sendikası'yla Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'nun sitelerinden temin ettim. Gazeteci denilenlerin çok büyük bir çoğunluğu, daha önce de belirttiğim gibi, PKK üyeliği ya da propagandasını yapmaktan içeride. Kimi ise, KCK üyeliği, Devrimci Karargâh, THKP-C, MLKP üyeliği ya da terör örgütüne yardım yataklıkla suçlanıyor. Bunlar, Odak dergisi, Dicle Haber Ajansı, Eylül Hapishane Kültür Sanat dergisi, Azadiawelad, Ekmek ve Adalet, Radyo Dünya, Gün Radyo, Özgür Radyo, Press gazetesi, Gündem, Atılım, Devrimci Hareket, Red, Gün TV, Bilim ve Gelecek, Yürüyüş, Özgür Gündem, Evrensel gibi gazete, dergi ve yayın kuruluşlarında çalışıyorlar.
Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın ya da Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'nun listelerinin üzerinde Adalet Bakanlığı da bir çalışma yapmış. Gazeteci denilen bu kişilere isnad edilen suçları teferruatlı bir biçimde yayınlamış.
Sözgelimi, Dicle Haber Ajansı muhabiri Ali Buluş, PKK terör örgütü ve onun elebaşısı Abdullah Öcalan lehine slogan atmış, örgüt yönünde faaliyet yapan basın yayın kuruluşlarına bilgi, belge ve materyal temin etmiş.
Meselâ Erdal Süsem (THKP-C), polis memurundan gasp ettiği silâh ile örgüt adına bir kişiyi öldürmüş. Erol Zavar (THKPC), bir kişinin kaçırılıp, örgüt evine götürülmesi eylemine katılmış.
Eylem sırasında tabanca ve sahte polis kimliği kullanarak, Terörle Mücadele Şubesi'nde görevliymiş gibi davranmış. Mehmet Yeşiltepe (THKP-C), seçimleri protesto ederken polis aracına silâh atmış, örgüt adına banka soygunu gerçekleştirmiş.
İfade özgürlüğü çerçevesinde görebileceğimiz daha hafif suçlar da var. Bu durum, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'nun bazı hükümlerinden kaynaklanıyor.
Söz konusu kanunlarda, özgürleştirici istikamette adımlar atılabilir.
Ama, terör örgütüne üye olmak veya propagandasını yapmak, ya da terör örgütüne yardım yataklık Türkiye'de daima suç olarak kabul ediliyordu. Ve her zaman yukarıda isimlerini verdiğim tarz yayın organlarında çalışanlar, bir şekilde örgütle irtibatlandırılıyor ve cezaevine konuluyordu. Dünden bugüne değişen bir şey yok.
Tartışma, \'Türkiye bir korku cumhuriyeti oldu; 100 muhalif gazeteci hapishanede\' ön kabulüyle yapılınca, bu haksız itham, daha özgür bir Türkiye'ye ulaşmamızı da zorlaştırıyor. Çünkü, konu, hukuki zeminden kayıyor, siyasetin malzemesi haline geliyor. Halk yanlış bilgilendiriliyor. Bugün vatandaşa \'PKK'lılar, Devrimci Karargâh ya da THKP-C örgütüne üye olanlar, propagandasını yapıp yardım yataklık edenler serbest mi kalsın?\' deseniz, herhalde \'Aman o gazetecilere ilişmeyelim\' cevabını alamazsınız.
Halk aldatılıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, muhalefet yapma adına bu yalana ortak oluyor. Dünyanın her yerinde, terörü, terör örgütünü ve liderini övmek suçtur. Üstelik, gazetecilerin hangi fiillerinden dolayı içeride olduğuna dair kısa bilgilere göz attığınızda, yazılarından ziyade faaliyetleri ön plana çıkıyor. Meselâ Mikdat Algül, suç örgütüne yarar sağlamak amacıyla yağma yapmak, tehdit yoluyla çek/senet tahsil etmek; Sedat Şenoğlu, tehlikeli madde bulundurmak, resmi belgede sahtecilik, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs; Hasan Coşar, MLKP İç Anadolu Bölgesi açık alan faaliyetlerinin sorumlusu. İşte, \'Hapisteki gazeteciler\' dediğimiz zevattan pek çoğu bu gibi faaliyetlerden dolayı tutuklu ya da hüküm giymiş. Düşünce özgürlüğü önündeki engelleri açalım ama, önce kim gazeteci, kim değil, onun üzerinde anlaşalım.
|