Kimi kavramların içini boşaltarak toplum duyarsız hale getirilir, dahası acılar, baskılar meşru kılınıp, direnç noktaları kırılır, dilenen uyumlu insanlar yaratılır.
Özgürlük, eşitlik, hak, adalet, demokrasi gibi kavramlar büyülü ve çekici kuşkusuz. Ama bu taleplerin hangi ağızdan dillendiği önemlidir. Her önüne gelen bu kavramlar üzerinden siyaset sahnesinde yer alırsa hem sözcük aşınır, hem de kavramların içi boşalır.
İlk kez rastlamıyoruz başbakanın ileri demokrasi tariflerine. Daha önce ‘AÇILIMLAR’ sürecindeydik. Sonuç felaket oldu. Ne Aleviler, ne Kürtler, ne de Romanlar popülizm kurbanı olmaktan kurtulamadılar. İçtenlikten uzak söylemler, parıltılı törenler, güncel siyasete meze oldu.
HADİ YÜZLEŞELİM!
Sıra ‘YÜZLEŞME’ sürecine geldi.
Yazık ki ‘Dersim Katliamı’ tartışması da bu bataklık dilde tüketiliyor. Toplum önce acıların sıradan bir dille tartışılmasını alıştırılıyor, ardından da ‘Bakın biz her konuda duyarlıyız, alın size ileri demokrasi, bu konuyla da yüzleştik’ diyerek kestirilip, atılıyor. Geride ne kalıyor? Hiç…
Dersim dün de, bugün de devletin yaramaz çocuğu, ıslah olması gereken yabani topluluğuydu. Bölge insanının özgün karakteri, inanç ve kültür yaşamı onay görmüyordu.
Tiyatro yaptığım dönemde bir turne vesilesiyle yöre insanlarıyla tanıştım, derin dostluklarım oldu, bu güne dek sürdü. Kin, intikam, nefret türü duygular biriktirmemiş, nerdeyse her dönemin zencisi olmaya alışmışlardı. İlerici, demokrat, devrimci karakterli bu insanların acılı öykülerini dinlemiş, nasıl üstünün örtülmek istendiğini zamanla kavramıştım.
Bir Dersim vekilinin bu sorunları dile getirmesi doğal elbet. Hangi mecrada ve hangi tarihte bunun yapıldığı konusundaki eleştiri hakkımı saklı tutarım. Dahası, ani verilen bir kararla, belki de tarihi bir fırsatın kaçmasına, istemeden de olsa zemin hazırlamış olabilir o vekil. Biz yine de buna izin vermeden, sağlıklı bir tartışma dili ve anlamlı bir sonuç bulmak noktasında çabamızı göstermeliyiz.
ÖZÜR NASIL DİLENİR?
Bu tür tarihsel olaylar, büyük kitlelerce tartışılırken, mutlaka bir hedef konmalı ve bu yönde yüzleşme gerçekleşmelidir.
Peki nedir bu hedefler?
1-Tüm toplum bu acıları, uygulamaları öğrenerek bir daha tekrarlanmaması adına bilinçlenmelidir.
2-Zulme maruz kalan insanların itibarları iade edilmeli, geride kalan eş, dost, akraba en azından bu yolla tatmin edilmelidir.
3-Eğer maddi bir kayıp varsa bu mutlaka tazmin edilmeli, mağduriyet giderilmelidir.
4-Bu olayda olduğu gibi, değişen kent/bölge isimleri eski haline dönmeli, o insanlara bu zulmü çağrıştıracak tüm isim ve kavramlar okul kitaplarından, mekanlardan silinmelidir.
5-Üniversitelerde bu konuyla ilgili çalışmalar yapılmalı ve resmi tarih tezi değişip, gerçekler okul kitaplarına girmelidir.
6-Bir toplumsal barış, kaynaşma tasarımı olarak girişilen bu süreç, aynı açmazı yaşayan tüm diğer halklar, inanç grupları için başlatılmalı ve öncelik sıralaması yapılmamalıdır.
7-Meclis araştırma komisyonu kurulmalı ve sonuçlar edinildikten sonra, tüm siyasi partiler ve devlet başkanı, meclis başkanı, başbakan katılımıyla özür dilenmelidir.
SAMİMİYET TESTİ
Böyle bir hazırlık yoksa, yapılan tartışma ucuz siyasi rant kavgasından öte geçmez. Bölge halkının Kürt, Zaza, Alevi olduğunu biliyoruz. O halde hemen soralım;
1-Cemevleri resmi konum kazanacak mı?
2-Alevileri katleden Yavuz Selim tarih kitaplarından silinip, gerçek anlatılacak mı?
3-Zorunlu din dersleri kaldırılacak mı?
4-Diyanet İşleri kaldırılacak mı? Ya da demokratik hale getirilip Hanefi inancından soyutlanıp, tüm inançlara eşit hale getirilecek mi?
5-Bölgeye Dersim adı verilecek mi?
6-Sivas/ Madımak bir vahşet müzesine dönecek mi?
7-Yeni anayasa yapma sürecinde tüm bu haklar göz önünde bulundurularak, toplum her kesiminin katkı yapma olanağı sağlanacak mı?
SONUÇ
Süreç bir rövanşist anlayışa indirgenip, daha dindar, muhafazakar ve otoriterliğe doğru yönelecekse, biz bu filmi zaten gördük, bilesiniz…
Komünizmle mücadele derneklerinde cadı avına çıkanlar yüzleşmek için önce aynaya bakmalılar
|