‘’CHP’ye yönelik saldırılar Türkiye’ye yöneliktir. Geçmişten husumet çıkarılmamalı.’’
Deniz Baykal’ı il binasında dinlerken, aklıma anılar geliyor:
O’nu 12 Eylül öncesinde, Heykel’de, CHP’nin umudu olarak dinlediğim lise yıllarım.
Üstünde beyaz bir gömlek, inceden yağan yağmur altındaki görüntüsü.
Mitingler, işçi kurultayı, Uludağ’ın zirvesine erken seçim için toplanmış 100 bin imzayla çıkış, kurultay kulisleri, il kongreleri, konvoylar, parti yemekleri, genel başkanlıktan ayrılışı tekrar dönüşü…
Yan yana oluşlar, ayrılıklar.
**********************
O’na yönelik dar kadroculuk, parti içi demokrasiyi engelleme, sola açılmama eleştirilerim bir yana…
Deniz Bey saygıyı, vefayı hak eden bir siyasetçi.
Cumhuriyet bilinci taşıyan, devlet duyarlılığı olan kaç siyasetçi kaldı ki.
Kaç siyasetçi Türkçeyi böylesine akıcı konuşup, heyecan yaratabiliyor.
Baykal’ın CHP’ye Türkiye soluna, Cumhuriyet devrimine verdiği emek inkâr edilebilir mi?
***************************
Deniz Baykal tekrar CHP’ye genel başkan olmalı mı?
Bunun CHP’ye bir yararı olur mu?
CHP içindeki dengeler uygun mu?
Daha önemlisi böyle bir talebi var mı Baykal’ın?
***********************
Baykal’ı il binasında, Müjdat Gezen Kültür Merkezi’nde, Mahfel’deki kahvaltılı basın toplantısında, kente yürüyerek attığı vatandaşla temas turunda, Emir Han’da, Kapalıçarşı’da, Ulu Cami’de gözlemledim.
Halktan gördüğü ilgiye baktım.
Halkla kurduğu diyalogdaki ustalığa dikkat ettim.
********************
Baykal, heyecanlı, iştahlı, hevesli.
Susamışlığı, özlemi, tutkusu kıvamında.
****************
Özeti, Baykal genel başkanlığa hazırlanıyor.
CHP’de herkesin bunu veri olarak aklının bir köşesine yazması, hesabını kitabını bu vakıa üzerine yapması gerek.
Baykal’ın yol arkadaşlarının, ‘’vefa için geldik’’, ‘’kadir kıymet bilmek gerek’’ sözlerini kazıyın altından çıkan şu:
Deniz tekrar dalgalanıyor.
******************
Baykal, genel başkanlık umudu araya dursun…
CHP, örgütü de Diyojen’in elinde fener insan araması misali parti içi demokrasiyi arıyor.
Baykal’ı karşılayan eski milletvekillerine baktım. Hepsi atama.
Karşılamayan hali hazırdaki beş milletvekili de atama.
Bursa açısından bir şey değişmemiş.
Üç atama varmış, beş atama olmuş.
***********************
Baykal’a Kıılıçdaroğlu’na da sorduğum soruyu sordum.
‘’CHP Türkiye’nin ikinci büyük işçi şehrinde emeğe siyaset yaptırmak zorunda değil mi? CHP sol kimliğini ne zaman sahiplenecek? Parti de verilen emeğe sahip çıkıp, sonra da emeğin siyasetini yapmaya, yoksulluğun, işsizliğin, sömürünün dilini konuşmaya ne zaman karar verecek? İçinde demokrat olmayan bir parti, Türkiye’ye demokrasiyi nasıl getirir? İç barışını sağlayamayan bir parti Türkiye’nin barışını nasıl sağlar? Mali sorunlarını çözemeyen bir parti ülke ekonomisini nasıl yönetir? Parti içi eğitimi başlatmayan CHP Türkiye’nin eğitim sisteminde reformu nasıl yapar?’’
*************************
Baykal, etnik ve mezhepsel ayrımcılığın sakıncalarını sıralarken düşündüm.
Siyaset, ‘’emek-sermaye çelişkisi’’dir.
Sağ partiler sermayeden, sol emekten yanadır.
CHP siyaseti ‘’sınıf’’ eksenine çekmez, etnik kimlikçilik mezhepçilik üzerinden oluşturulan yapay gündeme sıkışırsa, kuşatılır.
CHP, ‘’huruç harekatı’’ (yarma harekatı) yapmalı.
‘’Huruç harekatı’’ da da sol kimliğini sahiplenmesiyle, emeğin siyasetine yüzünü dönmesiyle, işçi kenti Bursa’da tabanını emekçilerle büyütmesiyle ve emekçileri yönetimlere taşımasıyla olası.
*************************
Yoksa…
Kılıçdaroğlu gider Baykal gelir.
Baykal gider Sarıgül gelir.
CHP, gemisi karaya oturup kalmaya devam eder.
|