'Dersimlilerin dedeleri, devletin askerini ve polisini öldürmüş, katletmişlerdir... Mademki dedelerinin mirasçıları olduklarını iddia ediyorlar, o zaman devlet malına verilen zararın bedelini gelsinler şimdi dedeleri adına devletimize ödesinler...
Devletin tüm bu ayaklanmalardan edindiği ders, ayaklanan vatan hainlerinin, tüm soyu sopuyla yok edilmesi gerektiği, geriye 'dedem dedem' diyecek tek bir hain dölünün bile sağ bırakılmaması gerektiğidir! İşte geride kalan döller, aynı hainliğe nasıl da devam ediyor, görüyoruz...
Hain ve isyancı dedelerinin izinden gidenler, o hainlerin, alçakların devamcısı olan içimizdeki Dersimliler, eğer dördüncü Dersim isyanını başlattıklarını düşünüyor ve kendilerine güveniyorlarsa, hiç üzülmesinler onlar da dedelerinin yanına gidecekler demektir!
Bizler de Dersim'i bastıran Atatürk'ün, Sabiha Gökçen'in torunlarıyız, onların izinden gidiyoruz ama tek bir farkla: Bizden Atatürk kadar yumuşak tavır beklemeyin!'
***
Maalesef böyle bir kafatasçılık, böyle bir tehdit, böyle bir nefret kusması hala, 2011'in Türkiye'sinde yazılabiliyor ve yayınlanabiliyor sevgili okurlar... Dergi demeye dilim varmayan, adı Türk Solu olan kağıt parçasında Gökçe Fırat imzasıyla yer aldı yukarıda bir kısmını alıntıladığım yazı. Utanmadan imza bile koymuşlar bu nefret suçu bildirgesine!
***
Ama bu ilk değil. Türk Solu denen paçavra her sayısında istisnasız suç işliyor. Ayrımcılık yapıyor, hedef gösteriyor, aramıza kin ve düşmanlık tohumları ekmeye çalışıyor. Bir süre önce 'Kürt bakkallardan alışveriş yapmayın' diyenler de onlardı, 'Kürt sorunu yok, Kürt istilası var' diyenler de, 'Kürt varsa sorun var' diyenler de!
***
Türkiye'de ifade özgürlüğü ile ilgili sorunlar varken, birçok gazeteci, akademisyen ve aydın demokratik ülkelerde rahatça söylenecek sözlerinden dolayı yargılanırken tuhaf ülkemizde yukarıdaki aşağılık metin ve daha niceleri rahatça kaleme alınabiliyor. Güzide yargımıza göre ifade özgürlüğü yok ama nefret suçu işleme, hedef gösterme, ırkçılık ve tehdit özgürlüğü var!
***
Üstelik öyle uyduruk bir dergi deyip geçmeyin... Kimler yazıyor biliyor musunuz bu tetikçi, Kürt düşmanı, faşist, her sayısı hukuka saldırı niteliğindeki kağıt parçasında? Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, siyaset bilimci, Ankara Mülkiye'nin kırk yıllık hocası Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, bugün merkez medyada program yapan Şener Üşümezsoy, kendisi Kürt ve Alevi olan İlyas Salman... Bir süre öncesine kadar uluslararası alanda tanınan ressam Bedri Baykam da vardı bu dergiye yazı yazanlar içinde!
***
Her birine teker teker soruyorum:
Yekta Bey siz nasıl bir hukuk insanısınız? Anayasa Mahkemesi başkanlığı yapan biri böylesine hukuku çiğneyen ve hedef gösteren bir yayında nasıl olur da yazarlık yapabilir?
Türkkaya Ataöv, Ermeni soykırımı iddialarına karşı çıkan çalışmalarınızı biliyoruz. Geldiğiniz nokta Türk Solu çizgisi mi?
Bedri Bey sanatçılığınızdan da mı utanmıyorsunuz? O çok beğenip, sürekli övdüğünüz Batı ülkelerinde böyle bir yayın çıkabilir mi? Hele bir sanatçı böyle bir yayında yazabilir mi? Onun çizgisini övebilir mi?
Peki ya İlyas Salman, size ne demeli? Köklerinize, kimliğinize nasıl bir nefret duyuyorsunuz da alenen sizlere karşı düşmanlık yapan bir yayına hadi ses çıkarmamayı geçtim, bir de katkı sağlıyorsunuz?
***
Bu ülkede hukuk işliyorsa devam edemez- etmemeli! Hala ettiğine göre bu dergiyi kim koruyor? Irk üzerinden alenen düşmanlık yapmak konusunda meydan nasıl bu kadar boş? İfadeyi kısıtlayıp, tehdit ve hedef göstermeyi serbest bırakan uygulamaların arkasında hangi güçler var? Bu sorular bir an önce cevaplanmalı...
Akşam
Nagehan Alçı
Facebook'ta paylaşTwitter'da paylaşGoogle+'ta paylaşFavorilerime EkleYazdırE-mail olarak gönder
|