AKP, Yeni CHP ve MHP oylarıyla kabul edilen “Sporda Şike Yasası”, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından, \'Suç ve ceza arasındaki dengede ölçüsüzlük ve bir caydırıcılık etkisinin yok olduğunu ben gördüm'' gerekçesiyle “veto” edilip Kamutay’a geri gönderilince, Başbakan’ın sindirim sisteminden ameliyat olmasında toplanan “dikkatler” dağıldı, kıyametler koptu. İktidar partisi AKP kendi içinde dalgalandı, çalkalandı. AKP’li kimi vekiller, “veto”cu Cumhurbaşkanı Gül’ün “yanında”, kimi “karşısında” yer aldılar. Ortalarda gezinmeyi yeğleyenler ise hayli çoğunluktaydı.
Derken… “Belirleyici ses”, ameliyatından dolayı İstanbul Üsküdar Kısıklı’daki villasında istirahat eden Başbakan’dan geldi: “Şike yasası doğru bir düzenlemedir. Geri adım atmayın. Ama Çankaya Köşkü’nü rencide edecek mesajlardan da kaçının…”
8 Aralık 2011 Pazartesi günü Ankara kulislerine düşen bu ses, AKP içindeki dalgalanmayı bıçak gibi kesti; “Gül”cü” Bakan ve vekilleri susturdu, çark ettirdi. Gül’den gelen “veto”lu yasa, ilkin Kamutay Adalet Komisyonu’nda, sonra Kamutay Genel Kurulu’nda, 11 Aralık 2011 Pazar sabahı saat 05.00’da, 6 ret, 1 çekimsere karşın, 284 oyla kabul edildi.
Bu kabulle, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, -tartışmasız- “rencide” oldu!
….
Cumhurbaşkanı Gül, dün gene de, eşiyle, Başbakan’ı evinde ziyaret etti...
Gül ile Başbakan’ın, bir saat 45 dakikalık “görüşme süreci”nde neler konuştukları, önümüzdeki günlerde Ankara kulislerine düşecek...
“Rencide edilen” Cumhurbaşkanı ile “rencide eden” ya da “rencide ettiren” Başbakan, “eskisi gibi” olabilecekler mi? AKP içindeki “cemaatçiler (Gülenciler) - milli görüşçüler” kavgası daha bir derinleşerek sürecek mi? AKP’den yeni bir parti çıkacak mı, yoksa “çıkarlar gereği” her şeyin üstü şalla, türbanla, hasırla, kilimle, halıyla örtülecek mi?.. Bütün bunları, Ankara kulisleri dalgalandığında, önce “ipuçları”yla, sonra “ayrıntıları”yla öğreneceğiz.
….
Öğreneceğimiz bir şey daha var: Başbakan’ın “eskisi gibi” olup olamayacağı!..
26 Kasım 2011 Cumartesi günü “bağırsak ameliyatı” olan Başbakan, doktorların istemiyle evinde dinleniyordu. Ancak… Başbakan, önceki gün (10 Aralık 2011 Cumartesi), 11 gün aradan sonra evinden çıktı, Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’ne gitti. Yanında, kızı Sümeyye vardı.
Başbakan’ın Kısıklı’daki evi ile Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’ne makam aracıyla önceleri “beş dakika”da gidilirdi, bu defa 15 dakikada gidildi. Çünkü: Makam aracının “ağır gitmesi”ne özellikle ve öncelikle “özen” gösterilmişti. Çünkü: Başbakan ameliyatlıydı ve “sarsılmamalı” idi!
….
Başbakan’ın “sarsılmaması”, önemli bir gelişme, önemli bir olaydı!.. Öyle ki… Dolmabahçe’de, görüntü alınmasına izin verilmedi! Büyük olasılıkla, Anadolu Ajansı’nın çektiği bir iki kare fotoğrafla ve o bir iki kare fotoğrafın basına “servis edilmesi” ile yetinildi!..
Neden böyle davranıldı?!.
Çalışmalarına anca yarın başlayabilecek Başbakan’ın sağlığında, -her ne kadar yapılan resmi açıklamalar ‘Sayın Başbakan’ın sağlığında hiçbir sorun yok. Sayın Başbakan’ın sağlığı gayet iyidir’ dense de- gizlenen, gizlenmeye çalışılan “ciddi sorunlar” mı var?!.
İpucu, Başbakan’ın bundan sonra sarsılıp sarsılmayacağında!..
….
“Sarsılmaması”na böylesine özen ve duyarlılık gösterilen Başbakan’ın kendisi, “sarsılmaya” izin verecek mi?!. “Sarsma”yı sürdürecek mi?!. Sürdürürse, düşük seviyede mi, yüksek seviyede mi sürdürecek?!.
Bütün bunlar… Siyasayı, siyasileri ve siyasi gelişmelerin sonuçlarını kökten etkileyecek, belirleyecek, biçimleyecek!..
….
Başbakan eğer eskisi gibi veya eskisinden beter, herkesi ve her şeyi “sarsarsa”, “sarsamaya” kalkarsa… “Yapılan resmi açıklamaların tamamı doğrudur, Başbakan’ın sağlığında hiç bir sorun yoktur; verilen görüntüler de, toplumsal dikkati başka noktalara çekmeye yönelik kandırmaya yönelik “oyun”dan başka bir şey değildir” demektir.
Yok eğer Başbakan eskisi gibi “sarsıcı” söylem ve eylemlerde bulunamazsa… “Başbakan, resmi açıklamaların tersine, ciddi sağlık sorunları yaşıyor, sunulan görüntüler de birer doğrulardır” demektir.
….
Başbakan’ın, “sarsmaması”, “sarılmaması” kadar, “sarsılmamaya” özen göstermesi, ödün vermemesi de önelidir. Ve bu… Başlı başına yüklü bir “ipucu”dur!..
….
Sizin çekti mi, bilmiyorum, benim çekti: Anımsayacaksınız, Yakın geçmişte, Başbakan rahatsızlanmış, makam aracının içinde bayılmış kalmıştı. Yakındaki bir özel hastaneye götürülmüştü. Başbakan’ın içinde bulunduğu makam aracının kapı camı, inşaattan getirilen balyozla kırılmıştı. Başbakan araçtan anca öyle çıkarılabilmişti. Hastane sonrası süreçte Başbakan’ın yanında hep -her nedense eşi Emine Hanım yoktu- kızı Sümeyye vardı. Önceki gün de Başbakan’ın yanında gene eşi Emine Hanım yoktu, kızı Sümeyye vardı! Neden acaba?!.
|