LİSTE eksik olabilir. Şu ana kadar Ermeni soykırımını kabul eden ülkeler şunlar:
Rusya, Kanada, İtalya, Hollanda, İsviçre, Belçika, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Lübnan, Vatikan, Litvanya, Uruguay, Şili, Arjantin.
Bu listeye bugün muhtemelen Fransa katılacak. Ancak, Fransa’nın katılması sayılan ülkelerden çok farklı ve çok önemli. Çünkü, Ermeni Soykırımını tanımaları için diğer AB ülkelerine kapı açacak. AB’nin 2007’de kabul ettiği Çerçeve Karar’dan dolayı.
Çerçeve Karar yabancı düşmanlığı, ırkçılığa ve soykırıma karşı mücadele edilmesi için tüm AB ülkelerine çağrıda bulunuyor. Fransa bu fırsatı kaçırmıyor. Burada şunu vurgulamak gerek.
Fransa Çerçeve Karara imza atarken, “soykırım için uluslararası yetkili mahkemelerin kararına gerek vardır” diyor. Şimdi çekincesini kaldırıyor, “Fransız mahkemelerinin kararı yeterlidir” diyor.
2007-2011, aradan dört yıl geçiyor.
İLK KEZ ELEKDAĞ
Dört yıl öncesinden bugünü gören ilk kişi emekli büyükelçi, CHP eski milletvekili Şükrü Elekdağ.
Elekdağ o sırada AB Karma Parlamento Komisyonu üyesi. AKP’lileri, hükümeti uyarıyor, Meclis’te bu konuda bir kaç kez kürsüye çıkıyor:
“Türkiye-AB ilişkilerine saatli bomba konulmuştur. Çok tehlikeli bir karar alınmıştır. Gelecek günler çok ciddi güçlüklere gebedir.
Hükümet vakit kaybetmeden olayın üstüne gitmelidir.”
Kim dinler muhalefet milletvekilini? Hükümet oralı olmuyor, Dışişleri uyarıyı rafa kaldırıyor. Ve bugün etekler tutuşuyor. Çok geç.
TARİHE ÖZGÜRLÜK
Bilinmesi gereken iki konu daha var.
1- Çerçeve Karar Almanya AB dönem başkanı iken, Alman İçişleri Bakanı tarafından getiriliyor.
2- Bu karar sonrasında Avrupa’da bilim adamları öncülüğünde “Tarihe Özgürlük Hareketi” başlıyor.
Bunun üzerine Fransa Meclis Başkanı komisyon kuruyor. Komisyon “tarihle yüzleşme parlamentolara bırakılamaz” ilkesinde anlaşıyor.
Buna rağmen, Fransa Meclisi iki yıl önce kendi aldığı kararı çiğniyor, bugün aynı parlamento tarihe karar veriyor.
2007-2011, Dışişleri nasılsınız,
iyi misiniz?
Cüneyt harika bir programdı
BARAN Nayır ve Ali Deniz, iki yılı aşkın tutuklu iki öğrenci. Suçları protesto eylemine katılmak. Protestonun gerekçesine katılın ya da katılmayın, iki öğrenci iki yıldır tutuklu.
Nayır ile Deniz’in anneleri geçen akşam CNN Türk’te Cüneyt Özdemir’in başarıyla sunduğu 5N 1K programına konuk oluyor. Programda doğal olarak duygusal anlar yaşanıyor, iki anne göz yaşlarını tutamıyor.
Cüneyt Özdemir programın ardından gelen tepkileri dünkü yazısında aktarıyor. İnsan o tepkileri okuyunca, biz nerede yaşıyoruz diye düşünmeden edemiyor.
Annelere hakaret mi istersiniz, iki gencin hapiste olmalarından duyulan memnuniyet mi, dini öğütler mi, cuma namazı önerileri mi, Cüneyt’e sataşma mı, hangisini istersiniz?
Ne dinlediklerini kavramışlar, ne okuduklarını anlıyorlar, ama önlerinde bilgisayar akıllarına estiği gibi saçmalıyorlar. Kültür filan lüks, eğitime teyet geçmeyenler ele güne nizam verme hevesinde.
Cüneyt eline sağlık, harika bir programdı.
Bir kaza bir ülke
FECİ trafik kazalarına dün Diyarbakır-Batman yolunda bir yenisi ekleniyor. Otuza yakın insan hayatını kaybediyor.
1991’de Körfez Savaşı’nda Batılı ülkelerden hayatını kaybeden sadece 33 kişi.
Yoruma gerek yok.
Sinemada atılımın son örneği: Labirent
TERÖRLE yatıp kalkan bir ülke. Terörün hedefleri arasında yer alan bir ülke. Her ülkenin ajanları orada cirit atıyor. Terör örgütleri de o ülkeye yayılıyor.
Nefesimi kesip filmi izliyorum, Tolga Örnek’in son filmi “Labirent” insanı sarsan gerçeklerle dolu. İstihbarat birimleri ve terör örgütlerinin nasıl çalıştığını, ülkeyi yönetenlerin bu olaylara nasıl baktığını çok iyi anlatıyor. Bomba sahneleri dehşet verici. Amerikan Sineması da, Avrupa Sineması da filmlerin senaryosunu, oyunculuğunu, tekniğini ve yönetimini işte böyle yapıyor. “Labirent” Batı sinemasıyla yarışıyor.
Tolga Örnek başarılı bir senaryo ve yönetime imza atarken, Timuçin Esen ile Meltem Cumbul kusursuz oyunlarıyla insanı bir olduğu yere çiviliyor, bir gözleri nemlendiriyor. Müziğinden bütün oyuncularına, sahne düzeninden temposuna kadar filmde hiç aksaklık yok.
“Yeşilçam” çoktan geride, Türk Sineması son yıllarda dev adımlarla ilerliyor. “Labirent” bunun son örneği. Tolga Örnek, Timuçin Esen, Meltem Cumbul başta, herkese teşekkürler.
|