|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
|
|
|
|
|
YAZAR YAZI |
|
Sen değil Aydın Doğan’a; Ertuğrul’a karşı çıkabilir misin Ahmet?..
17 Aralık 2011 Cumartesi, 08:01
Reha Muhtar /VATAN
|
|
Bizim Ahmet (Hakan), eski köşe yazarı şimdinin aktif AKP milletvekili Şamil Tayyar’a tek taraflı köşe sahibi olmanın verdiği şehvetle “çakma”ya kalkmış...
Uzun yazıp, lafı dolandırmış da esasen söylemek istediği şu:
“Şamil; şike yasası bir daha geçerse istifa edeceğini söyledin edemedin... Tayyip Erdoğan talimat verdi, tırstın...”
***
Aslında Şamil Tayyar tam öyle dememişti...
“Halk değişikliği kabul etsin istifa ederim” demişti, Meclis’ten geçerse değil...
Fakat diyelim ki Ahmet‘in dediği gibi, Tayyip Erdoğan bastırınca, Şamil Tayyar ikinci kez itiraz edemedi ve tırstı...
Ahmet de tırsmayı kolladı ve çaktı...
Buna bir itirazım yok...
Benim itirazım Ahmet‘in ahlak anlayışına...
Biliyorsunuz ahlaklı davranmak, “kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmamak” olarak tanımlanabilir...
Örneğimizden gidecek olursak...
Şamil Tayyar’ın patronu Tayyip Erdoğan...
Ahmet Hakan’ın patronu da Aydın Doğan...
Ahmet cengaverlik yaparken, durup bir aynaya bakacaksın arkadaş...
Sen Aydın Doğan’a karşı, ne zaman ne yazdın Hürriyet’te, var mı söyle de bilelim...
Öyle çakma eleştiriler değil kast ettiğim...
Harbiden Aydın Doğan’ı eleştirme cesaretini buldun mu kendinde o gruba geçtikten sonra?..
Eleştir demiyorum...
Kendi patronunu eleştirdin mi ki, başkasını eleştiremedi diye tırstı şeklinde suçluyorsun...
Ahmet...
Benim bildiğim sen eski yayın yönetmenin Ertuğrul’a bile çakamazsın...
Nerede kaldı patronun?..
Arkadaş neye ifrit oluyorum biliyor musun?..
Dürüst olmamana...
Çifte standartlı olmana...
Kendin tırsarken ve Tayyip Erdoğan’dan korkarken zavallılaşmana...
Başkasının tırsmasını kollarken ise canavarlaşmana...
Fikrine karşı çıkıyorum diye düşünüyorsun...
Oysa fikrine değil; cibilliyetine karşıyım Ahmet!..
*****
CARVALHAL’İN KENDİ YILDIZINI BULACAĞI GİZEMLİ TESADÜF...
Portekiz’in mütevazi bir kentinde; Braga’da dünyaya geliyor Carlos Carvalhal...
Portekiz’in üçüncü büyük kenti Braga...
Aynı kentte futbola başlıyor...
Aynı küçük kentin takımı Braga’nın genç takımında oynuyor...
Profesyonel futbolcu olarak ilk oynadığı takım da doğduğu ve büyüdüğü Braga takımı...
Üç kez değişik aralıklarla, kendi şehrinin takmında oynadıktan sonra gün geliyor futbolu bırakıyor...
Teknik direktör oluyor...
Hayat değişmiyor, doğduğu ve büyüdüğü yuvaya Braga’ya teknik direktör oluyor...
***
46 yaşındaki Carvalhal’in hayatında Braga’nın çok önemli bir rolü var...
Doğduğu kent...
Futbola başladığı kent...
Profesyonel futbola ilk adım attığı kent...
Teknik direktörlük yaptığı kent...
Sonra hayat Carvalhal‘i Avrupa’nın en Batı’sından en Doğu’suna getiriyor...
Braga’da başlayan futbol hayatı, İstanbul’a Beşiktaş’a uzanıyor...
Carvalhal yardımcı olarak geldiği Beşiktaş’ta, “İnanılmaz bir kariyer sıçraması gerçekleştirerek UEFA’dan grup birincisi olarak çıkıyor...”
***
Sırada Avrupa Kupası’nın 16 takımından biri olmak ve çeyrek finale çıkmak var...
Çeyrek finale çıkması için, dün kurada çıkan rakibi geçmesi lazım Carvalhal’in...
Onu geçerse Carvalhal’in bugüne kadar tam patlayamamış kariyeri patlayacak, önüne geçilemez bir başarıya doğru kanat çırpacak...
Rakip, Carvalhal’i futbolcu ve teknik direktör yapan Braga...
Kendi şehrinin insanına, kendi yetiştiği yuvaya karşı; rakip Beşiktaş’ın başında teknik direktör olarak sahaya çıkacak...
“Tesadüf işte” diyenler mutlaka vardır...
Oysa hayatın tesadüf diye karşımıza çıkardıkları aslında “tesadüf” değildir...
Başka bir deyimle “tesadüfler esasen tesadüf değillerdir...”
***
Carvalhal kendi doğduğu yuvayı, elerse, Avrupa’da genç bir teknik direktör olarak büyük yankı yaratacak...
Genç ve henüz büyük başarılara imza atmamış bir teknik direktör için, Beşiktaş’ı ilk senesinde UEFA’da çeyrek finale çıkarmak önemli bir başarı...
Şimdiden Atletico Madrit’in Carvalhal’le ilgilendiği haberleri geliyor...
Brega’yı geçerse, çeyrek finalde muhtemelen Atletio Madrit’le karşılaşacak Carvalhal‘in Beşiktaş’ı...
Mucize bir kere başlamaya görsün tesadüfler arka arkaya gelir...
***
Bazen hayat, “büyüyeceğiniz ve yıldızlaşacağınız anı, kendiniz ve geçmişinizle hesaplaşma anınız haline getirir...”
Kendinizle ve geçmişinizle hesaplaşıp onu aşarsanız, patlarsınız...
Aşamazsanız, yıldızlaşamazsınız... Carvalhal’in başına gelen “tesadüf” işte bu gerçeğin tezahürüdür...
Portekizli genç adam “kendi doğumunu ve geçmişini temsil eden Braga’yı”, Beşiktaş’ın başındayken yenip tur atlarsa, kendisini aşmış ve yepyeni ufuklara doğru yol almaya başlamış olacak...
Kendi yıldızını kendisi bulmuş olacak...
İnsanın kendi başına gelmesini isteyeceği kadar güzel bir tesadüf onun başına gelen...
***
20 yaşında genç bir üniversite öğrencisiyken sabahın kör karanlığında yağmurun ıslattığı Paris’ten ayrılırken, “Bir gün sana başka türlü döneceğim Paris” diye içimden geçirmiştim... Onbeş yıl sonra yaşamımın en önemli televizyon transferini Paris’te imzaladığım bir sözleşmeyle gerçekleştirmiştim...
Paris’teki o sözleşme, hayatımı bütünüyle değiştirmişti...
Carvalhal’in Braga’yla oynayacağı maç, esasen Beşiktaş’ın maçı değil sadece...
Beşiktaş’tan çok Carvalhal‘in maçı o maç...
Carvalhal denilen o genç sempatik Portekizli’nin bundan sonraki mesleki hayatı için merakla maçın sonucunu beklemekteyim...
Beşiktaş’tan öteye insani bir merak benimkisi...
*****
TÜRKİYE’YE KARŞI AMERİKA BİR YANDA, FRANSA VE ALMANYA DİĞER YANDA...
Kaşif Kozinoğlu’nun mektuplarına da yansıyan gerçek artık ayan beyan ortada gözüküyor...
AKP iktidarının 9. yılında Amerika, Türkiye’yi çok önemli bir stratejik müttefik olarak görürken, bütün gücüyle desteğini arkasına verirken, Fransa ve Almanya, Türkiye’ye açıktan mesafe koyduğunu, saklamaya gerek duymuyor...
Çok ilginç bir durum var ortada...
Batı ittifakının Amerika ve Avrupa’nın iki devi olan Almanya ve Fransa, Türkiye siyasetinde ayrışıyorlar...
Başkan Obama ve Amerikan yönetimi, Türkiye’de iktidarın performansından ve yönetim tarzından hayli memnun ve bunu her fırsatta dile getiriyor...
Amerikan medyası da yönetimdeki bu düşüncelere paralel olarak, Tayyip Erdoğan ve yönetimine destek yazılarla dolup taşıyor...
***
Ancak buna karşın Almanya ve Fransa her ortamda Türkiye ve iktidardaki AKP’yle dipten gelen şiddetli sayılacak bir çatışmayı göze alıyor...
Mesafe koyuyor her olayda bu iki ülke Türkiye’ye...
Merkel de Sarkozy de Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üyeliğine sonuna kadar karşı çıkıyorlar...
“Ancak ayrıcalıklı ortak olabilir...” diye bir parmak bal çalıyorlar...
Tayyip Erdoğan, Merkel’e “Almanya’da PKK’ya yapılan yardımların astronomik boyutlara ulaştığını” söylüyor...
“Önlem almıyorsunuz” diyor...
Almanya son olarak Bedrettin Dalan’ı Türkiye’ye iade etmeyeceğini söylüyor...
Gerekçesi şöyle:
“Hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenen eski bir siyasi sanığı iade edemeyiz...”
Bu kararını diplomatik gizli yazışmalarla değil, açıçtan kamuoyuna deklare ediyor Almanya...
Bir anlamda ikili kılıçları çekiyor...
***
Şimdi Fransa, Ermeni soykırımını! reddedenlere hapis cezası veren kararı çıkartmak üzere meclis gündemine alıyor...
Elbette Dalan‘ın iadesiyle Ermeni tasarısı birbiriyle kıyaslanmayacak iki karar...
Ancak aralarında çok önemli bir ortak nokta var...
Bu kararlar son tahlilde, AKP hükümetini “sıkıştırmaya ve rahat nefes alamaz hale getirmeye” yönelik kararlar...
Avrupa’nın iki devi, Türkiye’deki hükümetle her mecrada hissedilir bir bilek güreşine giriyor...
Elbette Amerika’nın dünyadaki etkisi şu anda Avrupa’nın iki devinin çok üzerinde...
Fakat yine de her ikisi de ilginç bir meydan okuma içindeler Türkiye meselesinde...
Merkel ve Sarkozy ikilisini böyle anlamak gerek...
Ermeni tasarısı sadece Ermeni tasarısından ibaret değil...
Türkiye, Amerika’yla, Fransa ve Almanya’nın başını çektiği Avrupa hesaplaşmasında, kendine uzakta bir dünya kurmaya hazırlanıyor...
“Batı’ya yaklaştıkça, Avrupa Birliği’ne gireriz” tezi, geçerliliğini önemli ölçüde yitiriyor...
Türkiye, Amerika’ya yakınlaştıkça, Avrupa’ya uzaklaşıyor...
|
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|