Cumhurbaşkanı yeni yasayı veto etti. İyi de etti. Şüpheler dolu bir faaliyete Cumhurbaşkanı ortak olmadı. Ama partiler bu vetoya karşı ayaklandı ve aynı yani veto edilen yasayı yeniden Çankaya’ya gönderme kararı aldı.
Her şeyden önce, şike binlerce taraftarı, seyirciyi ve spor toto oynayanları enayi yerine koymak, aldatmak değil mi? Bana göre, “spor toto” oynayanlar, bu iddianamede şikeci denilenler mahkum olursa, onlardan tazminat isteyebilir.
Cezalar yüksek olabilir, bunu o kanun yapıldığı zaman siyasiler ve spor adamları istemedi mi? İstedi.
Öyleyse bugün bunların büyük bir bölümü niye geri adım attı. Cezalar indirilecekse, bu işler örgütlü suçlardan çıkartılacaksa o gün o kanun niye yapıldı.
Cumhurbaşkanı veto gerekçesinde “Kişilere özel kanun olmamalı” diyor.
Doğrudur. Adeta “af kanunu” gibi şike için yeni kanun çıkartıldı. Tabii bu yüzden de Gül yeni kanunu veto etti ve iyi etti.
* * *
Şike yapılmadıysa tutuklananlar serbest kalacaktır.
Ne zaman? Dava sonunda.
Cezaları indiren yeni yasa bu bakımdan da dikkati çekiyor.
Yani, “şike yaptılar, mahkum olacaklar, bari daha az ceza alsınlar” amacı mı var, diyenler çoğunlukta.
Yani, bu Cumhurbaşkanı’nın iptal gerekçesindeki “kişilere özel kanun olmamalı” sözünü doğrulayan yaygın düşünce oluyor.
* * *
Burada eleştirilecek olan belki de tutukluluk süresinin uzunluğu olabilecektir.
Dava 3-4 yıl sürecekse sanıklar o süre boyunca cezaevinde kalmamalı. Çünkü burada şüphe var, mahkumiyet yok. Belki içerdeki bu şüpheli kişiler, mahkeme sonunda beraat edecekler. Öyleyse niye bütün duruşmalar boyunca içerde tutuluyor. Yani, niye tutukluluk, mahkumiyet halini alıyor. İşte önlenecekse bu önlenmeli, cezaları indirmek değil. Dört partinin yeni kanun üzerinde, yani Cumhurbaşkanı’nın veto ettiği kanun üzerinde hemen anlaşmaları da onların itibar kaybetmelerine neden oldu sayılabilir. (BDP sonradan anlaşmadan çekildi) Milletvekili maaşlarını arttırma konusu dışında anlaşamayan partilerinin bu konuda hemen anlaşmaları ilgi çekici sayılmaz mı?
Bu düşünülünce, futboldaki bozuk düzen siyasette de karışmış sayılabilir.
* * *
Cumhurbaşkanı Gül bu veto ile prestij kazanmış.
Partiler ise “özel kanun” çıkarmakla prestij kaybetmişlerdir.
Dışarıda konuşuyorlar ve vetoyu eleştiriyorlar ama şimdi merak edilen partilerin Meclis’te ne yapacağıdır.
BÖLÜCÜLERE FIRSAT
Başbakan’ın Dersim konusundaki tutumuna Kılıçdaroğlu karşı çıktı.
“Sayın Başbakan topluma kin ve nefret tohumları ekti” dedi.
Bunu belki de elbirliği ile yaptık.
74 yıl sonra yaptık.
Geçen gece TV’lerde “Siyaset Meydanı” vardı.
Orada konuşan bir genç adam ve bir kız bu kin ve nefretin temsilcisi oldu.
Onlar gibiler TV’de böyle konuşabildikleri için “Türkiye’de demokrasi var” denebilir. Ama bazıları fırsat buldukça kin ve nefret kusuyor ve mevcut demokrasiden yararlanıp bölücülük yapıyorlarsa bu savunulabilir mi? Bu adam ve kız gibi.
KOLESTEROL MUAMMASI
Kolestrol ilacı kullanan çok kişi var.
Şimdi bunlar tedirgin. “kullanalım mı, kullanmayalım mı?” endişesi içindeler.
Bunların endişesine son verecek olan Sağlık Bakanlığı değil mi? Peki o nerede? Susuyor. Neden?
Bakanlık doğru neyse onu acilen açıklamalı.
Üstelik halkı yanıltanlar “Sakın ha kullanmayın” diyenlerse onlar, yok “kullanabilirsiniz” diyenlerse onlar cezalandırılmalı. Bakanlığın bir “Bilimsel Kurul”u yok mu? Yoksa, oluşturulmalı.
DENGE
ABD mi, komşular mı?
Amerikan Başkanı’nın işi var bu yüzden başkan yardımcısı geldi. Türkiye ABD ile arasını iyice düzeltti.
Hem de İsrail’le böyle kavgalıyken.
ABD İsrail’le Türkiye’nin arasının düzelmesini de istiyor. Bunun için neler yapılacağını herhalde kısa sürede göreceğiz.
Yalnız, ABD ile Ankara’nın arasının çok sıkı-fıkı olması Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini de zedelememeli marifet bu.
Yoksa ABD’yi eskisi gibi yeniden kazanırken bölgedeki etkinliğimizi kaybedeceksek, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demek doğru olmaz mı?
Yakın geçmişte Kaddafi ile çok dosttuk.
O dostluk Libya’nın bombalanmasına Ankara’nın katılmasıyla bozuldu. Acaba bizim Topkapı Sarayı’nda 300 kurşun atan Libyalının bu kurşunları bombalamaya cevabı mıydı?
Suriye ile de öyle. Suriye Devlet Başkanı Esad ile neredeyse “kan kardeş” olmuştuk oysa şimdi aramızda sanki “kan davası” var. Suriye, “Türkiye ile serbest ticaret anlaşması kapsamındaki tüm çalışmaları askıya aldığını” bildirdi.
Hele İran, Türkiye aleyhine neler söylüyor, neler.
Oysa ki kısa bir süre önce Türkiye İran’ı Amerikan baskılarına karşı koruyordu, direniyordu.
Ankara, ABD ile komşularımız arasındaki dengeyi iyi kuramazsa, “etrafımızdaki ülkelerle sıfır problem” lafı tarih olur, unutmayalım.
Bunun için Ankara’nın dış politikada teenniyle hareket etmesi gerekir. Ama ne yapalım ki Ahmet Davutoğlu gibi karardan karara koşan aceleci bir Dışişleri Bakanımız var.
TV’LER
“Debreli Hasan” dolu...
Mübarek gidecek, demokrasi gelecek. İşte Mısır’da beklenti buydu. Yorumcularımızın çoğu da bunu vurguluyordu.
Mübarek gidecek, demokrasi gelecek.
Sivil iktidar olacak. Hem de ilk cumada.
* * *
Geldi, ama demokrasi mi?
Hayır, asker.
“Geldi” demek bile doğru sayılmaz. Çünkü zaten iktidarda olan onlardı, yine onlar...
Mısır’da, iktidar böylece isim değiştirdi ama el değiştirmedi.
Askerdeydi yine askerde.
Şimdi askerler “6 ay sonra seçim var, sandığa gidilecek” diyorlar.
Demokrasiyi yapan, yalnız seçim değil ki, sandık değil ki, kurumlardır. Bu da unutulmamalı.
* * *
Yukarıdaki satırları bu köşede, şubat ortalarında yazmışız.
Hani “Mübarek gidecek demokrasi gelecekti.” Hani siviller gelecekti hem de ilk Cuma’da.
6 ay değil 10 ay geçti ve Mısır’da yeni anayasa olacak ama onun da bazı maddeleri muhaliflerce beğenilmedi, 3 ay sürecek seçimler de geçen gün başladı ama yine gösteri, yine demokrasi istekleri.Yine sivil idare beklentileri.
“Tahminim tutmazsa gelip bu ekranda özür dilerim” diyenler, acaba şimdi nerede?
Yoksa başka konuda mı “atıp tutmak”la meşguller?...
|