Dün yazım çıkmadı, size haber veremedim bağışlayın.. Bizlerin de hayatında “her şeye yetişemediğimiz” günler oluyor tabii, dün sevgili annemi kaybettiğim günün yıldönümüydü.. Bir gün önceyi de, Cuma’yı da onun kabrini ziyaretle, akşam okunacak duaya hazırlıkla geçirdim.. Onunla “yanımdaymış gibi” konuştum ve onsuz hayatın ne kadar eksik olduğunu anlattım. Tam üç yıl geçmiş dile kolay, bana 30 yıl gibi geldi ne zormuş.. Nur içinde yatsın o da, kaybedilmiş ve onun kadar iyi tüm anneler de.. Tekrarlayayım, anneniz hayattaysa gerçekten kıymetini bilin, ben bilirdim buna rağmen ‘keşke onunla daha da fazla zaman geçirebilseydim’ diye üzülüyorum.
Biraz zaman bulur bulmaz haberleri inceledim, dikkatimi çekenler arasında Amerikan Cumhuriyetçiler Enstitüsü (IRI) Infacto araştırma şirketinin “Türkiye’nin 12 bölgesinde 2013 denekle yaptığı” anket vardı.. Bu ankette Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını isteyenlerin oranı yüzde 44, istemeyenlerin oranı ise yüzde 40 çıkmış. Bunun nedeni olarak ise toplumun “AKP’nin muhalefeti kısıtlama eğilimi içinde olduğunu düşünmesi” gösterilmiş.
TOPLUM İKNA OLMUYOR
İnternette yapılan anketler artık hiç inandırıcı değil zira internete müdahale ile her anketin sonucu değiştirilebiliyor ki bu “müzik”ten “siyaset”e her konu için geçerli bence.. Ama “yüz yüze, deneklerle” yapılan anketler farklı, dışarıdan bir kuruluş yapmışsa daha da inandırıcı kabul edilebilir. (Her ne kadar “Amerikan” olması da dezavantaj sayılabilir desek bile..)
Aynı ankette “Erdoğan’sız AKP’-ye oy vermem” diyenler yüzde 46, “veririm” diyenler yüzde 36 çıkmış.. Ergenekon’a yönelik kuşkuların arttığı, tutuklamaları haklı görenlerin oranının yüzde 30’a düştüğü görülmüş. Bu sonuçlar beni de şaşırttı doğrusu, çünkü “muhalefeti kısıtlama” eğilimi deyince yalnız siyasi muhalefet kastedilmiyor, iktidar partisinden “farklı görüşler”in hatta “eleştiriler”in bile kısıtlanması, baskı altına alınması veya “olmaması için yapılabilecek her şeyin yapılması”dır kastedilen.. Ve medyanın neredeyse tamamı “tek ses” halindeyken bu gerçeğin anlaşılabilmesi oldukça zordur değil mi?
DEMOKRASİ RAYINA GİRMELİ
Burada söylenecek tek şey, yaklaşık 10 yıldır ülkeyi yöneten Hükümet’in “halkın büyük çoğunluğunun da artık fark ettiği baskıları ve yargıyla, tutuklamalarla ilgili ciddi sorunu” bitirmeye çalışmasının zamanının geldiğidir. Önce dış basın bu yanlışları, antidemokratik girişimleri sık sık vurguladı, AB raporları son yıllarda devamlı vurguladı, muhalefet partileri, medyanın bağımsızlığını koruyabilen küçük bir kesimi uyarmayı sürdürdü.. Ama sanki bu uyarılar hiç yapılmıyor gibi veya yapanlar da “muhalefet olsun diye” yapıyormuş gibi aynı yolda devam edildi.
Şimdi uyarıların “Türk halkının büyük kesimlerinden gelmeye başladığı” görülüyorsa artık örneğin “o gazeteciler yazdıkları nedeniyle değil, terör örgütü üyesi oldukları için tutuklandılar” türü mazeretlere inanılmadığı da anlaşılıyor demektir. Hükümet hiç değilse bu uyarıyı ciddiye almalıdır.
*****
3 çocuk daha ‘rızasıyla tecavüz’ istemiş!
İzmir Karabağlar Karakolu’nda iki polis tarafından yerlerde sürüklenerek, yumruklarla, yüzü kan oturuncaya kadar tokatlanarak dayak yiyen Fevziye Cengiz, polislerin kendisi için “konsomatris” demesinin de hayatında yarattığı sıkıntıları VATAN’dan Kemal Göktaş’a anlatmış. Dün okuduklarımız, mahallelinin evden çıkmaları için yaptığı baskılar, eşinin iş yerine polis baskını gibi olaylar “bu polis şiddetine verilecek cezaların” çok yönlü olarak ağır ceza olmasını gerektiriyor.. Bakalım bu olayı da tavsatıp polisinden savcısına, kasten yanlış rapor veren doktoruna kadar tüm suçluları kurtaracaklar mı?
Bu olay Türkiye’de kadın ve çocukların karşılaştığı ve “göz yumulmak istendiği de açıkça görülen” şiddet olaylarının sadece biri.. Aşağıdaki yazı dehşet verici diğerlerini anlatıyor.
Haydi Cumhuriyet savcıları, başlayın hemen dava açma hazırlığına, Adana’da da 12-13 yaşlarında 3 küçük kız canavarların tecavüzüne uğramış, 12 canavar tutuklanmış ama gayet rahatlardır herhalde, birkaç güne kalmaz bırakılıverirler, bunların yaşı da 16-18 arasındaymış, daha kolay.... Savcı ve hakim abileri, onlar olmazsa Adli Tıp, o da olmazsa “bu kızların ruhsal bozukluğu tecavüz öncesine dayanıyor” diyen SHÇEK kurtarır kendilerini..
O nedenle dava açılacaksa fazla düşünmeye gerek yok; “bu çocuklar kendi rızalarıyla sapıklarla beraber olmuşlar. Ayrıca ruhsal durumları toplu tecavüzden bile hiç etkilenmemiş, yani kimseyi tutuklamaya filan gerek yok.. Sapıklar serbest bırakılmalı, hatta mümkünse mağdur kızlar ve aileleri hapsedilmeli dir” şeklinde bir müracaat olmalı bence..
TECAVÜZCÜLER ‘PÜF NOKTASINI” ÖĞRENDİ
İzmir’de yüzünde ‘atılan polis tokadı ve yumruklarının morluklarıyla’ fotoğrafı çıkan, dayak görüntülerini tüm ülkenin izlediği kadına 6.5 yıl, onu o hale getiren polislere (derhal işten atıp hapsedeceklerine) 6 ay ceza isteyen Savcı’dan, N.Ç’nin “kendi rızasıyla” onlarca tecavüzcüyle birlikte olduğuna karar veren Mahkeme ve Yargıtay’dan sonra artık yukarda yazdıklarım da olabilir.
Bakın zaten daha önceki kararları cin gibi bildikleri ve “ceza almayacaklarına emin oldukları için” tecavüze gayet bilinçli karar verdikleri ifadelerinden belli; “Bu kızlarla parkta bir araya gelip sohbet ediyorduk, cinselliği merak ettiklerini söyleyip kendi istekleriyle birlikte oldular, biz zorlamadık” demişler.
RIZA VAR MI RIZA?
Duydunuz mu savcılar, hakimler, Yargıtay, SHÇEK, duydunuz mu, böyle demişler..12 yaşındaki çocuklar “cinselliği merak ettikleri için” onları davet etmiş. RIZA var RIZA.. Ruh sağlıkları da bozulmamıştır bu nedenle..
Sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, bakanlar hâlâ seminerler, paneller yaparak günler geçirirken, “imza attığımız uluslararası sözleşmeler” için düğün bayram ederken çocuklara tecavüz edenler bu çağdışı “rıza ve ruh sağlığı” bahaneleriyle kurtarılıyor. Oysa “futbolda şike” olayı nasıl da önemliydi ve nasıl da Meclis’i günlerce meşgul edip kıyametlerin kopmasına neden oldu..
Çocuk tecavüzü veya kadın vatandaşa polis dayağını hiç Meclis’in ağzından duydunuz mu, yani hiç şike olayı kadar önemsendiği oldu mu? Toplum artık tavrını ortaya koymalı ve bu hukuksuzluğun bitmesini sağlamalıdır, başka bir çözüm yok bilesiniz!
|