Pazartesi günkü yazımda da değindiğim gibi Sosyal Demokrasi Vakfı İl Temsilcisi Mustafa Şenyurt’un organize ettiği ‘Türkiye’de Neler Oluyor’ konulu panel, 10 yıllık AKP iktidarının Türkiye’ye olan etkilerini birkaç saatte özetledi.
Ancak önce şu tespitimi aktarayım.
Panelin düzenlendiği Ataevler Basın Kültür Sarayı’nın yaklaşık 450 kişilik Uğur Mumcu Salonu yeterli gelmeyince, en az içerideki yurttaşların sayısı kadar geri dönenler oldu.
Bu durum, sosyal demokratların Bursa’daki kalesinin Nilüfer olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Tabii panele katılan isimlerin ağırlığı da salonun dolup taşmasına yetti.
Enver Aysever, bir yakınının cenazesi nedeniyle panele katılamayan Fikri Sağlar’ın eksikliğini hissettirmedi.
Ercan Karakaş’ın, yılların verdiği birikim ve deneyimiyle yaptığı analizler alkış aldı.
Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Aziz Konukman’sa, iktidarın çizdiği pembe tabloyu rakamlarla çürüttü.
Sosyal Demokrasi Genel Sekreteri Mehmet Tüm’ün yönettiği panelde konuşan katılımcılar pek çok tez ileri sürdü.
Üçünün ortak söylemi, iktidarın ürettiği ‘ileri demokrasi’ kavramının bir yutturmaca olduğuydu.
Nitekim, onlarca aydının, yurtseverin, gazetecinin ve akademisyenin Ergenekon marifetiyle içeriye tıkılmasıyla ileri demokrasinin sağlanamayacağı fikrinde birleşti konuşmacılar.
Büyüme rakamları, enflasyon oranları ve işsizlikle ilgili TUİK’in verileriniyse Konukman Hoca ve Karakaş çürüttü.
Karakaş, büyümenin tabana yayılmadığı sürece bir anlamı olmadığını söylerken, Konukman, TUİK’in enflasyon oranını hesaplarken halkın büyük çoğunluğunun kullandığı tüketim mallarını hesap etmediğini ve işsizlik rakamlarında yüz binlerce işsizin “İş aramıyorum” beyanını esas kabul ederek yola çıktığını hatırlattı.
Panelistlerin hedefinde her ne kadar AKP iktidarı olsa da CHP de ders çıkarmalı konuşmalardan.
Nitekim konuşmacılar, sosyal devletin öneminden, ötekileştirme politikalarından arınmış ve demokrasiyle taçlanmış cumhuriyetten, ırkçılıkla eklemlenmiş milliyetçiliğin sosyal demokrasiyle bağdaşmayacağından, kafatasçıların sol bir partide barınmaması gerektiğinden söz etti.
Madem ‘Yeni CHP’den söz ediyoruz.
Alın size yol haritası…
--------------------
Bir grup CHP’linin demokrasi mücadelesi Kılıçdaroğlu engeline takılmış
Sosyal Demokrasi Vakfı’nın panelinden sonra, konuşmacılar ve bir grup CHP’linin katıldığı yemeğe davet edildim.
Yemekte CHP PM Üyesi Ercan Karakaş’a uzun zamandır biriktirdiğim soruları yöneltme fırsatı da yakaladım.
Karakaş’a 2 soru sordum.
Birincisi şuydu:
Genel Başkanınız Kemal Kılıçdaroğlu, görev geldiği gün, parti içi demokrasiyi sağlayacağını, PM üyelerinin çarşaf listeyle, milletvekillerinin ön seçimle belirleneceğini söylemişti. Ancak bugün CHP, belki de tarihinin en anti demokratik tüzüğüyle idare ediliyor. Kılıçdaroğlu, bir sözüyle MYK üyelerini tasfiye ediyor, başka bir sözüyle yeni bir MYK atayabiliyor. Neden 2 yıldır demokratik bir tüzük yapmayı öteliyorsunuz?
Ercan Karakaş’ın yanıtı çok netti:
Bu söylediklerinizi yapması için ben de defalarca Kılıçdaroğlu’yla konuştum. Son kurultayda çarşaf listeyi uygulamasını istedim. Ancak çevresindekilerin etkisi ve sanırım eski yönetim partiye hakim olur kaygısıyla kabul etmedi. Ben de kendisine, ‘Siz, delegelerin yüzde 99 desteğiyle genel başkan oldunuz. Atatürk bile bu kadar büyük bir destekle genel başkan olmamıştı. Çarşaf listeyi uygularsanız, belki 300-400 delege sizin istediğiniz listeye oy vermeyebilir. Ama bu hiç önemli değil, çünkü parti içi demokrasiyi sağlayacaksınız. Ama buna rağmen ‘hayır’ dedi. Tüzüğü değiştirmemesini de aynı kaygılara bağlıyorum.
Karakaş’a diğer sorumsa, onca yeni ismin paraşüt misali milletvekili listelerine rahatlıkla yazılırken, neden Ercan Karakaş’ın, Fikri Sağlar’ın ve Enver Aysever’in listelerde yer almadığıydı.
Karakaş aynı soruyu Kılıçdaroğlu’na kendisi de sormuş.
Milletvekili listelerindeki bazı isimlereyse, Enver Aysever ve bir grup üyeyle ciddi itirazları olmuş.
Mesela, ırkçı söylemleri ve Melih Gökçek’le ticari ortaklık yaptığı iddiaları nedeniyle Aygün’ün milletvekili adayı yapılmasını PM’de oylatmış.
Ancak sonuç ortada…
Karakaş, Kılıçdaroğlu’yla diyalogunu da aktardı:
Sayın Kılıçdaroğlu, Aygün’le ilgili bir mahkeme kararı olmadığı için milletvekilliği önünde bir engel olmadığını söyledi bana. Ben de ona, ‘Melih Gökçek’le de ilgili bir mahkeme kararı yok ama bütün Ankara, onunla ilgili iddiaları konuşuyor. Buraya gelirken bindiğim taksinin şoförü bile Sinan Aygün’ün Melih Gökçekle, bir alışveriş merkezine ortak olduğunu söylüyordu. Aygün’ün milletvekili olması bize yarar sağlamaz, zarar verir’ dedim.
Karakaş’ın direkt söylemek istemediğini ben yorumlayayım.
Kılıçdaroğlu, kanımca iki nedenden dolayı parti içi demokrasiyi sağlayacak adımları atmaktan geri duruyor.
Birincisi, ideolojik donanımdan uzak ve örgütçülük deneyimden yoksun olması.
Hal böyle olunca, telaşa kapılıyor, koltuğunu kaptırmamak için, çevresindeki ‘kurt politikacıların’ telkinleriyle, Baykal dönemini aratacak anti demokratik uygulamalara imza atıyor.
------------------
Karakaş’ın Bursa yorumu
CHP PM Üyesi Ercan Karakaş’la Bursa’yı da konuştuk.
Bursa olağanüstü il kongresinin iki kez ertelenmesine PM’de karşı çıkan az sayıda üyeden biri olduğunu söyledi Karakaş.
Hatta bu konuda sert bir tartışmaya da girerek, olağanüstü kongreyi iki kez ertelemenin tüzüğe aykırı olduğunu vurgulamış.
Aynı PM toplantısında, tüzük uygulanmadığı için yargıya giden CHP’lileri savunarak, “Ben de geçmişte yargıya gittim. Parti içi yollar kapanınca, yargıya gitmekten başka çare yok” demiş.
Ercan’ın bu sözleri bana genel başkan yardımcısı Gürsel Tekin’in, “CHP’yi mahkeme koridorlarına taşıyanları affetmeyeceğiz” sözlerini anımsattı.
Bu iki söylem, CHP içindeki farklı demokrasi anlayışlarını gösteren ibretlik bir örnek…
|