Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP iktidara mı yürümek istiyor yoksa AKP’nin gerçekten yüzde 50’leri bile aşarak tek başına ezici biçimde iktidara gelmesini mi?
Bir parti, zaten 8 yıl doğru dürüst muhalefet yapamamakla suçlanırken, şimdi seçime sadece üç ay kala nasıl bu kadar hata yapabilir, başına gelenleri nasıl bu kadar kötü yönetir ve gün geçtikçe kamuoyundaki itibar ve güvenini sarsabilir anlamak mümkün değil.
AKP iktidarından mutlu olmayan, bu iktidarın Türkiye’yi Cumhuriyet değerlerinden saptırarak dönüştüreceğinden endişeli olan milyonlarca kişi CHP’ye bir umut olarak bakmak istiyor ama umutsuzluktan kurtulamıyor. CHP yönetimi ise bu gerçeği asla göremediği gibi kendi iç çekişmeleri nedeniyle sürekli patinaj yaparak geri kayıyor.
Seçildiği gün toplumda büyük heyecan yaratan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, ne yazık ki geçen günlerde arkasına aldığı rüzgârı iyi değerlendiremedi.
Partisine hâkim olamadığı gibi iplerin başkalarının eline geçmesini de engelleyemedi.
Her zaman söylediğimi tekrarlamak istiyorum. Siyasi partiler içinde örgütü en kötü parti CHP’dir. Bu partinin örgütü var bile diyemezsiniz. Yıllardır hiçbir başarısı olmayan adamlar, parti binalarında oturur, bölgecilik, hemşehricilik, etnik kardeşlik bağlarıyla sadece kendi saltanatlarının sürmesini amaçlayan işler yaparlar.
Ülkenin çıkarı, iktidara gelmek umurlarında bile değildir.
Kemal Kılıçdaroğlu kılıcını çekip bu garabeti bir türlü ortadan kaldıramadığı gibi, esiri de oldu.
İşte görüyorsunuz, bir kadın koca partiyi dağıttı, itibarını, güvenirliliğini sattı.
Ne Genel Başkan, ne eskisi, ne yardımcıları durumu yönetebildi.
Şu anda CHP’de kimsenin çalışmadığı gün gibi ortada. Varsa yoksa milletvekili listelerinde yer kapma çabası. Genel Merkez binası arı kovanı gibiymiş, gelenlerin yüzde 99’u adaylık kulisi yapıyor.
CHP Genel Başkanı’na, milyonlarca kişinin umudu adına şunu önermek istiyorum;
* Çevreniz sarılı, siz işlerin iyi gittiğini sanıyorsunuz, ama öyle değil, hemen yanıbaşınızdaki birkaç kişiden hemen kurtulun. Korkmayın zaten size umut bağlayan milyonların da onları sevdiği söylenemez, bir oy kaybı yaşamazsınız, tam tersine oyunuz artar.
* Örgüt dediğiniz garabeti hiç vakit kaybetmeden tamamen feshediniz. Üyelikleri sıfırlayınız ve yeni baştan ama güvendiğiniz bir kadroyla kurunuz.
* Asla korkmayın, sizi iktidara o örgüt değil, yüreği Türkiye için çarpan milyonlarca kişi taşıyacaktır. Onlara güvenin, isterse parti binalarınız bile kapalı olsun, fark etmeyecektir.
* Unutmayın ki; sizi gaza getirip yüzde 40 oy hedefi açıklattılar, bunun altında kaldığınız an hemen yanıbaşınızdaki kişiler zaten sizi o an boğacaktır.
* Bunları başaramasanız bile hiç olmazsa milletvekili listelerini kendiniz yapınız, güvendiğiniz kişilerin hesaplarını biliniz, onlar sizi yanıltacaktır.
* Ve son olarak, eğer hâlâ korku içindeyseniz lütfen Genel Başkanlığı hemen bırakınız. Milyonlar sizi umut olarak görmek istiyor, elinizde tarihi bir fırsat var, başaramadığınız zaman zaten siyasetin çöplüğüne ağzı kapatılmamış poşet gibi atılacaksınız.
*****
MERAK ETTİKLERİM
Günde 300 kişiyle görüşünce ne oluyor?
CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Baykal’la ilgili taciz iddialarına karşı adeta “çıplak” yakalanınca çareyi topu taca atmakta buldu anlaşılan.
Diyor ki “Ben günde 300 kişiyle görüşüyorum. Bu kişiyle de görüşmüş olabilirim.”
Yanisi şu ki, Gürsel Tekin insanlarla “laf olsun” diye görüşüyor. Günde 300 kişiyle görüşmek marifet değil ki, önemli olan bu görüşmelerden bir fayda sağlayabilmek.
Demek ki Gürsel Tekin kimseyi dinlemiyor aslında, aklı başka yerde görüşüyor, görüştükleri de “Derdimi anlattım, inşallah iyi şeyler olacak” diyerek sevinçle evine dönüyor.
Ana muhalefetteki kalitenin seviyesine bakar mısınız?
*****
BUNU YAZMAK GEREK
Halk TV rezaleti
Şu işe bakın, iktidar partisi neredeyse bütün medyayı esir almışken, ana muhalefet partisi kendi yararına yayın yapabilecek bir televizyona bile destek olamıyor.
Halk TV ne zamandan beri yayında. Üstelik Digiturk gibi üyeliği pahalı bir sistemin de içindeydi.
Ama CHP yönetimi bu televizyonu iyi kullanmak yerine satmaya kalktı. Onu da yüzüne gözüne bulaştırdı, rezil oldu.
Neden biliyor musunuz? Çünkü CHP yönetiminin vizyonu yok, becerisi yok, yeteneği yok.
Bulunması gereken sadece biraz finans desteğiydi.
Türkiye’nin tanıdığı sevdiği bir isme hatırı sayılır bir maaş ödeyeceksiniz, ekibini kurması için yine hatırı sayılır bir bütçe vereceksiniz ve sonra da işi teslim edeceksiniz.
Ama hayır, olmaz. Çünkü kanalın başında güçlü bir yönetici bulunursa yayınlara müdahale edemez, ekranı oyuncak gibi kullanamazsınız.
CHP’de bir tek sağduyulu yönetici olsa Halk TV’yi üstelik yasalara da uygun biçimde çok iyi kullanabilir, bu kanalı Türkiye’nin en izlenen kanallarından biri yapabilirdi.
Bunun yerine ne yaptılar? Yeteneklerinden asla şüphe etmediğim Ankaralı bazı gazeteci arkadaşlarımızı “boğaz tokluğuna” çalıştırdılar, yayın bağımsızlığı tanımadılar, kendi propagandalarını yapmak ve egolarını tatmin etmek için kötü, kalitesiz, asla izlenemez yayınlar yaptırdılar.
Sonra da “kimdir, nedir, ne amaçlamaktadır” diye bakmadan bazı gazetecilerle kapı arkalarında pazarlığa oturdular.
Sonucu biliyorsunuz.
Yazık değil mi onca çalışana, yazık değil mi üç kuruşa sömürülen emeklere ve yazık değil mi koca partiye.
*****
CANIMI SIKAN ŞEYLER
İstanbul İl Başkanlığı rezaleti
Ne garip değil mi? İstanbul’a İl Başkanı atayacaksınız, ama iki ay bile dolmadan o kişi istifa edecek, Genel Merkez’i suçlayacak, Genel Merkez de bu kişiyi aşağılayacak.
CHP olunca artık insan şaşırmıyor bile.
Dün CHP’lilerle konuşmaya çalıştım. İl Başkanlığı’nı bırakan Nebil İlsever’in yakınları “55 günde Genel Başkan’la konuşamadı, telefonlarına çıkılmadı. Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin bir gün bile İl Merkezi’ne uğramadı” dediler.
Operasyonu yaptığı bilinen Gürsel Tekin’e yakın olanlar ise “İl Başkanı kendi başına iş yapmaya kalktı. Dengeleri bozdu, garip ilişkilere girdi” diyorlar.
Nereden bakarsanız bakın hoş değil.
İşte Genel Başkan’ın bu durumu görmesi ve iyi analiz etmesi gerekir.
Çünkü sorun seçime hazırlanmak değil, kimilerinin “Kendi adamlarını partinin önemli yerlerine ve milletvekili listelerine yerleştirme” çabasıdır.
*****
Mustafa Balbay, “CHP bir siyaset kazanı. Ben de o kazanın içinde yoğrulmaktan mutluluk duyacağım” demiş. Mustafa Balbay yoğrulmanın yanında yanmayı da göze almalı, zira o kazan sürekli kaynıyor. (Gani Yıldız)
|