Tütengil cinayetinin 32. muamma yılı

08 Aralık 2011 Perşembe, 08:51

Takvim

Tam 32 yıl önce dün. Yani 7 Aralık 1979 günü bir cinayet kurbanının fotoğrafını çekmiştim. Sabah saat 07.45'de, Levent Sülün Sokak köşesinde yatan bir kurbandı o. Evinden çıkmış, az ötedeki otobüs durağına doğru giden İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Enstitüsü Başkanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'di o kurban. Sokağın tam ortasında dört ayrı silahtan çıkan on iki kurşunla can vermişti. Yüzükoyun asfalta düşmüştü cansız bedeni. Gözlükleri gözünde, çantası yanı başındaydı. Öğrencileri dakikliğine hayran oldukları hocalarını beklediler. O bir kitabında \'Benden yarına kalacak olan namusluca yaşanmış bir hayat, kitaplarım ve çocuklarım olabilir\' diye yazmıştı. Doğruydu belki ama eksikti. O günden bugüne kapanmayan bir de dosya bırakmıştı hoca.

Alçaklar nerede
Resmi kayıtlara ve resmi tarihe \'kimliği belirsiz kişilerce\' vurulduğu yazıldı. \'Faili meçhul\' bir cinayet olarak girdi dosyalara. Onu alçakça öldürenler, kaçmadan \'Ne Amerika Ne Rusya, Bağımsız Türkiye. Savaşımız sürecektir. Anti Terör Birliği / ATB\' yazılı bir not bırakmışlardı. 58 yaşında, ilerici, demokrat, aydınlanmacı kimliği ile tanınan Tütengil, profesör olmadan önce çeşitli liselerde felsefe öğretmenliği yapmış, Köy Enstitüleri'nde ders vermişti.

İş derinde
Tütengil'in ölümünün ardından savcılığa giden Deniz ve annesi, \'Buraya boşuna gelmeyin, bu olayın kökü çok derinlerde\' dendiğinde katlanan acılarına, Tütengil'in malulen emekli edilmesi işlemleri sırasında dosyanın kayıp olduğunu öğrenmeleriyle derin bir umutsuzluk da bırakmıştı.
Dosyanın bulunduğu haberini alıp Selimiye Kışlası'na koştuklarındaysa, başka bir davanın tutanaklarıyla karşılaştılar.

Nasılsınız
Önceki gün Sivas Katliamı konusunda kurbanların yakınlarından haklı isyanlar, haykırışlar vardı ya. Ben de kızı Deniz Tütengil'in haykırışlarını anımsadım. \'Cinayeti işleyenler yakalanıp cezalandırılmadıkça babam o asfaltta yatıyor olacak, biz de bu ülkede mutlu, huzurlu yaşayamayacağız\' demişti.
Nasılsınız mutlu ve huzurlu mu?..