Dersim’i sahiplenmek!

02 Aralık 2011 Cuma, 06:34

Yüksel BAYSAL /Yeni Dönem

Türkiye Dersim konusunu konuşmaya devam ediyor. Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan Dersim olayının bütün çıplaklığıyla ortaya çıkması tarihle yüzleşmek anlamında çok önemli…






Bu noktada özellikle şunun altını çizmek isterim, tarihle yüzleşirken, tarihle hesaplaşmaya gitmeye çalışanların var.
Cumhuriyet devriminden hesap sormaya kalkıyorlar.
Ne Aleviler buna izin verir ne de Cumhuriyet kuşakları…
Çünkü biliyoruz ki, bugün sahip olduğumuz demokrasinin temeli Cumhuriyet Türkiye’sidir.
Bugün çağdaş dünyanın onurlu bir ülkesi olarak yaşıyorsak, bunu Cumhuriyeti kuranlara borçluyuz…
Nasıl ki, çocuklarını boğdurttuğu için Osmanlı Padişahı Kanuni’yi mahkum etmiyorsak, Dersim meselesine de biraz o tarihi perspektiften bakmak lazım.
Daha 15 yıl önce sırf Alevi-Kızılbaş-dinsiz diyerek insanları Sivas’ta yakan zihniyetin özrü doğrusu çok komik oluyor!

XXXXXXXX

Bu konuda CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın çok önemli bir sözü oldu.
“Bir Dersim’li AKP’ye genel başkan olabilir mi?”


XXXXXXXX

Dersim konusunda MHP il eski Başkanı Necati Uğur Öztürk, benim yazıma bir ileti-yorum göndermiş.
Onu sizinle paylaşmak istiyorum:
“Değerli dostum, her zamanki gibi harika bir yazı ve gündemin canlılığı ile dolu... Konulara değinirken sonuç yorumunu yine biz okuyuculara bırakmışsın... Bir diğer değerli dost ve ağabey Em. Kur. Alb. MEHMET DURSUN da bilgi ve belgeleri ile konuya açıklık getirmiş... İşin üzücü tarafı ise Mehmet Dursun'dan ne TSK, ne devlet ve maalesef ne de siyaset yeterince faydalanamadı diye düşünüyorum.
Yazının özüne gelince; ülkemizde her nedense konular sadece tek taraflı bir bakış açısından değerlendirilmeye çalışılmaktadır ve her nedense DERSİM konusu irdelenirken İSYAN'dan daha ziyade DEVLET'in bastırmasının adaletsizliği ile ilgilenilmekte ve \'SOYKIRIM\' gibi bir ifade kullanılmakta ve hafızalara yerleştirilmeye çalışılmaktadır.
Peki bunu yerleştirmeye çalışan ve hatta devlet adına özür dileyen zihniyetin buradaki başka bir amacı neden irdelenmemektedir? DÜNYA DEVLETLERİNE KARŞI kurtuluş savaşı verilmiş ve genç bir TÜRKİYE CUMHURİYETİ devleti kurulmuştur.
SEVR gibi bir anlaşma alaşağı edilmiş, BAĞIMSIZ DEVLET olma mücadelesi verilirken, SÖMÜRGE ve İŞGAL zihniyetini üzerinden atamayan DIŞ DEVLETLER Kurtuluş savaşındaki yenilgilerinin ve Sevr anlaşmasının bozulmasının getirdiği hırs ile Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki emellerinden vazgeçemedikleri için GENÇ CUMHURİYETİMİZİ bugün de olduğu gibi o dönemlerde de içeriden yıkma, isyan faaliyetleri ile çalışmalarından vazgeçememişlerdir.
İçerideki düzenleri bozulan grup, aşiretleri ayaklandırma çalışmaları yapmışlardır...
Devlet anlayışı içerisinde \'VATAN HAİNİ\' sayılan Seyit Rıza bugün \'HAK SAVUNUCUSU\' olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Yarın da \'APO\' için aynı şeylerin yapılacağı da aşikardır.
Devlet kurulurken milletin geleceği ve düzeni esas alınır bu esas alınırken de bazı kişi ya da grupların menfaatleri göz ardı edilebilir, bu kişiler de devlete başkaldırırsa bunun adı \'İSYANDIR.\'
Asıl olan da isyanı bastırmaktır. Orantısız güç denilen şey nedir? O bölgedeki isyancılar taş atmışta TÜRK ASKERİ kurşun mu atmış? Devlet devlet olma gereğini yapmıştır. Bugün bunu dillendiren ve kendilerini ‘Yeni Osmanlı’ anlayışının temsilcileri sayanlar, oturup tüm tarihlerini inkar etme ve özür dileme durumundadır o zaman...
Cengizhan’dan başlayalım ve bugüne gelelim... Her kurulan devlet için bastırılan isyanlar ya da fethedilen yerler için özür dilemeye kalkarsak bu ülkeyi terk edelim biz...
Sayın Başbakan o zaman çıkıp İstanbul’u fetheden FATİH adına da Bizanslılardan ve onların devamı olan Rumlardan özür dilemeli, Yavuz Sultan Selim adına özür dilemeli... Tarihini bilmeyen ve sahip çıkamayanlar hiç boşuna \'insan hakları\' adına diyerek kinlerini devlete kusmamalıdırlar diye düşünüyorum. Okumayan bir toplum olarak esen rüzgara göre temel bilgilerden yoksun yorum yapmanın ne derece doğru olacağını gerçekten merak ettiğimi de ifade etmeliyim... Yazının lezzeti için tekrar teşekkür ve tebriklerimin kabulünü rica ediyorum.”






Bu şiir size ne anlatıyor?

Aydınlık Gazetesi’nde Yalçın Küçük’ün köşesinin kenarına iliştirilmiş bir Koçgiri Marşı vardı.
Belki özürcülere bir ders olur diye aktarayım:
“Koçgiri başladı harba
Sesi gitti şarka garba
Bir ordu asker geldi
Dayanamadılar bu darba

XXXXXXX

Kürdistan’ın orduları
Kahrettiler barbarları
Vatan için öleceğiz
İstemeyiz Moğolları!”