İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

HABER

Babam, Sefa Mutlu’yu vurduğu için ölene kadar suçluluk duygusuyla yaşadı

Babam, Sefa Mutlu’yu vurduğu için ölene kadar suçluluk duygusuyla yaşadı

09 Ocak 2012 Pazartesi, 05:32

Kadere bakar mısınız, 13 Eylül 1974’te Sefa Mutlu’yu vurdu, 13 Eylül 1984’te toprağa verildi, 10 sene sonra aynı gün. Babam borcunu ödedi...


Paris soğuk. İnanılmaz bir rüzgâr var. Anlattıkları mı, Paris’in havası mı beni daha çok üşütüyor bilmiyorum. Bildiğim, Elif Güney Pütün’le şehrin altını üstüne getirdiğimiz ve her yerde onun hayatını, babasıyla ilişkisini konuşmaya devam ettiğimiz...
Ne zamandan beri yazıp çiziyorsunuz?
- 20 yaşından beri. Yazdım, yazdım, bir kenara attım. Defterler dolusu yazı. Bir gün baktım, hepsi çocukluğumla, annemle, babamla ve yoksunluklarımla ilgili. Bu kitabı da 98’de yazmaya başladım.
Bir hesaplaşma mıydı?
- Öyle. Ama her şeyden önce kendimle.
Kendinizi şu anda rahatlamış hissediyor musunuz?
- Rahatlama değil ama değişik bir huzur var. İçimden birtakım şeyleri çıkarttım. Ben içime hapsolmuştum, ilerleyemiyordum. Zaten uzun seneler terapiye gittim.
İlk ne zaman...
- Babamı kaybettikten hemen sonra, 19 yaşında. Lisedeki rehberlik hocam, bendeki davranış bozukluklarını fark etmişti. Bir gün, “Bir öğrenci terapi merkezi var, istersen oradan bir randevu al, seni iyi görmüyorum” dedi. Evden ayrıldığım zamanlardı, bebek bakıcılığı, Türkçe ders vermek ve temizlik gibi işler yapıyordum...
Terapiye gittiğiniz kişi, kim olduğunuzu biliyor muydu?
- Hayır, herkes beni Geny Marquez diye biliyordu. Kendimi öyle tanıtıyordum, “Kolombiyalıyım” diyordum.
Kimliğinizi gizlemeniz şart mıydı?
- Hayır değildi, babam vefat etmişti. Ama ben hâlâ yaşadıklarımın etkisi altındaydım. Sonra bir gün patladım ve terapiste dedim ki: “Ben Geny Marquez! değilim. Benim adım Elif. Ben Türk’üm. Benim baba şu şu ve öldü!” Sonra okulun müdürüne çıktım, “Siz de benim kim olduğumu biliyorsunuz. Elif’im ben. Kolombiyalı değilim. Artık son verelim bu oyuna.” Kabuklarımdan kurtulmaya çalışıyordum. Ama o kadar içimize işlemişti ki ve her şey o kadar karmaşıktı ki. Ben aslında Elif de değildim, Güney’dim. Kimliğimde yazan isim Güney, Elif yok! İyileşmek ve var olabilmek için yıllarca uğraştım. Pedagoji eğitimi aldım, sonra de otizmli çocuklarla çalıştım.
Bu kitap aynı zamanda babayla da bir hesaplaşma... Öyle değil mi?
- Olabilir. Ama aynı zamanda, babamın ‘halkıyla’ da bir hesaplaşma. Çünkü bitmez tükenmez bir eziklik yaşıyordum. Ne zaman Türkiye’ye gitsem ya da ne zaman Paris’te yaşayan Türklerle karşılaşsam, laf dönüp dolaşıp babama geliyordu, onun anısına bir şey yapamamış kızına...
Ne yapmanız gerekiyordu...
- Ben babam için geceler yapmadım. Babamın izinden yürümedim. Onunla ilgili meslek seçmedim. Babamın davasını sürdüremedim. Hep, “Yılmaz Güney’in kızı nasıl giyindi? Saçını kesti, punkçı oldu! Gömlek değiştirir gibi erkek değiştirdi!” Ki bunlar doğru değildi. Benim kız arkadaşım çok yoktu çünkü muhabbet edemiyordum onlarla. Erkeklerle daha iyi anlaşıyordum.
Bu kitapla, siz dünyaya ne diyorsunuz?
- Ben diyorum ki, “Küçücük bir çocuk, sizin tahmin edemeyeceğiniz kadar çok şey düşünebiliyor. Ve çocukluk çok önemli. Çocuğunuzla kurduğunuz veya kuramadığınız ilişki çok tayin edici. Anne ve babasıyla, yaşadıkları ve yaşayamadıkları onun bütün hayatını etkiliyor, kişiliğini belirliyor. Tüm bunları tabii pedagog olduğum için de söyleyebiliyorum. Aileler, çocuklarını korumak için pek çok şeyi gizliyorlar, kendilerini kapatıyorlar. Zannediyorlar ki, o çocuklar hiçbir şey anlamıyor, hissetmiyor. Yanlış! Çocuklar, elektrik süpürgesi gibi her şeyi emiyorlar, çocuklar ayna gibi her şeyi yansıtıyorlar. Ve onlar birikiyor, birikiyor, sonunda da tıkanıyorsun. Kendin olamıyorsun. Benim gibi...

ÖDİPİMİ NE YAŞAYABİLMİŞİM NE BİTİREBİLMİŞİM

Babanız Yılmaz Güney aynı zamanda birini öldürdü. Bunu kendinize nasıl izah ediyorsunuz...
- Edemiyorum, sadece olan biteni kabul ediyorum. Netice de evet bir insan hayatını kaybediyor, tabii ki babam sorumlu ama “Ağır provokasyon vardı” deniyor. 13 Eyül 1974’te babam Yılmaz Güney, Sefa Mutlu’yu vurdu. Ama bütün hayatı boyunca suçluluk duygusuyla yaşadı. Bu suçluluk duygusunu cebine koyup, “oh” diyecek bir insan değildi yani. Ve kadere bakar mısınız, 13 Eylül 1984 günü babam toprağa verildi. 10 sene sonra aynı günde. Babam borcunu ödedi.
Bu kitap, bir “ödip hikayesi” mi?
- Evet. Ben ödipimi hiçbir zaman ne yaşamışım ne bitirebilmişim. Babama olan tutkumu hapsetmişim. Normalde 3-6 yaş arasında yaşanır, ben hayat boyu sırtımda taşımışım. Hep beklemişim, “Babam beni sevecek, bana öyle gözlerle bakacak ki, kendimi dünyanın en güzel prensesi gibi hissedeceğim!” Ama hiçbir zaman olmadı. Ve artık çok geç.
Yaşadıklarınız daha iyi anne olmanıza yol açtı mı?
- Bu çok iddialı olur. Daha iyi anne olmam için çok çabalamama yardım etti diyelim. Çocuklarım benim çok kıymetli ama çocuk yapmayı eşimi tanıyana kadar hiç düşünmemiştim. Çünkü emindim beceremem, yapamam, kesin kötü anne olurum. Eşim beni ikna etti... Bu kitabı aynı zamanda, çocuklarımla ilişkim de daha açık olsun diye yazdım.

Babayla yaşadığınız boşluk erkeklerle ilişkinizi de etkiliyor

Bu kitap, bir çocuk diliyle yazılmış...
- Evet, 7-8 yaşlarında bir kız çocuğunun dili. Benim edebi bir kaygım yok, öyle bir iddiam da yok. İçimden geldiği gibi yazdım...
Ağlaya ağlaya mı...
- Sarsıla sarsıla, böğüre böğüre, içe içe, bazen gebere gebere...
Sizce, babanız okusa ne hissederdi?
- Bilmiyorum. Tek bildiğim, babamın bütün hayatı boyunca savunduğu şey ifade özgürlüğüydü, insanların inançlarını her ne pahasına olursa olsun savunabilmeleriydi. Ben de bunu yapmaya çalıştım.
Siz hâlâ “onaylanmak” isteyen küçücük bir kız mısınız?
- Artık 45 yaşında kocaman bir kadınım. Ama içimde hâlâ o küçük kız yaşıyor. Bu kitabı yazarken aynı zamanda, milyonlarca babası tarafından onaylanmak isteyen küçük kızın da sesi olmak istedim. Evet bu, babamla benim hikayem ama aynı zamanda evrensel bir hikaye.
İnsanın babasıyla “teğet geçmesi” ne demek?
- Bu işte, bu anlattığım şeyler. Hiçbir zaman yeri doldurulamayacak bir boşluk. O boşlukla yaşamayı öğrenmek lazım. Ama o boşluk bütün hayatınızı etkiliyor. Erkeklerle ilişkinizi etkiliyor. Bir yerde, erkeklere karşı bir güvensizlik oluşuyor. Onun gibi birini arıyorsunuz, aynı zamanda da ona benzeyen herkesten kaçmak istiyorsunuz. Ve sürekli güçlü olmanız gerektiğini düşünüyorsunuz. O kadar güçlü olmalısınız ki, hiçbir zaman bir erkeğe ihtiyacınız olmamalı...
Annenizi en son ne zaman gördünüz?
- İki- üç yıl oldu. Aramız çok iyi. Konuştuk. Yazdıklarımdan haberi var. Önce meselem anneyleydi. Onunla halletmek daha kolay oldu. Onunla konuştum, kavgamı ettim, hırlaştım, “Niye beni bıraktın?” dedim. Ama öbürüyle yapamadım, yapamadan öldü.
Hâlâ rüyalarınızda babanızı görüyor musunuz?
- Tabii. Kendime ait inançlarım var. Ne zaman babamı rüyamda görsem, babam bana bir mesaj verir ve o mesaj gerçekleşir. Bir tür rehber o.
Çok açık yüreklilikle konuşuyorsunuz...
- Çünkü başka türlüsünü bilmiyorum. Belki bu yazdıklarımdan dolayı insanlar bana kızacak, kızsınlar. Yazdığım her şey gerçek. Hayatta çok seçeneğiniz olmuyor: Ya hayatta kalırsın ya ölürsün. Ben hayatta kalmayı tercih ettim. Yaşamak istiyorum. “Artık ben de varım!” diyorum. Bir taraftan da, benim hem kendimi, hem de babamı affetmem gerekiyordu. Birbirimizi anlayamadığımız, yakın olamadığımız, iyi diyaloglar kuramadığımız için. Hayat boyu kıskandığım “halkını” da affetmem gerekiyordu. O yüzden bütün bu yolları kat ettim, acıları çektim ve ortaya bu kitap çıktı.

Kaynak : Ayşe ARMAN

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2025 Bursa Bağımsız