Dikkat ettiniz mi, her soruşturmada karşımıza bir örgüt çıkıyor..
Veya birileri, bir gecede bilmem ne örgütünün üyesi ilan ediliyor.. Gerisi bellidir artık..
Gözaltı, tutuklama, cezaevi..
Sonrası malumunuz..
Örgüt üyesi olmadığını ispatlayana kadar örgüt üyesisindir!..
*
Nedim Şener’le Ahmet Şık’ın içine düştükleri duruma bakın.. Yıllardır Ergenekon tipi yapılarla uğraş, deşifre etmeye çalış..
Haberler yaz, yazılar yaz, kitaplar yaz..
Sonra bir gün, o örgütün üyesi olmaktan tutuklan..
Akla, mantığa, vicdana sığmıyor..
Ne yani..
Şener ile Şık bunca haberi mahsusçuktan mı yaptı? O koca koca kitaplar mahsusçuktan mı yazıldı?
Ne yani..
Aslında Ergenekon üyesiydiler ama kendilerini gizlediler. Gizlerken de şaşırtmak, örgütlerini çökertmek için belge, bilgi topladılar, yayın yaptılar mı denecek....
Bize söylenecek bu mudur?
İşin özeti diye sunulacak bu mu?
Kim inanır..
*
Gazetelere yansıyan sorguda yöneltilen sorulara bakın; bunu sen mi yaptın diye getirdikleri iddialara..
Hepsine evet dese, ben yaptım, ben yazdım dese bile oradan tutukluluğu gerektirecek suç çıkmaz, suçlu çıkmaz..
Terör örgütü üyesi hiç çıkmaz..
Ama çıkarıldı..
*
Geldiğimiz nokta şudur..
Bir ülkenin bir numaralı şahsiyeti, o ülkenin Cumhurbaşkanı kaygılıyım diyorsa başka söze gerek var mı?
Alt kademelerin, bizlerin, sizlerin korkması hafif kalır artık..
Zangır zangır titreme dönemidir..
Çünkü, herkesin bir sabah ‘terör örgütü üyesi’ olarak uyanacağı dönemin kapısı açılmıştır..
Piyango gibi ama epey farklı..
Çıkarsa, yanarsın!..
Pankart açan teröristleri(!) hatırladım..
Geçen yılın mart ayıydı.. Başbakan’ın konuşma yaptığı toplantıda birkaç üniversiteli genç ‘paralı eğitime son’ yazılı pankart açtı..
Gözaltına alındılar, içlerinden ikisi hemen tutuklandı..
Pankart açmaktan değil, pankart açmaktan kimse tutuklanmaz, terör örgüt üyesi olmaktan..
Teröristlikten!..
Örgütlerinin silahı var mı yok mu bilmiyorum.. Silahlı eylemi var mı yok mu onu da bilmiyorum.. Çünkü, böyle bir bilgi yok.. Ama harbiden bir yıldır içerdeler..
Yine söylüyorum, pankart açmaktan değil..
Terör örgütü üyesi olmaktan..
Birden hatırıma geldiler..
Hücre cezasına içim acıdı..
Cumartesi akşamı CHP milletvekili Prof. Dr. Sacit Yıldız’la buluştuk..
Doktorum, dostum, arkadaşımdır..
Sağdan, soldan konuştuktan sonra söz Silivri’ye geldi (Zaten bu ortamda başka nereye gelirdi ki..)
Heyet olarak Silivri’ye gitmişler.. Perinçek’le, Balbay’la, Özkan’la yüz yüze sohbet etmişler..
Doktor olarak söylüyorum; Balbay ile Özkan’ın durumu içler acısı dedi..
Balbay tutukluğunun ikinci, Özkan üçüncü yılında hücreye atıldı..
Tecrit odasına.. Dokuz metrekareye..
Disiplin suçu olanlar için, bulaşıcı hastalığa yakalananlar için yapılan yere..
Ne adına!
*
Sacit Yıldız; “28 Şubat akşamı, hadi bakalım diye yerlerini değiştirmişler, soğuk, inşaatı bitmemiş, pislik içindeki yere götürüp koymuşlar, resmen eziyet, resmen işkence” dedi..
Dikkatinizi çekerim 28 Şubat’ta..
Suçları ne?
Galiba siyasete niyet etmek, milletvekili olmak için kolları sıvamak..
Görünen bu..
Neden ikisi sorusunun başka izahı yok..
*
(Adalet Bakanlığı yazının başlığına ceza değil diye itiraz edebilir. Herkes ceza olarak kabul ettikten sonra..)
Bir özgürlük şarkısı da sen çal
CHP’nin yapması gereken bu.. İki ana damar üzerinden yürümeli..
Birincisi; ekonomi..
Aile sigortası iz bırakacak bir çıkıştı, yeteri kadar anlatılmadı ama duyanlara inandırıcı geldi..
Zaten önemli çalışma olduğu hükümet adamlarının kızmasından, karşı çıkmasından, alay etmesinden belli değil mi?
İkincisi; daha fazla demokrasi..
Ha, bu arada..
Aman karıştırıp ‘ileri demokrasi’ falan vaat etmesinler!.. Milletin demokrasi denen sistemin ilerisinden ağzı bir hayli yandı zaten..
Normal demokrasi vaat etsinler, olması gereken kadar.. Şunu da öğrendik ki; demokrasinin de ilerisi zararlıymış!..
Dillerine de bir özgürlük şarkısı tuttursunlar..
CHP’den beklenen de budur..
|