Okumuşsunuzdur, gazeteler Cübbeli Ahmet Hoca’nın tutuklanma hikayesinin detaylarıyla dolu. O detaylar ki, tam da medyanın arayıp bulamadığı cinsten. Enformasyon yok, sansasyon çok. Seks, şiddet, mafya, tarikat, cemaat… Hepsi cübbenin altında!
“Seks görüntüleri ile şantaj yapan kişinin Cübbeli’nin eski koruması … olduğu öne sürüldü... Soruşturmanın şok eden detayları Cübbeli’nin fuhuş trafiği ile ilgili. İddiaya göre yaşanan kadın trafiği yine teknik ve fiziki takibe takıldı. … Cübbeli’nin sağ kolu ve karakutusu olarak bilinen …(kişiler) fuhuş yapması için Cübbeli’ye kadın temin ettiler. Takip boyunca Cübbeli’nin beş ayrı hayat kadını ile cinsel ilişkiye girdiği tespit edildi… Cübbeli’ye temin edilen kadınların önce fotoğrafının çekildiği, boy ve kilo ölçüleri alındıktan sonra Ünlü’ye gösterildiği, Cübbeli’nin beğenmesi durumundaysa kadınların buluşma evlerine götürüldüğü belirlendi. Cübbeli’nin beğenmediği kadınlardan birinin Özbekistan uyruklu olduğu (ve fuhşa zorlandığı) belirtildi. …”
Bunlar birçok gazetede yer aldı. Uzun alıntıyı, aynı şeyleri size tekrar okutmak için yapmadım.Nerede yayınlandığının altını çizmek istedim, o kadar. Ajans mahreçli olsa da, “Cübbeli Ahmet Hoca tutuklandı” gibi nötr bir başlıkla verilen bu haber aynen Zaman’da yayınlandı. (bkz: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1213044)
O gazetenin insanlara gazetecilik dersi veren genel yayın yönetmeni “herkes için haber” olan bu olayı ajanstan alıp koymakta bir mahsur olmadığını söyleyebilir.
Peki, o zaman “Fadime Şahin” olayını ballandıra ballandıra yayınlayanlara, Aczimendileri allandıra pullandıra gösterenlere neden kızıyorduk? Benim neden kızdığım belli. O dönemde, bu yayınların gazetecilik etiğine aykırı ve milleti “şeriat geliyor korkusuyla” baskıcı yönetimlere razı etmenin aracı olduğunu yazıp, söyledim. Onları tartışmaktan, memleketin çok önemli meselelerine gözümüzü kapattık.
Şimdi de, biraz Hoca’nın cübbenin altında neler yaptığıyla oyalanalım bakalım. Başkaca şeyleri bir kenara bırakarak.
Lakin, cübbenin altında yalnızca Hoca’nın faaliyetleri yok; bir de Hocacıların iddiaları var.
İnternet sitelerinde demekteler ki, bu işin altında “hükümeti ele geçiren diyalogcular”, yani Gülen Cemaati var: “Bu bir karalama ve sindirme operasyonudur, hükümeti ele geçiren diyalogcuların son hamlesidir… Küçük bir boşlukta hükümeti ele geçirenler bakın nasılda işlere kalkışıyor. Hükümeti elinde bulunduran asıl güçler nasıl da karşısındaki engelleri tahrip ediyor. Okyanus dalgaları bakın nasıl Türkiye’ye vuruyor… Haydi, gün sizin gününüz ey münafıklar, haydi havalara uçun ey bidatçiler. Yaptığınızla övünün ey diyalogcular. Keyfini çıkarın ve Hocamızın düşürüldüğü durumu keyifle seyredin bakalım.”
Tutuklanmadan birkaç gün önce Cübbeli’nin Zaman gazetesini hedef alarak söylediklerine bakınca, insanın içine “cübbenin altından da olsa, dokununca yanıyorsun galiba” diye bir kurt düşüyor:
“İslami Medya diye geçinip de bütün milletin evine giren fakat öbür kötü gazetelerden daha zararlı inançlar millete aşılayan bu medya, İslami geçindikleri halde bunlardan şikâyetçiyiz. … Adam buna para veriyor, evine çoluk-çocuğuna okutturuyor. Orada yazıyor; ‘İslamın hükümlerinin hepsinin tatbik edilmesi gerekli değildir.’ Bende, gazete bende. Sormayın hangi gazete, onu da sen anla! Herkesin evine giren gazete, bedava dağıtılan gazete. ‘Amentüde ittifakımız var’, aynı gazetede çıktı. ‘Yahudi ve Hıristiyan amentüsü ne ise benim amentüm o diyor’. Ya, bunu hangi çıplak gazete yapabilir.” Cübbeli Hoca, bayağı bir dokunmuş işte!
Burası önemli ve bu noktadan kimin elinin kimin cübbesi altında olduğu tartışılmaya değer.
Ancak, bu arada çok daha tartışılmaya değer bir konuyu gözden kaçırmayalım. Lütfen, Can Dündar’ın geçen günkü “Cübbeli’ye açık, bize kapalı” yazısını dönüp tekrar okuyun.
Okuyun ki, kimin eli kimin cübbesi altında belli değilken, MEB internet çağının nimetlerinden yararlanarak nasıl bir nesil yetiştiriyor görüverin!
|