Kadın geleceğin ışığıdır!

27 Kasım 2011 Pazar, 07:46

FİKRİ SAĞLAR /Birgün

Dün “Kadına yönelik şiddet için dünya dayanışma” günüydü…
Dünya kadınları ile dayanışmamızı gösterdik…
Peki, bizim kadınlarımızla aramızdaki sorunu çözmeye yönelik bir adım atabildik mi?
Evet, küçükte olsa sevindirici bir faaliyette bulunabildik..
Bir gece önce TBMM'de “kadına yönelik şiddete ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini” onayladık…
Hiç olmazsa şiddete karşı çıkacağımızı dünyaya ilan ettik.

***

Her ne kadar geçen sene, Anayasa oylaması sırasında “evet oylarını arttırmak” için kadın öğesi öne çıkarılmışsa da kadına yönelik şiddet ve ölümlere karşı yeterince önlem alınmadı.
İktidar nezdinde kadına yönelik şiddetle mücadelede pek öyle ahım şahım bir düzenleme yapılmadı!..
O nedenle “gösteri niteliğinde olsa da” sözleşmenin kabul edilmesi önemsenmelidir.

***

Son bir yılda bine yakın kadın eşi, kardeşi, babası ya da birlikte yaşadığı insan tarafından öldürüldü.
Kadına yönelik şiddet de Türkiye ön saflara geçti..
Vahim olan nokta ölen kadınların büyük bir çoğunluğunun karşılaştıkları can tehlikesi dolayısıyla devletten yardım istemiş olmaları.
Ancak ne devletten ne de yargıdan gerekli ilgiyi görmedikleri nedeniyle ölmeleri!..

***

Bugün için 72 milyon 561 bin 312 olan Türkiye nüfusunun 36 milyon 462 bin 470’i erkekler, 36 milyon 98 bin 842’si ise kadınlardan oluşuyor.
Sayısal anlamda arada bu kadar az bir fark olmasına rağmen Türkiye kadının yeri erkeğin çok ama çok gerisinde.

***

Duruma biraz araştırmaların ışığında bakalım…
Türkiye da şiddet gören kadın oranı yüzde 42.
Evlenmiş her 3 kadından biri, gördüğü şiddet karşısında intihar etmeyi düşünüyor.
Evli ya da bekâr her 5 kadından biri, kendi aileleri, eşlerinin aileleri, akrabaları, okuldan veya iş yerinden kişiler tarafından fiziksel şiddete uğruyor.
Her hamile 10 kadından biri hamileliği sırasında şiddet nedeniyle çocuğunu ya da sağlığını kaybediyor..

***

Kadına yönelik şiddete karşı Diyarbakır’da çalışmalar gerçekleştiren Araştırma Merkezi KAMER’e göre 423 kişiden 354’ü zina yapan kadının cezalandırılması gerektiğini düşünüyor.
-Cezasını kocası ya da ailesi vermeli diyenlerin oranı, yüzde 64.3 olurken,
-Cezalandırılmamalı diyenlerin oranı yüzde 16.3’te kalıyor..

***

KAMER yaptığı araştırmada erkeklere namus nedir? sorusunu sormuş.
Ankete katılanların yüzde 32.9’u “Karım, bacım, annem” yanıtını vermiş.
Namus, “dinin emrettiğidir” diyenlerin oranı yüzde 18.4.olmuş.

***

KAMER’in “namussuzluk nedir?” sorusuna verilen cevap daha da ilginç.
Katılımcıların yüzde 48.5’i “kadının zina yapması,
Yüzde 10.6’sı “kadının bekâretini kaybetmesi” derken,
Yüzde 4.3’ü “kadınların dedikoduya sebep olacak davranışlar sergilemesi” olarak değerlendirmişler…

***

Kadını erkeklerin ve de egemen oldukları toplumun nasıl değerlendirdiğine dair ibret vereci soru ise şu;
“Peki, Kadının görevi nedir?”
Bu soruya çoğunluk “Her koşulda erkeğe boyun eğmesi gerekir” cevabını vermiş!

***

KAMER’in can alıcı sorularına gelelim.
“Namusu korumak kimin görevi?” sorusuna, ankete katılanların yüzde 23.9’u “baba ve ağabey” karşılığını vermişler..
Aldatan “kadına ceza verilmeli mi?” diye sorulduğunda, katılanların yüzde 83.7’si “evet” yanıtını verirken yüzde 37.4’ü “Kadına ölüm cezası verilmeli” demektedir.

***

Kadına karşı erkeklerin bu kadar katı olmasının nedeni “namus kavramından” kaynaklanıyor..
Erkek egemen toplum kadını “namusu” olarak görüyor…
Töre ile korunan bu kavram, kadına daha şiddetle yaklaşılmasını sağlıyor..
Ekonomik güç, kültürel gelişim, eğitim ve öğrenim durumu, sosyalleşme atılımı kadın ve erkek arasındaki şiddetin dozunu belirleyen belli başlı nedenler arasında sayılabilir!..

***

Kadına şiddet hemen durdurulmalı..
Türkiye Kadına karşı anlayışını değiştirmediği takdirde bırakın demokratikleşmeyi, uygar bir devlet bile olamaz!..
Yasaların yanı sıra erkeklerin eğitilmesi ve öğrenimin geliştirilmesi yapılması gereken en önemli adımdır.
Söz bitti..
Kadın bu toplumu aydınlığa taşıyacak tek güçtür.
Bu gücü kullanmak tüm siyasilerin ilk görevidir.