İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

YAZAR YAZI

Laikliğin önemi

Laikliğin önemi

06 Şubat 2012 Pazartesi, 09:14

İzzettin Önder/Evrensel

Bir siyasetçi neden halkının dini ile ilgili olur ve neden aynı dinden olmasını arzular ki? Bu kritik sorunun yanıtını düşünerek, halkını “dindar” yapma çabası içindeki siyasilerin ne amaç güttüğünü, halklara “Allah rızası için”(!) din yolunu açmaya çalıştığını iddia eden gönüllü(!) gafillerin ise ne şekilde siyasetçinin amacına girdiğini rahatlıkla görürüz.
Dünya bir barut fıçısına dönme arifesinde iken Türkiye’nin laiklikten uzaklaştırılarak dinsel bir atmosfere çekilmesi, eğer egemen emperyalist güçlerin olağanüstü beceri ve başarısı değilse, iç siyasetin yönetsel basiretsizliğini perdeleme aracı olduğu kadar, iç ve dış siyaset açısından da gelecek dönemlere ait ciddi ve vahim öngörüsüzlüğüdür! Bir yandan geçmişte Ortaçağ karanlığının hafızalardan silinmemiş izleri duruyorken, diğer yandan da günümüzün dindar uygulamalarının taze görüntüleri yaşanıyorken, böylesi bir yola heveslenmek hem iç siyaset, hem de dış siyaset açısından fevkalade riskli bir açılım gibi görülmelidir.
Laiklik, her şeyden önce, bireyin dindarlık anlayışını kurcalamadığı ve herkesi inanç alanında serbest bıraktığı için, bu alanda toplumsal farklılaşma ve çatışmaları önlediğinden dolayı siyasilerin ilgi alanı odağında olması bir yana, toplumsal sükûn için siyasilerin özellikle koruması gereken bir kuraldır. Bunun tersi ise, bazı ülkelerde görüldüğü gibi, böyle bir serbestîye izin vermez, toplumsal farklılıkları baskılar ve anti-demokratik yönetim biçimini din adına meşrulaştırmaya çalışarak itaate hazır kütleler yaratır. Böylesine bir anlayış ve yaşam biçimine yönelmek, yönelirken olduğu kadar, sistemin oturtulduğu düşünülen aşamada da ciddi toplumsal çatışmalara gebedir.
Türkiye’nin çevresinin ve ilişkisini giderek geliştirdiği Ortadoğu ülkelerinin önemli bir bölümü farklı çizgi ve mezheplerde olarak İslâm dünyası içindedir. Başka bir dizi bilimsel neden dışında, salt bu ülkelerin içinde ve kendi aralarındaki çatışmalarda tarafsız kalabilmek ve “sıfır sorunlu dış politika”yı(!) sürdürebilmek adına dahi Türkiye’de laiklik ilkesinin titizlikle korunması kaçınılmazdır.
Bu sorunu analiz edebilmek adına, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin bir yandan radikal İslâm’a karşı derin korku yaşarken, diğer yandan da dünyada dinler arasında diyalog söylem ve projelerinin bir arada ele alınması bağlamında siyasilerin kulağına nasıl bir kar suyu kaçmış olduğunun çözümlenmesi ilginç olabilir.
Kapitalizm içine girdiği derin krizden çıkabilmek için teknolojik atılımını güçlendirirken de, sömürü ağını genişletip derinleştirerek yoksulluğu yaygınlaştırmaya çalışarak de ek yaşam süresini uzatırken, aynı zamanda da hasım kütlesini yaygınlaştırmaktadır. Bu durumun üzerine savaş vb gibi politik şiddetle gidilebileceği gibi, sorunun daha suhuletle çözümü kitleleri pasifsize etmekle de bir dereceye kadar sağlanabilir. Marks dini “afyon” olarak nitelerken, halkların kutsal duygularının uyuşturularak sömürüyü anlayamaz hale getirilmesini kastetmiştir. Böyle bir yorum ise din olgusuna değil, din ticaretini ve gericiliği odağa koyarak, halkların sömürülmesinin engellenmesine yöneliktir. Türkiye’de ekonomi istenen ve söylenen düzeyde seyretmediği gibi, ne işsizliğin, ne de enflasyonun önü alınabilmektedir. Bunun da ötesinde, her geçen yıl daha yüksek boyutlara ulaşan cari açığın finansmanı için dış dünyaya ciddi kaynak aktarılmaktadır. Bu durumda halkın dikkatlerinin bir tarafa kanalize edilmesi gerektiği gibi, halkın bilincinin de köreltilmesi hem iç siyaset hem de Türkiye üzerinde sömürü ağı kurmuş olan emperyalistler açısından kaçınılmazdır. Türkiye dış dünyaya kanarken, halkların dincilikle uyutulması yanında, “dindar nesil” tartışmaları ya da Atatürk diktatör mü değil mi veya Atatürk’ün gençliğe hitabesini kaldıralım mı kaldırmayalım mı gibi abes ve günümüzde hiçbir işe yaramayan, fakat kafa bulandırmakta ve dikkatlerimizi esir alarak enerjimizin heba edilmesinde fevkalade güçlü psikolojik patikalar halkların önüne koyulmaktadır. Belki de tüm bu psikolojik savaş, belirli merkezlerden verilen paket programların tedricen açılmasından başka bir şey değildir.
Siyasilerin dindar nesil yetiştirme söylemini, ekonomik hamlelerin başarısız kaldığının ve bu yoldaki aczin bir ifadesi olarak da okumak gerekir. Şöyle ki, eğer bugün fert başına gelirin birkaç on bin dolar düzeyine ulaşmış ileri toplumlarda dindar nesil yetiştirme endişesi, hatta düşüncesi yoksa, bu durum o toplumların dinsiz olduğu veya öyle olmak istediklerini değil, ama artık bu konunun bireysel bir mesele olduğu kemaline ermiş olduklarının göstergesidir. Bu toplumlarda siyasilerin işlevi toplumun yaşam düzeyini korumak, hatta yükseltmek olarak görülmektedir. Türkiye’yi “demokratikleştirmeye” soyunmuş bu emperyalistler ise kendi refahını bizim üzerimizden korumaya çalışırken bize dincilik paketleri sunmakta ve dinler arası diyalog projeleri geliştirmekteler! İleri toplumlar bizim gibi çevresel toplumlardan neler sağladıklarını çok iyi bildiklerinden, kutsal alanlarımız da dahil olarak tüm alanlarda bizleri tam da içlerine almadan, yanlarında ve gözetimlerinde tutmaya çalışmaktalar. G-7’ler topluluğunu, bizleri de yanlarına alarak, G–20 durumuna getirmelerini, her halde işbirliği ya da dayanışma olarak değil, psikolojik benimsetme ortamında yakın markaja almak olarak görmek daha isabetli olur. Aynı markajı kutsal alanda da uygulayıp dinler diyalogu ortamı yaratarak, acaba neden bizi bu kulvarda sürüklüyorlar ki!

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız