Önce haberleri fısıltı halinde geliyor...
“Faili meçhuller dosyası ardına kadar açılacak” deniyor...
Dün faili meçhuller dosyasıyla ilgili büyük operasyon başlıyor...
Mehmet Eymür’ün gözaltına alınması büyük bir olay...
Çünkü Eymür sıradan birisi değil...
Dün Google’dan Mehmet Eymür’ün “hayatıyla ilgili bilgilere bakıyorum...”
Kariyer güzergahının bütün kavşak bilgileri var bu bilgilerde Mehmet Eymür’ün...
Kızıldere ve Ulaş Bardakçı operasyonlarında genç bir istihbaratçı olarak rol aldığı...
Ziverbey köşkünde bulunduğu...
Faik Türün’le çalıştığı...
Yeşil’le ilişkisi, Alaattin Çakıcı’yla sürtüşmesi, Şenkal Atasagun’la kavgası her şey var, Mehmet Eymür’le ilgili...
Fakat ilginç bir nokta Eymür’ün hayatından Tansu Çiller’le ilişkili kısmı ilginç bir şekilde çıkartılmış...
Bir başka deyimle Eymür’ün hayatında “Tansu Çiller es geçilmiş...”
İlginç bir tesadüf...
Çünkü dün ifade için gözaltına alınan Mehmet Eymür, esasen ne Kenan Evren’in damadı tarafından çağrılması, ne ASALA, ne Faik Türün ne Ziverbey ne Ulaş Bardakçı ne de Kızıldere operasyonuyla ilgili gözaltına alınıyor...
Eymür’ün ifadesi Ayhan Çarkın’ın ifadesine binaen, Çiller zamanında kamuoyuna faili meçhul cinayetler olarak yansıyan, öldürülme olaylarıyla ilgili alınıyor...
***
Bir dönem Türkiye’yi sarsan, faili meçhul cinayetler dosyası, Mehmet Eymür’ün gözaltına alınmasıyla ardına kadar açılıyor...
Eymür çok önemli ve etkin bir isim...
Faili meçhul soruşturmasının Milli İstihbarat Teşkilatı’nda çok etkin görevlerde bulunmuş bir kişiliğe yönelmesi, olayın iyice büyüdüğüne ve büyüyeceğine işaret...
Aslında Ergenekon ve Balyoz’la başlayan ve generallerin tutuklanmalarıyla devam eden süreçte, herkes her şeyi kanıksadığından, yaşadığımız günlerin tablosu tam olarak gözükmüyor...
Türkiye önceleri geçtiğimiz üç beş yılın hesaplaşmasını yaşıyor görünüyordu...
Yani 2003’te AKP’nin iktidara gelmesiyle, askeri cenah ve değişik merkezlerde hükümet aleyhine oluşan hareketlenmeler sorgulanıyor gözüküyordu...
Balyoz, Ergenekon, günlükler, bu dönemin soruşturma konularıydı...
***
Oysa hesaplaşma ve soruşturma bu dönemle sınırlı kalmayacak gibi görünüyor Türkiye’de...
Faili meçhuller 1994’ten itibaren Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminin “karanlık noktaları...”
Diğer taraftan 28 Şubat döneminin soruşturmasının açıldığı haberleri geliyor...
Şimdilik biraz yavaş devam edecek olsa da, 28 Şubat, AKP’nin çok öncesine, 1997 başına işaret eden bir dönem...
Arada 12 Eylül döneminin soruşturması başlıyor...
Bunlara 1935-38 Dersim katliamı tartışmalarını da katarsanız, tablo daha iyi ortaya çıkıyor...
Cumhuriyet kendi içinde, bütün olağanüstü dönemleri parça parça büyük bir hesaplaşmanın içine sokuyor...
***
Sırada İstiklal Mahkemeleri ve 1960 ihtilalinin sorgulanması da olacaktır belli ki...
Neyse konumuz bu değil bugün için...
Bugünkü konu Mehmet Eymür ve faili meçhuller dosyasıdır...
Bu dosya daha çok su kaldırır...
Emin olabilirsiniz...
*****
TAYYİP ERDOĞAN’IN RAHATSIZLIĞI NEDİR?..
Tayyip Erdoğan’ı en son kendi grup toplantısında milletvekillerine Dersim konusunda hitap ederken ve Kılıçdaroğlu’na yüklenip, devlet adına özür dilerken izliyorum...
Büyük bir siyasi hamleyi, çok güçlü kreşendolarla süslenmiş bir hitabet, şiddetli bir tartışma, ve inisiyatifi elinde tutan bir polemikle sürdürüyor...
İzlediğim Başbakan’ın iki gün sonra hastaneye yatıp, ameliyat olacağına ihtimal vermem güç...
***
Aniden bağırsaklarındaki bir rahatsızlık dolayısıyla ameliyat olduğu söyleniyor Tayyip Erdoğan’ın...
Ameliyattan sonra Kemal Kılıçdaroğlu arıyor, ancak Tayyip Erdoğan kendisine geri dönemiyor...
Erdoğan’ı tanıyanlar böyle insani vakalarda, siyasi davranmayacağını biliyorlar...
Kılıçdaroğlu’na telefonla hemen dönmeyince, aklımdaki kuşku kuvvetleniyor...
Belki iki kez annemden, belki büyük kızımın annesinden, çevremde bu tip vakalara yönelik bir aşinalığım olduğundan, ameliyatın, gerçek bir ameliyattan çok “vücuttan alınan bir parçanın patolojiye gönderilmesi” şeklinde cereyan ettiği fikrini bende oluşturuyor...
***
Umuyorum ve diliyorum ki, patolojide herhangi bir şey çıkmayacak ve hayat normal düzeninde devam edecek...
Türkiye’de eleştirilebilecek çok şey olabilir...
Yandaş ya da muhalif de olunabilir...
Ancak demokrasinin ve rejiminin normal seyrinde gitmesi, ekonomik açıdan Avrupa’da krizin geldiği bu günlerde, Türkiye’de olağandışı herhangi bir uğursuzluğun meydana gelmemesi en büyük dileğim...
Olayın insani tarafı zaten konuşulmaz...
Tayyip Erdoğan’ın biran önce sağlığına kavuşması insan olan herkesin en içten dileğidir öyle olmalıdır...
Fakat eklenecek bir şey daha var bugün...
Herhangi patolojik bir durumu Tayyip Erdoğan’ın vücudu kaldırsa da, Türkiye’nin ekonomik vücudu kolay kaldırmaz...
Hepimize, patolojiden uzak sağlıklı günler en büyük dileğimizdir...
*****
MUSTAFA’M...
Sevgili Mustafa,
Utku aradı (Çakırözer; Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi) beni önceki gün...
“Abi” dedi, “Biliyorsun Mustafa’nın tutukluluğunun 1000. günü geliyor... Birkaç satır yazmak istersen sayfalarımız açık...”
Hayat ne ilginç Mustafa’m...
Utku, Ateş Hattı’nı yaparken benim yanıma geldiğinde yirmi yaşında falandı...
Bizim seninle İzmir’de ilk tanıştığımız yaşlarda...
Şimdi o senin Cumhuriyet’teki görevini yapmakta...
Sen ise tutuklusun...
Benden yazı istemekte, senin tutukluluğun hakkında...
Dün içerden yazdığın 1000. gün yazısını bir daha okudum...
“1000 yaklaşırken kendime sordum” demişsin...
“Günleri boşa geçirmedin değil mi?..
Gönül rahatlığıyla ‘hayır’ dedim, ‘boşa geçirmedin.’
İkinci bir üniversite desem abartmış olmam...
İçim kanatlarla dolu...
Belki de dışarıda binlerce kanat var diye düşündüğümden...
Bütün engellere inat...
Zamana inat...
Hiç kapanmamalı...
İnsanın içindeki kanat...”
***
Yaşam bize hep bir şeyler öğreneceğimiz mecralar çıkartıyor...
O mecralarda ‘hayatın öğretmek istediğini öğrenmeyenler’, “vermek istediğini almayanlar”, hayatla kavga ediyorlar...
Oysa sen hayatla kavga etmiyorsun Mustafa’m...
Hayatın bu mecrada öğrettiklerinin bitmesini bekliyorsun...
Ne mutlu sana ki içindeki kanatlar ölmüyorlar...
Ne mutlu sana ki o duvarlar arasında ikinci üniversiteyi okumakta olduğunun bilincindesin...
Ne kadar zenginleştin, ne kadar bilgeleştin, kim bilir...
Hasretle ruhu zenginleşmiş ve bilgeleşmiş Mustafa’nın yolunu gözlemekteyim...
Güzel günlerinde buluşmak üzere kardeş...
|