Ergenekon’la birlikte “hep olmamış” olayları öğrendik, hep “yapılamayanları” tartıştık. Tam üç yıldır bu oyun böyle sürüp gidiyor.
Deniyor ki “Darbe yapacaklardı.” Kim yapacaktı? 2004’teki komutanların bir kısmı, gazeteciler, bazı rektörler, akademisyenler, bilim adamları, sendikacılar.
Peki darbe olmuş mu? Bırakın olmasını bir kalkışma, bir hareketlenme yaşanmış mı? Hayır.
Üstelik “asıl darbeci” olarak gösterilenlerin hepsi emekli olmuş, kendi köşelerine çekilmiş. Birkaçı ise demokratik yollardan, ama sivil toplum örgütleri içinde ama bir siyasi partide ama bir dernekte ve medyada savundukları görüşler doğrultusunda çalışmışlar.
Ama tam üç yıldır “dehşetengiz” bilgilerle donatılıyoruz. Cami bombalamadan, Yunanistan’la savaş çıkarmaya, yeni idari yapı hazırlamaktan, kimi suikastlara, komplolar düzenlemekten muhtıra vermeye neler anlatıldı bizlere.
Ortada ve akıllarda kalan tek gerçek ise “bunların hiçbirinin gerçekleşmediği” ve hatta “neredeyse tamamının sadece düşünüldüğü.”
Ve bütün bunları, artık ne kadarı hukuki ne kadar yasa dışı, bilmediğimiz telefon konuşmalarının, ortam dinlemelerinin ya da bizzat izlemelerin fütursuzca medyaya servis edilmesi sayesinde öğrendik.
Bu dinlemelerin ortaya saçılmasıyla, nice insanın itibarı zedelendi, suçlu gibi algılanmasının yolu açıldı, onurları ayaklar altına alındı, kimileri utancından canına bile kıydı.
Köşelerinde ve çıktıkları ekranlarda ahlâktan, namustan, vicdandan söz edenler, kişiler hakkında doğruluğu kesinleşmemiş, incelenmemiş, araştırılmamış bilgileri ballandıra ballandıra anlatmaktan çekinmediler.
Bunun son kurbanlarından biri de CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal. OdaTV operasyonunda tutuklanan bir kadın gazetecinin, başından geçtiğini söylediği tatsız bir olayı, kendi müdürüne telefonla aktarmasını, yani aslında sadece birkaç kişi arasında kalan bir olayı tüm kamuoyuna duyurmaktan çekinmedi bazıları.
Ne Baykal’ın onuru ve itibarı, ne olayda adı geçen kadın gazetecinin iffet ve namusu önemliydi bunların gözünde. Çünkü, iktidara payanda olabilmek için ar, hayâ, ahlâk, namus ve vicdan fakirliği çeken bu kesim “hedefe giden her yol mübahtır” kuralına aynen uydu.
Güya demokratik bir tavırla “şantajı ortaya çıkardıklarını” söyleyip ekliyorlar “Baykal ucuz kurtuldu.” Oysa Baykal’a asıl şantaj şimdi yapılmış oldu. Baykal’ın onuru şimdi zedelendi.
|