Siirt’te “utanç davası” adı verilen cinsel istismar davasının başrol oyuncusu Fahrettin Kuzu, iki gün önce ilk kez mahkemeye çıktı.
Kuzu, Siirt’teki Gazi İlköğretim Okulu’nun müdür yardımcısıydı. 2010 Nisan’ında, okuldaki dört kız öğrenciye kamu görevlileri, bakkal, manav ve Kuzu dahil olmak üzere, çok sayıda kişinin tecavüz ettiği ortaya çıkmıştı.
Sorgulanan 39 sanıktan 10’u tutuklandı. Kuzu ise sırra kadem bastı. Ama öyle büyük bir gizliliğe ihtiyaç duymadı! Kendi ismini kullandı. “Emekliliği”ni istedi. Devlet, emekli edip maaş bağladığı tecavüz sanığı okul müdürünü, nedense 19 ay boyunca yakalayamadı!
Sonunda Kuzu, mahkemeye beş gün kala gizlendiği Batman’da yakalandı. Masumiye Camii’nin medresesinde Kuran kursuna gelen çocuklara ders veren, bütün vaktini ibadetle geçirerek “fakir, kendi halinde bir hacı” ayaklarına yatan Kuzu’nun, tecavüz sanığı olması Batman’da şaşkınlıkla karşılandı...
“Acaba bizim çocuklarımıza bir şey yapmış mıdır” diyeceklerine, utanmasalar “yaptıysa bile bir hata, hacıdır, hoş görün garibi” diyeceklerdi neredeyse...
Tecavüz ve ‘iktidar’
Mahkemede utanç verici bir savunma yaptı Kuzu. Efendim, kendisine “komplo” kurulmuştu... Zaten kendisini suçlayan dört kız çocuğu “hafifmeşrep”ti, “orada burada gezdiklerini” duymuştu... Okul Aile Birliği’nin, fakir olan çocukların ailelerine yardım etmesini engellediği için başına bunlar gelmişti...
Zaten kendisinde cinsel yetersizlik vardı, nasıl tecavüz etsindi?
Mağdure avukatları “Cinsel istismar için cinsel iktidar sahibi olmaya gerek yoktur. Dosyayı uzatmaya yönelik bir talep” dedi ve hâkim, itirazı kabul etti.
Tecavüz ve cinsel istismarın “cinsel yeterlilik”le hiçbir alakası olmadığını hepimiz biliyoruz. Her şeyden evvel cinsel yeterlilik, eşit, karşılıklı rızaya dayalı ilişkilerde söz konusudur.
Siirt’te söz konusu olansa bir toplu tecavüz davasıdır.
Bu noktada “tecavüz”ün ülkemizde “iktidar”la bir tutulmasına dikkatinizi çekmek istiyorum...
Kız çocuklarına “hafif meşrep” diyebilen eğitim görevlilerinin varlığına isyan ediyorum... Öğrencileri “orada burada geziyor” diye, ailelerine yardımı kesmeyi bir savunma olarak sunabilen bir zihniyetin karşısında akıl tutulması geçiriyorum.
Empotans ruhunuzda
Evet Fahrettin Kuzu... Mahkemede söylediğin aslında her şeyi anlatıyor. Çünkü sen ve seninle birlikte yargılanan ırz düşmanları, gerçekten iktidarsızsınız!
Ancak iktidarsızlığınız, fiziki anlamda “empotant” olmaktan kaynaklanmıyor.
Sizin gibilerin ruhu da, kişiliği de iktidarsız. Hayatınızda, rızaya dayalı iki yetişkinin yaşadığı cinsellik kavramı yok. Ruhunuzdaki iktidarsızlık nedeniyle avuç kadar çocuklara cinsel obje olarak bakabiliyorsunuz. Onlara “hafif meşrep” yaftasını yapıştırıp bir değil, yüzlerce kez cinsel istismara uğramalarını kendinize “hak” olarak görüyorsunuz.
14’ünden 70’ine, öğrencisinden hacısına, polisinden askerine, esnafından müdürüne, iğrenç bir komplonun tezgâhçıları, asıl sizlersiniz.
Evet, hepiniz iktidarsızsınız! Çünkü başka insanlarla adil bir ilişki kurmayı bilmiyorsunuz. Çünkü dünyanızda kendi cinsiyetinizden, kendi türünüzden başka herhangi birine saygı göstermek yok. Tam tersine, “düşene bir tekme de biz vuralım” diyorsunuz.
Kendi beceriksizliklerinizi, kendi yetmezliklerinizi, kendi çirkefliklerinizi siz de gayet iyi biliyorsunuz.
“Ben iktidarsızım, çocuk hafifmeşrep” diyerek ruhunuzdaki irinleri akıtıyorsunuz. Kendinizi tanımaya ve teşhir etmeye devam edin lütfen...
ÇİŞ TEŞHİRİ
Akşam gazetesi, aktör Liam Neeson’ı “altına çiş kaçırırken” yakalamış. Bravo! Gazetecilik dediğin böyle yapılmalı! Gecenin dördünde çişi gelen ünlüler kovalanıp, flaşlar patlatılarak altına kaçırması sağlanmalı! Sonra da bacaklarının arasından akan çişleriyle teşhir edilmeli!
Sizi bilmem ama bu muamele, tek kelimeyle insanlık dışı.
KÜSTÜM OYNAMIYORUM POLİTİKASI ÇOK BAYAT
- Fransa Meclisi’nden çıkan “Ermeni soykırımını reddedene hapis” kararına verilen tepkilere bakıp ne kadar soğukkanlılıktan uzak olduğumuza hayret ediyorum.
- İktidarından muhalefetine, herkes aynı tepkiselliğin etrafında kenetlendi. Peki Fransa Meclisi’nden 38 oyla geçen ve ülkenin kendisini bağlayan bu kararı, bu kadar ciddiye almamızın altında ne var acep?
- Eğer niyet Sarkozy’ye hayatı dar etmekse, soğukkanlı davranmak bütün dengeleri değiştirebilirdi. Fransa’nın ifade özgürlüğü değerlerine dikkat çekmek varken sokaktaki adamın ötesinde tepkiler vermenin kime, ne hayrı olacak?
- Fransa’yla tüm diplomatik ve iş ilişkilerini kesmek, klasik “küstüm oynamıyorum” taktiği. Uzun vadede acaba Fransa mı kaybedecek, Türkiye mi?
- Asıl meseleye, yani 1915’e dönecek olursak: Ha babam “tarihi belgeleri açmaya hazırız” diyerek olmaz bu işler! Madem öyle, aç o zaman, konunun uzmanlarını çağır, Meclis’te tartış. Fransa, Cezayir konusunda bu adımları attı.
- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Nerede Ermeni varsa gidip konuşacağız” demiş. Pardon ama biraz geç kalınmadı mı? Diasporayı mı ziyaret edecek, yoksa Türkiye’de sayısı kala kala 60 bin olan Ermeni cemaatini mi?
- Fransa’ya, Cezayir’e, oraya buraya bakacağımıza, her şeyden evvel Dink davasında adil bir sonuca ulaşılması için çaba sarf etsek, bunları konuşmamıza belki gerek bile kalmayacak.
|