Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Salı (6 Aralık 2011) günü İstanbul'da düzenlenen “2012 yılı Dünya Bankası Kalkınma Raporu Cinsiyet Eşitliği ve Kalkınma Tanıtım Toplantısı”na katıldı. Konuşması sırasında, Halkevleri üyesi üç bayan ayağa kalktı, pankart açtı, “Kadın örgütleri size güvenmiyorlar” diye bağırdı. Güvenlik görevlileri abında harekete geçtiler. Bakan Şahin, güvenlik görevlilerine, “Bir şey yapmayın, siz bırakın…” dedi durdu. Güvenlik görevlileri, Bakanı dinlemediler, protestocu üç bayanı salondan ite kalka çıkardılar.
“Durun, yapmayın, siz bir şey yapmayın…” diyen, emreden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir Bakanıydı! Ama ileri “emirleri yerine getirmek” olan güvenlik görevlileri, “emreden” konumundaki Bakanı dinlemiyorlar!.. Allah aşkına, bu ne demektir?!.
….
İçinde bir yığın ileti taşıyan bu olay, “Futbolda Şike Yasası”nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından “veto” edilmesiyle başlayan “AKP’de çatlak” tartışıları arasında gözlemlenmedi, önemsenmedi, yitti gitti! Öyle ki… “AKP’deki çatlak” tartışıları, Başbakan’ın, bağırsaktan ameliyat olup Üsküdar’daki evinde istirahat etmesini, evinden dışarı adımını atmamasını dahi gündemde tutundurmadı! Belki de… “AKP’deki çatlak” tartışıları “Başbakan’ın hastalığı”nı gizlemek için çıkartıldı ve abartıldı! Belki de… “AKP’deki çatlak” gerçekten tartışıldığı içerikte ve dozdadır! O zaman… Güvenlik görevlilerinin, “Bakan dinlemeleri”, “Bakan emrini yerine getirmemeleri” ciddi anlamlar kazanıyor, başka ipuçları veriyor!.. Aynı şey, güvenlik görevlilerine sözünü geçiremeyen Bakan için de geçerli!..
Bakan Şahin, sözünü dinlemeyen, emrini yerine getirmeyen o güvenlik görevlileri için ne yaptı veya yaptırdı? Soruşturma başlattı mı? Başlatmadı ise “Neden?” sorusunun karşısına, “Ortada çok vahim bir durum var, demektir” sözcüklerinden oluşan düşünce geçer dikilir!.. “Başbakan, giderek asker yanına kayıyor” biçimindeki söylem ve savlar da bir başka “anlam” kazanır!..
….
Doktorların evinde dinlenmesini istedikleri, evden dışarı çıkmasına izin vermedikleri Başbakan dün evinde, iki konuğu ağırladı. Biri, Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Tani idi; diğeri, KKTC Başbakanı İrsen Küçük’tü.
Doktorların uygun görmemeleri üzerine, 10 Aralık 2011’deki Katar gezisini iptal eden Başbakan, dünkü konuklarıyla çekilen fotoğraflarda sağlıklı görülüyordu… “Görülüyordu” diyorum… Başbakan, görüldüğü gibi sağlıklı da olabilir, sağlıklı da olmayabilir. Ve… Başbakan, görüldüğü gibi “sağlıklı ise” evden çıkmaması, “sağlıklı değil ise” bu sağlıklı görüntü neyin nesi?!.
“Ülkenin Başbakanı bir ameliyat geçiriyor, doktorlar evde dinlenmeyi kaçınılmaz kılıyorlar. Ama ne sonrasından, ne başka ayrıntılardan toplum bilgilendirilmiyor” dedikten sonra, asıl soru şu: Neden?!.
Bu “Neden?!.” Sorusu ve bu sorunun yanıtı ya da yanıtları çevresinde oluşması gereken gündem, başka başka konularla dolup taşıyor!
Demek ki… Kapalı kapılar ardında, toplumun bilmesi istenmeyen ilginç şeyler oluyor!..
….
Kapalı kapılar ardında olanları da “gizlilikten” çıkarıp topluma kazandıracak muhalefettir. Özellikle anamuhalefettir.
Peki ne yapıyorlar?!
Eğip bükmeden hemen söyleyeyim: Kapalı kapılar ardında, usa (akla) hayale gelmeyecek bir takım işler çevirenlerin ortaya sürdükleri “uyduruk gündem”lerine takılıyorlar!.. Hele Yeni CHP yönetimi!.. Neredeyse, “Futbolda Şike Yasası”nı veto eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, Gül’e arka çıkan, o ünlü (!) “Şeyini şey ettiğimin şeyi” sözünün sahibi Bülent Arınç’ı, Başbakan ve Başbakancılar adına çarmıha gerecekler!
Yeni CHP’nin Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Kamutay’da, Pazartesi (5 Aralık 2011) günü, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, kalkmış \'Bülent Arınç liderlik sevdasında. Sayın Abdullah Gül liderlik sevdasında. Ameliyat olmuş, hasta yatağında bir Başbakan... 'Buradan ben çıkar mıyım' deyip veto eden bir Cumhurbaşkanı, 'ben biat etmedim' diyen bir Bülent Arınç... Ayıp, yakışmıyor. Başbakanın hastalığından faydalanıp liderlik sevdasına düşmüşler, hiç yakışmıyor. Bunca yılık arkadaşlar” diyor, “Çok şaşkınım. Ben anamuhalefet partisinin grup başkanvekili olarak Başbakanın sağlığına dua ediyorum. Konuşurken nezaket dahilinde konuşmaya çalışıyorum. Hasta insanı incitmemek istiyorum. Birkaç gündür konuşmalarımız biraz daha sakin, biraz daha alt perdeden konuşuyoruz…\' diye ekliyor.
Bu kafa mı, kapalı kapılar ardındaki dümenleri halka taşıyacak?!
Bu kafa ve bu kafadakiler, Başbakan’ın hastalığından, evinde dinlenmesinden öylesine etkilenmişler ki (!), Salı günleri gerçekleştirdikleri “parti grup toplantıları”nı önceki gün yapmadılar! Yapmamalarına ilişkin, Pazartesi günü yayınladıkları “Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bugün İstanbul’a gidecek ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in annesinin cenaze törenine katılacak. Tekin’in annesi Heyrat Tekin’in cenazesi yarın Karacaahmet’te Şakirin Camiinde kılınacak öğle namazından sonra toprağa verilecek” tümcelerinden oluşan “gerekçe”leri, gerçeklikten ve inandırıcılıktan çok uzaktı. Öylesine çok uzaktı ki… Başbakan’a, “yalakalıkları”nı ortaya seriverdi!..
Kimsenin kuşkusu olmasın… Yeni CHP’li yöneticiler, “Başbakan’a yalakalıklarını” aslanlar (!) gibi savunacaklar, size, bana kükreyecekler. Tınmayın...
|