SENİN bu ülkede insan olarak ederin kaç para? Sen kaç para edersin? Öldün, kaldın, vuruldun, hatta bombalandın, senin değerin ne?
Bunu bilmeyecek ne var, hesap çok kolay. Bilmem ne sayılı yasanın bilmem kaçıncı maddesine göre, o yasa “Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Karşılanması Yasası”, tamam, o yasanın dokuzuncu maddesine göre, getir şu hesap makinesini, bekle biraz, tamam işte hesaplıyoruz.
Çarp bütçedeki memur katsayısını yedi bin gösterge ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kaç para ettiğini bul.
Bu kadar mekanik. Bizim köyde hayat bu kadar ucuz, bu kadar duygusuz.
Uludere sonrasında ortaya çıkan sorulardan biri de, katliamda ölenlerin ailelerine verilecek tazminatla ilgili. Bir iddiaya göre, devlet geride kalanlara 22 bin lira ödeyecek. Bu rakam yukarıdaki formüle göre bulunuyor. Formüllerle hayatlara değer biçiliyor. Teknik deyim eklenerek, hizmet kusuru. 35 kişi ölüyor, hizmet kusuru, pardon “operasyon hatası”.
KÖY YAKMA TAZMİNATI
Sözünü ettiğim yasa 2004 yılında çıkıyor. Özellikle köylerin boşaltılması ve yakılması nedeniyle köylülerin uğradığı zararı karşılamak, tazminat ödemek üzere.
O tarihte komisyon kuruluyor, tazminatı belirleyecek. Bir ara o komisyonda görev alan, şu anda Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar ile konuşuyorum dün. Aktar:
“2005’te geride kalanlara verilen tazminat 14 bin liraydı. Ancak, bu parada manevi tazminat yok. Oysa, olması gerekir.”
Kaldı ki, devlet tazminat öderken başka ölçüler var. Örneğin, ölen kişinin yaşı, mesleği, ortalama ömür yaşına göre ömür boyu kazanacağı toplam para dikkate alınıyor. Tazminat öyle hesaplanıyor. Çarp şu katsayıyı bu gösterge ile, al sana şu kadar para demek, yurttaşa saygısızlık. Sen şu kadar katsayı bu kadar gösterge edersin, demek.
ULUDERE İSYANDA
Avukat Mehmet Emin Aktar önceki gün altı avukat arkadaşı ile Uludere’ye gidiyor. Köylüler isyan halinde, “ne 22 bin lirası” feryadında.
Tazminat miktarı gerçekten 22 bin lira olarak belirlenirse, avukatlar manevi tazminat açacak. Bu da, katliamın bir başka dramı. 35 kişiyi toprağa veriyoruz, şimdi tazminatla uğraşıyoruz.
Katliamın ardından beş gün geçiyor ortada henüz doyurucu açıklama yok. İstihbarat hatası nerede, hangi kurum ya da kurumlardan kaynaklanıyor ve neden, hâlâ belirsiz.
Helikopter faciası
HAYIR, düşen bir helikopter yok, düşen bir söz var. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in verdiği helikopter sözü öyle düşüyor ki, Bakan Bey verdiği sözü yerine getirememenin mahcubiyeti içinde, alınan kararı doğrudan söylemeye bile cesaret edemiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler Van’dan Uludere’ye helikopterle gitmek istiyor. CHP Gurup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi bu isteği İdris Naim Şahin’e iletiyor. Şahin “jandarma helikopteri veririz” diyor.
Bu karar iki kez değişiyor, “evet helikopter gelecek, hayır gelmeyecek” tarzında. Hatta helikoptere binecek olanların listesi bile isteniyor. İdris Naim Şahin sonradan Hamzaçebi’yi yeniden arıyor ve “bazı değerlendirmeler sonucu bir siyasi parti başkanına kamu imkanlarının sunulmasının doğru olmayacağı kanaati oluştu” diyor ve Kılıçdaroğlu’na helikopter verilmiyor.
1-Bakan Şahin kime soruyor da, bazı değerlendirmeler ortaya çıkıyor? Kim izin vermiyor?
2-Kaldı ki, Van’da deprem olduğunda Kılıçdaroğlu Van’dan Erciş’e polis helikopteri ile gidiyor. İki ay önce “kamu imkanları sunuluyor” da, şimdi neden “bazı değerlendirmeler” ortaya çıkıyor?
3-Bakan Şahin bu kadar basit bir olayda böylesine güç duruma düşmeyi içine nasıl sindiriyor?
Bu ülkede her şey olabilir.
İhracatta propaganda rekoru
“2011’de ihracatımız 134.6 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. Bu rakamla birlikte, Türkiye 2008 yılında 132 milyar dolarla kırdığı rekorun ardından başlayan kriz öncesine dönüş oldu”.
Bu açıklama ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’a ait. Rekora seviniyoruz ama:
1- Dünyada normal olarak her ülkenin ihracatı, zaman zaman gerilemelere rağmen, yine de artıyor. Her ülke, her sefer “tarihi rekor kırdık” diyor mu? Biz hemen her ay, “Cumhuriyet tarihinin rekorunu” kırıyoruz, yeni şanlı sayfalar açıyoruz.
2- Bakan Çağlayan “bu ihracat rakamı ile kriz öncesine dönüş oldu” derken, bir gerçeği vurgulamış oluyor. Demek ki, ekonomik kriz ihracatı etkilemiş, demek kriz teğet geç-me-miş.
3- İhracat rakamı açıklamada uzun uzun yer alıyor, buna karşılık ithalat rakamından söz yok. Çünkü, dış ticaret açığı ortaya çıkacak ve Cumhuriyet tarihinin rekoruna gölge düşecek.
|