|
Kadına yönelik şiddeti önlemek için çıkarılması planlanan yasa, kadının adını anmıyor, daha da kötüsü bazı kazanılmış hakları da geriye götürüyor. Kadın örgütleri, taslağa şiddetle
karşı çıkıyor
İki hafta önce Beykoz Kaymakamlığı himayesinde düzenlenen bir panelde konuşmacıydım. Dinleyicilerimin hepsi, her yaştan kadından oluşuyordu; zaten konumuz da ‘Türkiye ve kadın’dı. Kadına karşı şiddet meselesi açıldığında onları cesaretlendirerek, konuşmalarını istedim.
Önce bir suskunluk oldu.
Sonra birer birer, ‘komşu’larının, kız kardeşlerinin başına gelenleri dillendirmeye başladılar... Hiçbiri kendi hikayesini anlatmadı. Ama anlatılanlar, hepsinin şiddeti çok yakınlarında yaşadıklarını gösteriyordu. Ölümüne dövülerek sığınma evine kaçan, “Çocuklarından ayrılırsın” diye tekrar koca evine döneni mi istersiniz... Panel sonrası yanıma gelip fısıldayarak “Kocam işsiz, hıncını benden alıyor” diyeni mi...
Hepsinde aynı umutsuzluk, “Bu durumda ne yapılır ki?” bedbinliği. Çoğu, aile bireylerine güvenemeyeceğini biliyor... Ama bu sorundan nasıl kurtulacağını bilemiyor.
Bir toplumun, kadın ayrımcılığı ve şiddet meselesini çözemeyip giderek daha dibe gömülmesini daha iyi ne anlatır? Böyle bir toplum nereye gidebilir, çocuklarına ne verebilir?
Analığı kutsal saymaktan başka kadına dair bir değeri olmayan, o değerin de hakkını vermeyen bir ülkeden ne beklenir?
Böyle bir ümitsiz ruh haliyle ayrıldım Beykoz’dan...
Şahin taslağı
Doğruya doğru... Kadın hakları konusunda aktifliğiyle tanınan Fatma Şahin’in bakanlığa getirilmesi, akabinde ‘İstanbul Sözleşmesi’nin gündeme gelip yeni bir yasa taslağı üzerinde çalışılması, biz kadınları ümitlendirmişti...
Ama ta en başından ters giden bir şey vardı: Kadın Bakanlığı’nın adı bile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na çevrilivermişti. Şeytan ayrıntıda gizlidir. Nitekim Şahin Bakan’ın da “Yasa” diye diye gündeme getirdiği şey, kadının adını anmayan, aile diyerek sorunu genelleştiren, hatta eski yasalara göre kadınlar adına edinilmiş bazı hakları geriye götüren bir taslak müsveddesi çıktı.
Müsveddesi diyorum, çünkü Bakanlık’la taslak üzerinde çalışan, Türkiye’de 237 kadın örgütünü birleştiren ‘Şiddete Son Platformu’, bu yasa metnini kabul etmeyeceğini duyurdu.
Kadınlar “Sahiplenmiyoruz” dedi
Son noktada söyledikleri şu: “Biz kadınlar olarak, hükümetin uluslararası siyasi arenada prestij malzemesi olarak kullanacağı ancak şiddete karşı kalıcı çözüm getirmekten, kadınların ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzak bu tasarıyı sahiplenmiyoruz.”
Biz kadınlar, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu’nda tartışılan bu tasarıyla ilgili olarak Bakan Fatma Şahin’in verdiği sözü tutmasını istiyoruz. Bakanlar Kurulu’nun, tasarının adından başlayarak tüm içeriğine yaptığı müdahalenin geri alınmasını, kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda bir şiddet yasası çıkartılmasını istiyoruz.
Aksi takdirde hiçbirimizin hayatı güvende olmayacak. Şiddet bitmediği gibi, artacak.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne göstermelik bir yasayla gireceksek, alın sizin olsun.
KADININ ADI TASLAKTA BiLE YOK!
* Şiddete Son Platformu bileşeni ‘EŞİTİZ’ (Eşitlik İzleme Grubu), özellikle kadınları koruma konusundaki yasaların uygulanmasında yaşanan eksiklikleri Bakanlık’a iletti.
* Kadın örgütlerinin taslağı kabul edilmezken Bakanlık’ın hazırladığı taslak üzerinde gece gündüz çalışıldı. Ancak çalışılmış taslak, adı bile değiştirilerek ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi’ şeklinde gündeme geldi.
* Oysa kadınlar, aile içi şiddet yaşadıklarında önce aile dışına çıkmaya çalışıyor. Bu süreçte hem aile, hem kadın korunamıyor. Bütün dünyada şiddet meselesine böyle yaklaşılıyor, adı da değiştirilmiyor.
* Platformun, taslakla ilgili ‘acil sorun’ olarak duyurduğu maddeler, meselenin özüne yönelik. Mesela, ‘eşitlik ilkesi’ veya ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ sözleri bu taslakta yer almıyor!
* Tasarıda, sığınma evlerinin artırılacağına dair bir söz yok. ‘Şiddet İzleme ve Önleme Merkezleri’ yeterli kapsamda değil.
* Kadına yönelik şiddeti önlemede, elektronik prangadan önemlisi, bilinç oluşturmak. Bunun için ‘eğitim şart!’ fakat heyhat! Tasarıda bahsi geçmiyor.
* Son anda metinden çıkarılan maddelerden biri ‘ihbar hakkı’. Yani şiddet görenin dışında, çevredekilerin de şikayetçi olabilmesi ibaresi kaldırıldı.
|