Bir tozkoparan fırtınası ki, sapla saman birbirine karışmış...
Bakın gazetelere, açın televizyonlarınızı “İklim hanım”ın masallarından başka ne var?
Kadın, Deniz Baykal’a dedi ki, Baykal kadına dedi ki, Kılıçdaroğlu şöyle dedi, Baykal da böyle dedi...
* * *
Sanki memleketin başka sorunu yok!
Neyse ki, Başbakan, Avrupa Parlamentosu’nun raporuna öyle bir vurdu ki, o kadar olur!
Avrupa Parlamentosu, Türkiye’deki gelişmeleri endişe ile karşılamış, hele gazetecilere yapılanlar...
Başbakan da herkesi ezip geçti:
“Ne derlerse desinler, biz bildiğimizi okuruz!”
Bravo “van minut”tan sonra Avrupalılar da ağızlarının payını aldılar...
* * *
Bir başka gündem maddesi; bürokratların çoğu seçimde AKP’yi seçmiş...
Ya ne yapacaklardı?
Demedik mi, “at sahibine göre kişner!” diye...
Televizyonlar derseniz bir başka âlem...
Ekranların demirbaşları ya Kürt ya da Kürtçü...
Hele iki hanım kızımız var ki sanırsınız kırk yıldan beri İsmail Beşikçi’nin dişileri...
İsmail Beşikçi, inançları uğruna 17 yıl hapiste yattı, bunlar on yedi dakikada İsmail Beşikçi’ye fark atacaklar.
* * *
Neyse, demokrasi var, herkes tercihinde serbest...
Ama bu arada öyle şeyler güme gidiyor ki!
Belki hatırlarsanız, terörle mücadelenin “sıcak takip” kavramı vardır. Yani Türkiye cumhuriyeti, gerekli görürse terörle mücadele için teröristleri yerleştikleri yerlerden Kuzey Irak’ta izleyebiliyordu.
* * *
15 Ekim 2009’da Bağdat’ta bir anlaşma imzalandı, “sıcak takip” kavramına Barzani karşı çıkıyordu, oysa Saddam bunu kabul etmişti.
Bu anlaşma geçenlerde Meclis Dış İlişkiler Komisyonu’na geldi, “sıcak takip” maddesi yoktu, kanun komisyondan geçti, AKP’nin oylarıyla kabul edildi, deneyimli diplomat, İstanbul CHP milletvekili Şükrü Elekdağ tasarıya karşıydı ve “karşı oyu”nu yazdı.
Sayın Elekdağ şöyle diyordu:
“Bu durumda AKP iktidarı, Türkiye açısından varlıksal önemdeki bu konuda gerekli siyasi iradeyi ortaya koyarak ve elindeki tüm imkânları caydırıcı bir politika bağlamında kullanarak söz konusu ‘sıcak takip’ hakkının anlaşmaya dercedilmesini sağlayacak yerde, Kürt gruplara ricacı hale gelmeyi tercih etmiştir. Bu şekilde yeğlenen zillet yolu, ABD’nin de aracılığıyla hükümeti önce dolaylı bir şekilde, sonra da açık ve seçik PKK terör örgütü ile görüşme ve taviz sürecine zorlamıştır. Demokratik açılım diye takdim edilen bu sürecin, Türkiye’nin ulusal ve toprak bütünlüğü için vahim bir tehdit oluşturduğu, iktidar propagandasının yarattığı gaflet ve denaet ortamında halkımız tarafından maalesef tam anlamıyla fark edilememektedir.
2009 yılında Irak’la yapılan ortak kabine toplantısında bir seansta 48 anlaşma imzalamış olmayı bir iftihar vesilesi olarak ağzından düşürmeyen ve Türkiye’yi düzen kurucu bölgesel bir güç, merkez ülkesi ve küresel bir aktör konumuna getirmekle övünen AKP iktidarının, Irak’la imzalanan Terörle Mücadele Anlaşması’na, mevcut şartlar içinde dercedilmesi yaşamsal önemde olan ‘sıcak takip’ hakkına ilişkin bir hükmü, sahip olduğu tüm ‘yumuşak güç’ ve ‘sert güç’ imkânlarına rağmen koyduramamış olması, affedilmez bir başarısızlık olmaktan da öteye, dış politikanın ‘olmazsa olmazı’ olan ‘caydırıcı politika’ yöntemini kesinlikle kavrayamadığını da ortaya koymaktadır.
Bu nedenlerle ‘Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasında Terörle Mücadele Anlaşması’na muhalefet ediyoruz. (3 Mart 2011)”
Ah şu CHP ve CHP’liler ah...
İlle de karşı çıkacaklar.
Oysa memleketin âli ve acil sorunları var, “İklim hanım”nın komplo masalları gibi...
Bunlar varken, uğraştıkları şeye bak...
“Sıcak takip” maddesi yokmuş.
Varsın olmasın, “demokratik açılım süreci”nde uğraştıklarına bakın...
|