Deniz Baykal, zaten Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı mesafeliydi. Kılıçdaroğlu, Baykal'a yakın isimleri etkisiz bir konuma itmiş ve partide egemenliğini kurmayı başarmıştı. İklim Bayraktar hadisesi, halef-selef arasındaki mesafeyi daha da arttırdı. Baykal'ın, "Kemal Bey, taciz iddiasını duyduğu an, görüşmeyi kesip beni aramalıydı" demesi, en hafif anlamıyla Kılıçdaroğlu'na bir sitem.
Ama duyumlarımız, sitemden de öte bir güvensizlik olduğunu ortaya koyuyor. Meselâ, Kılıçdaroğlu'nun "Anket yaptırdık, oyumuz bir tek Antalya'da artmıyor" açıklamasını, Baykal'ın nasıl yorumladığını tahmin edersiniz? Kılıçdaroğlu, niçin durup dururken böyle bir tespit yapma lüzumunu hissetti? Hürriyet'ten Yılmaz Özdil'in dediği gibi, "taciz" iddiasıyla, Kılıçdaroğlu'nun "Oylarımız bir tek Antalya'da geriledi" cümlesini birlikte düşünürseniz, Baykal'ı daha da etkisizleştirme, hatta milletvekili adayı göstermeme çabalarının varlığına inanabilirsiniz. En azından galiba Baykal böyle düşünüyor. Çünkü ortada, bir de Halk TV'nin Baykal'dan alınıp, Oda TV'ye verilmesi konusu var. Ergun Babahan, bununla ilgili bazı bilgileri okurlarıyla paylaşmış: "Halk TV, CHP'nin il ve ilçe teşkilâtları üzerinde müthiş etkili bir kanal ve Baykal'ın son sığınağı. Kılıçdaroğlu ile Gürsel Tekin ikilisi, Baykal'ı bu güçten mahrum etmek ve hatta seçimde milletvekili adayı olmasının önünü kesmek için bir plan yapıyor. Soner Yalçın devreye sokuluyor. Yalçın, CHP yönetiminden bağımsız bir görünümle, Baykal'a gidip kanala talip oluyor. Bu arada Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş, kanal çalışanlarına aylarca maaş ödemeyerek, bu kanaldan kurtulalım atmosferinin yaratılmasına destek oluyor." (10 Mart 2011-Star)
Duyumlarımıza göre, Soner Yalçın, para konusunda rahat davranıyor. Yani, "öderiz, teminat mektubu veririz" gibi etini budunu aşan tekliflere hemen "evet" diyor. Baykal, bu teklifin arkasında CHP'nin yeni yönetimi olduğunu düşünerek Soner Yalçın'ı reddediyor.
Gelelim, Oda TV'nin bilgisayarından çıkan bir başka belgeye...
Birinci adım: Kılıçdaroğlu'nun, "Bu kanalı, daha iyi bir yönetime devrederek, en kısa sürede partiye yük olmaktan çıkartacak şekilde organize edeceğiz ve bu haliyle de destek vermeyeceğiz. Kapanırsa kapansın" demek suretiyle Baykal'ı ikna etmeye çalışmasıdır.
İkinci adım: Birinci şık olmuyorsa, görüntüdeki hisse sahiplerini tek tek çağırıp, "Borçlar üstünüze kalıyor; sizi kurtarabiliriz" deyip, en az 3'ünü hisse devrine zorlamak. Bu arada, biz, başka isimler vereceğiz ki, devir direkt bizde görünmesin.
Üçüncü adım: Seçime kadar 6 aylık bir kiralama anlaşması da yapılabilir. AKP'yi bombalayıp, CHP'yi yükseltecek bir kampanya yürütürüz. Gene Oda TV'de ele geçen bir başka not da bu alışverişle ilgili: "Halk TV'nin satışında Kılıçdaroğlu istekli. Her türlü desteği alırız ama Baykal direniyor. Baykal engelini aşmalıyız. İkna için Varan 2. Gürsel bize yakın. Halk TV için çabalıyor. Görüşmeler olumlu. Kılıçdaroğlu seçimden önce bu iş bitsin dedi."
Bütün bu gelişmeler, Baykal'a karşı bir tertip görüntüsü veriyor. Tabii, Kılıçdaroğlu'nu etkileyecek olaylar da gündeme gelebilirdi. CHP ucuz atlattı diyoruz ama tortusu kaldı.
|