DER Osmanlıca-Farsça kapı anlamında, sim gümüş anlamında. Dersim, gümüş kapı anlamında. Orada gümüş madeni var.
Gümüşün yanında bölgede başka madenler de çıkıyor. 1935’te Dersim adı değiştirilirken, “Tunçeli” deniyor, “tunç” madeninden hareketle, sonrada “Tunceli” oluyor.
Dersim’e düzenlenen askeri harekatta “tedip ve tenkil” kavramları yer alıyor. Tedip, haddini bildirme, terbiye etme. Tenkil, tepeleme. O yıllarda Dersim ile birlikte kullanılan bu kavramlar, devletin olayı nasıl ele aldığını göstermeye yetiyor.
Dersim “tedibi” sırasında iki Başbakan var, İsmet İnönü ve Celal Bayar var. Buna karşılık üç değişmez aktörün rolünu unutmak yanlış.
Mareşal Fevzi Çakmak 23 yıl süreyle Genelkurmay Başkanı, 1944’te ayrılıyor o görevden. Şükrü Kaya, 1927-38 arasında İçişleri Bakanı. On bir yıl o koltukta oturarak, bugüne kadar kırılamayan rekorun sahibi. O zamanki adıyla Umumi Müfettiş, günümüzde Sıkıyönetim Komutanlığına denk düşen görevle, Korgeneral Abdullah Alpdoğan 1936-43 arasında dokuz yıl olağanüstü yetkilerle Dersim’i yönetiyor.
HUKUK YERLE BİR
1930’lar... Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, Rusya’da Stalin ülkelerinde insanların tepesine demir yumrukla iniyor. Türkiye’de tek parti yönetimi var.
Ayrıca, 1929 dünya ekonomik bunalımı etkisiyle ekonomide devletçilik ön planda. Dönem böyle bir dönem.
Bu sırada “Tunceli Kanunu” çıkıyor. Eşine kolay rastlanacak bir yasa değil. Hukuk bütün kurum ve uygulamalarıyla yerle bir. Tüyler ürperten yasanın bazı maddeleri şöyle:
- Atanacak komutan-vali, aynı zamanda umumi müfettiş, yani sıkıyönetim komutanı.
- Komutan Tunceli ve çevresindeki yedi ilde memurları görevlerinden atabiliyor, ceza verebiliyor.
- Tutuklananlara, tutukluluk nedeni bildirilmiyor. İddianame ve yargılama beş günde bitiyor. Karara Yargıtay yolu kapalı. Buna idam cezası dahil. İdamın infazına komutan karar veriyor.
- Kürtçe konuşmak yasaklanıyor.
- Komutan gerekli gördüğü insanları il sınırı dışına çıkartabiliyor, yani sürgün.
Hak, hukuk, insan hakları laf ola, beri gele. O tarihte kimse sesini çıkartamıyor. 75 yıl sonra dosyalar açılıyor. Tarih hesabını mutlaka soruyor. Kimsenin yanına kar kalmıyor.
TEHLİKELİ SULAR
Dersim Tedibine giden yolda 1925 Şark İslahat Kanunu, 1927 İskan Kanunu, 1927 Umumi Müfettişlikler, bazı genelgeler, Tunceli Kanunu devletle uyuşmayan, isyan eden halkın kaderini çiziyor.
Bugün bu ve benzeri bütün olaylarla hem yüzleşmek, hem barışmak zamanı. Yoksa, sürekli kaşımak ve suçlamak çok tehlikeli.
AKP, CHP’yi tek yönlü suçluyor. CHP kendi içinde farklı düşünenleri suçluyor. Oysa, biraz tarih okumak gerek.
Aygün’ün kitabı iki yıl önce çıktı
SİYASETTE Dersim tartışmasına ve Türkiye’nin gündemine değişmesine CHP milletvekili Hüseyin Aygün yol açıyor. Zaman gazetesine verdiği bir demeçle.
Hüseyin Aygün Ankara Hukuk Fakültesi mezunu, 1998’den sonra Tunceli’de avukatlık yapıyor, Uluslararası Af Örgütü üyesi. 2009’da Dersim üzerine bir kitap yazıyor. “Dersim 1938 ve Zorunlu İskan” başlığı ile. Kitap şu sırada beşinci baskıdan altıncı baskıya gidiyor.
İki yılı aşkın süredir piyasada satılan kitap, Aygün’ün Zaman gazetesine verdiği demecin belgelerle donatılmış çok geniş bir hali. Özdeki fikir aynı, ama elbette pek çok belge ve olay aktarılıyor.
Aslında bugüne kadar Dersim ile ilgili yüze yakın belgesel kitap yayınlanıyor. Hiç biri bugün yaşadığımız tartışmayı alevlendirmiyor. Bir demeç ortalığı yıkıyor.
Çünkü, AKP olayı günümüz siyasetine taşıyor, CHP’yi sıkıştırdığına inanarak, yükleniyor. Bazı CHP’liler de, kendi içlerinde yangına körükle gidiyor.
Daha ne kadar 55 milyon dolar
EN büyük özveriyi gösteriyor KKTC, 2004’te Annan Planını kabul ediyor, Rumlar ret ediyor. Aslında Rumlar KKTC’nin masaya getirdiği her öneriyi geri çeviriyor.
Kıbrıs Rum Kesiminin elinde büyük bir koz olacak haziranda. Yedi ay sonra onlar AB’de dönem başkanı. Kıbrıs üzerinden Türkiye’yi sıkıştırmaya dönük düşünceleri var. İddiaya göre, dönem başkanlığı sırasında hem AB’ye, hem Birleşmiş Milletlere bir rapor sunacaklar:
“Kıbrıs Türk Halkı Türkiye’yi Kıbrıs’ta görmek istemiyor.”
Rumlar KKTC’de Türk askerini görmek istemiyor, bu sır değil. Aynı zamanda, dünyada pek çok ülke Kıbrıs’ta 1964 yılından bu yana var olan Birleşmiş Miletler Barış Gücü’nü görmek istemiyor. Çünkü, ülkeler Barış Gücü için yılda 55 milyon dolar veriyor. Bu para daha ne kadar verilecek?
Haziran 2012’de AB dönem başkanı, 2013 Şubat’ında Rum kesiminde seçim var. Kıbrıs Rum Lideri Hristofyas’tan her şey beklemek mümkün. Şu sıralarda Avrupa’da sözü geçen liderleri Kıbrıs’ta ağırlamakla meşgul.
|