Başbakan’a, Başbakan’ın iktidarına, partisi AKP’ye yönelik yergi yazılarımdan dolayı kovulduğum internethaber.com’un yazarlarından Lütfü Türkan’ın, Çarşamba (9 Mart 2011) günkü yazısının başlığı, “AKP yol da yaptı, yolsuzluk da…” idi.
AKP, yolsuzluğun da yolunu yaptı!..
….
Başbakan, en son, 8 Mart 2011 Salı günü Hatay’da söyledi: “Geciken adalet, adalet değildir. Kararlar süratli verilsin, dosyalar süratli incelensin ve bitirilsin. Ama 2 dakikada da, yarım saatte de dosya incelenmesin... Halkımın, yargıya güvendiği bir Türkiye… Bu çok önemli… Onun için yasama, yürütme, yargı ve kuvvetler ayrılığı prensibi içerisinde hepimiz görevimizi tam hakkıyla yaparsak, bilesiniz ki Türkiye’yi tutana aşkolsun.”
Örneğin: Deniz Feneri Davası’nda öylesine gecikmeler oldu, oluyor ki!.. Demek ki, Deniz Feneri Davası’ndaki adalet, “adalet” olmayacak!
Başbakan’ın, Türk halkının yargıya güven duymak istediğini “bilmesi” önemli bir gelişmedir.
İktidarları döneminde halkta, yargıya güven duygusunun aşındığı gerçeğinin Başbakan tarafından “itiraf” edilmesi kadar, nedenlerinin, saptanıp giderilmesi de önemlidir…
Başbakan, “…yasama, yürütme, yargı ve kuvvetler ayrılığı prensibi içerisinde hepimiz görevimizi tam hakkıyla yaparsak…” derken, “hakkıyla yapılmayan görev”i vurguluyor! Başbakan’ı kutluyorum…
….
Uğur Dündar dün, hafta içi her gün saat 11.00’da CNN Türk’te canlı yayınlanan gazeteci Ayşenur Arslan’ın “Medya Mahallesi”ndeydi.
Araştırmacı gazeteci Uğur Dündar’ın, “Nedim Şener o kadar iyi ve dürüst bir gazetecidir ki Amerika’da Watergate skandalını ortaya çıkaran gazetecinin gelip ondan ders alması gerekir” tümcesinin ardından, “Ancak tek hatası Fethullah Gülen kitabını yazmak oldu. Onu uyarmıştım bu konuya girme diye. Çünkü ben bile ne zaman ’Fethullah Gülen’ desem, o tarafın medya grubu olduğu gibi yaylım ateşine başlıyor, bu sefer ’Allah’ım ne yaptım’ ben diyorum.. “ demesini yadırgadım!
“Uğur Dündar gibi bir araştırmacı gazeteci nasıl bu sözleri eder?!.” demeyeceğim çünkü bir “korkağın” söyleyebileceği sözleri Uğur Dündar kendine yakıştırmış!..
….
Kim koymuşsa… İki adlı, iki soyadlı sarışın bayana, “CHP’nin Fadime Şahin’i” adını koymuş. Ama… CHP’nin, Müslüm Gündüz’ünü unutmuş…
CHP’nin Müslüm Gündüzü kim? Deniz Baykal mı?..
….
“CHP’nin, Fadime Şahin’i” diye ad yapan, Odatv’nin Ankara çalışanı Ayfer İklim Bayraktar Kaleli, Salı (8 Mart 2011) gecesi Haber Turk kanalında, Fatih Altaylı’nın “Teke Tek”indeydi. Dün gece de “tekrarı” yayınlandı. İyi reyting almış olmalı… “Tekrar”a da, AKP’liler pek sevinmişlerdir…
Programın canlısını da, “tekrarı”nı da izledim. Fatih Altaylı ya bilerek ya bilmeyerek, sorması gereken soruları sormadı… Karşımızdaki ekranda ise “bildik konu”da “sicili bozuk” Deniz Baykal’ın tacizine uğradığını seslendiren “gazeteci” kimlikli bayandan ziyade, “taciz eden”, giyimi ve bakımı pahalı bayan vardı…
Isırmaktan bıkmadığı dudaklarını diliyle yalayıp durdu!..
Dudakları kuruduğu için mi yapıyordu, yoksa Altaylı’yı taciz mi ediyordu?!.
Anlattıklarında öylesine boşluklar, çelişkiler vardı ki!..
Kendini “gazeteci” diye “yutturan” sarışın bayan, “gazeteci” olmanın çok çok ötesinde, “parça başı iş yapan, iş kadını” görünümündeydi…
“Kaleli” soyadı da bana, Kemal Bey’in, Parti İçi Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na getirdiği Sena Kaleli’yi anımsattı. Bir yakınlıkları mı vardı, yoksa sadece “soyadı benzerliği” mi?..
….
“Dedikodu” dediği “taciz” söylentisini, kendisine benzettiği Kemal Bey’e taşıyan Gürsel Tekin’in, “Deniz Baykal odasında bana tacizde bulundu” sözleriyle şu seçim sürecinde CHP’ye “sıkıntı” veren Ayfer İklim Bayraktar Kaleli’den sıkça “Bu kardeşimiz” diye söz etmesini…
Deniz Baykal’ın da, “Mesela beni evimden defalarca aradı mı, aramadı mı? Evine davet etti mi? Meclis’teki ilk ve tek görüşme, özel kalem müdirem ve korumam üzerinden oldu, onlar şahit. Ve o görüşmede bana önce bazı gazetecilerle ilgili öyle şeyler anlattı ki, inanılır gibi değildi…” sözlerinden sonra, “Açıkça benimle beraber olmak istediğini söyledi…” demesini…
Ayıpladım!..
bakikarakol@hotmail.com
|